Turizm sezonu sonunda personelin sezon başına kadar işten çıkarılması biçiminde ortaya çıkan insani boyuta nasıl bir çözüm bulunabilir? Sektör ücretlerden SGK payının, diğer işveren kesintilerinin alınmaması halinde işten çıkarmaların azalacağına işaret ediyor...
Ülkemiz doğasıyla bir cennet. Temelleri 1980’li yıllarda atılan turizm hamlesiyle şimdi turizm alt yapısı ve tesisleriyle de bir cennet. Tesis ve tesislerde sunulan hizmet bakımından bence Akdeniz ülkelerinde rakibi yok. Personel yorgun olsa da yüzündeki gülümsemeyi eksik etmiyor.
Ama turizm sektöründe çalışan personeli ve onları istihdam eden turizmcileri sezonun kapalı olduğu zamanlar çok üzüyor. Turizm ve yatçılık sektöründe faaliyetleri olan Bodrum’un köklü ailelerinden Tuncay Karakaya’nın dediğine göre, kapalı sezonda otellerini açık tutup da gelir elde eden bir işletme yok.
Uçak seferlerinde belirgin bir azalma olmayan Antalya destinasyonunda bile, sezon diğer bölgelere göre daha uzun olsa da, onlar da zarar ediyor ama yine de işletmelerini açık tutmaya gayret ediyorlar. Tuncay Karakaya, kapalı sezonda oteli açık tutmanın en önemli sebebinin insani olduğunu, personeli işten çıkarmama olduğunu belirtiyor. Bodrum’da kasım - nisan aylarını kapsayan 5 aylık dönemde işletme maliyetinin aşırı yüksek, gelirin ise çok düşük olduğunu, şimdi popüler olan Avrupalıların kışı Türkiye’de geçirecekleri söyleminin gerçekçi olmadığını, öyle bir şey olsa bile bunun sadece otellerin zarar kalemlerinde çok düşük bir azalmaya neden olacağını vurguluyor.
Üzerinde çalışma yapmalı
Peki ne yapmalı da, turizm sezonu sonunda personelin sezon başına kadar işten çıkarılması biçiminde ortaya çıkan insani boyuta çözüm getirilmeli? Tuncay Karakaya, ücretlerden SGK payının, diğer işveren kesintilerinin alınmaması halinde işletmelerin buna katlanacaklarını ve otelleri kısmen açık tutsalar da işten çıkarmaların önemli ölçüde azalacağına işaret ediyor.
Bana göre mantıklı ve ekonomik yönünden daha çok insani boyutuyla öne çıkan bir çözüm. Çünkü bu kişiler işten çıkarılınca aileleri de olumsuz etkileniyor.
Kendisi de bir turizmci olan ve sektörünün sorunlarını çok iyi bilen Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un inisiyatif almasıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birlikte bir çalışma yapıp, geçmişe dönük turizm sezonlarında kaç kişinin işten çıkarıldığını, bunların Hazine’ye ödedikleri gelir vergisi ile SGK’ya ödedikleri primlerin tutarları işçi ve işveren payı yönünden ayrı ayrı hesaplanıp, işten çıkarılmamaları halinde kamuya maliyetleri hesaplanarak nasıl bir insani çözüm bulunabilir, üzerinde çalışılmalı. Ben eminim ki, turizm tesislerimizin sezon sonu kısmen dahi açık tutulmasının süreklilik arz ettiğinin dünya turizm piyasasındaki bilinirliği arttıkça talep de artacaktır ve bu şekilde turizm gelirlerimizde, işten çıkarmaların teşvik yoluyla önlemenin kamuya maliyetinden çok daha fazla bir artış olacaktır.
Bodrum’da noter ziyareti
Nöbetçi noterlik sayesinde tatil günleri de her türlü noterlik ve tapu işlemleri yapılabilir hale geldi. Bir vesile ile Bodrum 13. Noterliği’ni ziyaret ettim. Binası, donanımı, verilen hizmetlere göre bankoların ve katların ayrılması, vatandaşların içerde ve dışarda dinlenme alanlarıyla Bodrum’a çok güzel bir noterlik kazandırılmış. Ben hep şunu söylemişimdir; sizden hizmet alana ne kadar değer veriyorsanız, hizmet ifa yeri de onlara o kadar yakışır olmalı.
Biz Türkler değişik ve üstün özellikleri olan bir milletiz. En büyük zafiyetimiz de, duygusallığımız. Hemen küsüyoruz, maçın 90 dakika olduğunu unutuyoruz. Mantığımızı ve işin gereğini ön planda tuttuğumuz sürece, her şeyin en iyisi yapmaya muktediriz. Yeter ki kamu otoritesi ve “gizli” dostlarımız gölge etmesin.
BİRAZ DA GÜLELİM: İnek ekonomisi!
*Sosyalizm: İki ineğiniz var. Komşunun ineği yok. Devlet sizden bir ineğinizi alıp komşunuza veriyor. Siz komşunuzun hayvan yetiştirmesine yardımcı olmak için bir de kooperatif kuruyorsunuz.
*Liberaller: İki ineğiniz var. Komşunuzun ineği yok. Ne olmuş? Olabilir!
*Komünizm: İki ineğiniz var. Komşunuzun ineği yok. Devlet her iki ineğe de el koyar ve size sütü satar. Süt için saatlerce kuyrukta beklersiniz.
*Kapitalizm: İki ineğiniz var. Birini satarlar ve kalanından sürü yetiştirmek için bir boğa alırlar.
*Amerikan şirketi: İki inekleri var. Birini satarlar ve sattıkları ineği leasing yoluyla geri kiralarlar. Bir anonim şirket kurarlar ve borsaya açılırlar. İki ineği dört kat daha fazla süt vermeye zorlarlar.
*Fransız şirketi: İki inekleri var. Ama üç inek istedikleri için greve giderler.
*Alman şirketi: İki inekleri var. Hayvanlar en yüksek kalite süt için yeniden tasarlanır. Ama ne yazık ki, Alman hukuku gereği ineklerin yılda 13 hafta tatile ihtiyacı var.
*Türk şirketi: Hiç ineği yok. Teşvik alıp iki inek satın alır. İneklerin yemini satın almak için bir ineği satar. Aldığı teşviki geri ödeyebilmek için kredi alıp ineği rehin verir. Üç ay sonra bankanın ineği vardır.