Bir şirkete müdür olarak atanan kişiler şirketteki sorumluluklarının yanı sıra kanunen de birçok yükümlülüğün altına girmiş olurlar. Özellikle vergisel yükümlülükler çok önemli bir konudur
Adi şirket, şirketlerin en yalın ve basit türü olduğundan, adları “adi”, yani “vasıfsız”, yani hiçbir özelliği olmayan, yazılı veya sözlü bir sözleşmeyle kurulan şirkettir.
Ama limited ve anonim şirket kurmak, adi şirket kurmaya benzemez. Kurduktan sonra da birçok özellik ve ayrıntı karşımıza çıkar.
Okuyucularım yazıma neden böyle bir giriş yaptığımı sorabilirler. Hemen söyleyeyim, İhsan Amca’nın inşaat mühendisi yeğeni Kağan yüzünden. Kağan, beş yıldır bir inşaat şirketinde inşaat mühendisi olarak çalışıyor. İşini iyi yapıyor. İyi bir maaş alıyor.
İyi bir teklif
Patron Kağan’ı çağırıp, şirkete ortak ve müdür olmasını teklif etmiş. Yüzde 3 şirket payı vereceklermiş, parasını da 12 eşit taksitte maaşından keseceklermiş. Kağan mutlu olmuş ama temkini de elden bırakmamış, “Cevabımı yarın vereyim” demiş. İhsan Amca ile görüşmüş. O da bana yönlendirmiş.
Sevgili Kağan kardeşim, yıllardır çalıştığın şirkete hem ortak hem de müdür olman gurur verici. Çalışkanlığınla, dürüstlüğünle bunu zaten hak etmişsin. Şirkete yüzde 3 payla ortak ve müdür olursan ne olacak söyleyeyim.
Önceden çalıştığın limited şirketin bir işçisiyken, müdür olduğunda işçi statüsünden çıkacaksın. Yani, SGK primlerini önceden şirket öderken, artık Bağ-Kur’lu ya da başka bir deyimle “4b”li olacağından, SGK primlerini kendin ödeyeceksin. Yıllık iznin, vs olmayacak. İş Kanunu’nun işçilere tanıdığı hiçbir haktan yararlanamayacaksın. Sendikalar Kanunu’na göre de işveren konumuna geleceksin. Şirketin ister ortağı olup müdür ol ister ortak olmadan müdür ol, durum değişmez, işveren konumunda kabul edilirsin.
İşveren statüsü
Yani, senin anlayacağın, limitet şirkette işçiyken, müdür olduğunda, masanın öbür tarafına geçip, işveren konumuna geçmiş olacaksın. Bunu ister misin?
Başka, bir önemli hukuki sonuç daha var ki maddi sorumlulukla ilgili; limited şirkete müdür olmakla, şirketin ödeyemediği vergi borcu, işçilerinin SGK prim borçları gibi kamu borçlarının tamamından sorumlu olacaksın.
“Limited şirkete sadece yüzde 3 sermayeyle ortak olsam, müdür olmasam, işçi olarak çalışmaya devam etsem, nasıl olur?” dersen... O zaman da işçisi olduğun şirketin vergi borçlarının yüzde 3’ünden sorumlu olursun.
Karıştırma lütfen, şirketin işçisi olduğun için değil, ortağı olduğun için vergi borçlarından sorumlu olursun. Sorumluğun şirketteki ortaklık payın kadardır. Şirketin yüzde 3’üne sahipsen, vergi borçlarının da yüzde 3’ünden sorumlu olursun. Şirketin yüzde 20’sine sahipsen, vergi borçlarının da yüzde 20’sinden sorumlu olursun.
Şirketin müdürü olduğunda, şirketin ortağı olup olmadığına, ortağıysan ortaklık payının ne kadar olduğuna hiç bakılmaz, vergi borçlarının tamamı senden ve varsa, diğer müdürlerden istenir.
Artık kararını sen ver. Ben İhsan Amca’ya söz verdiğim gibi, başına geleceklerden ilk planda bilmen gerekenleri anlattım.
Şirket vergi borçlarını yapılandırmış, onlardan da mı sorumlu olacağım deme... Sen mühendissin, hesaplama senin uzmanlık alanın, müdür olarak yapılandırılmış vergi borçlarının senin müdürlük dönemine denk gelen taksitlerinin ödenmemesinden sen de sorumlu olursun. Bu seni memnun edecek bir cevap değil, ama ne yapayım, ben de bir hukukçu olarak, gerçek hukuki durumu izah etmek durumundayım, ister beni sev istersen sevme. İhsan Amca’ya da selam ve saygılarımı ilet lütfen!
Tanık tanığı dinlerse
Okuyucularım arasında mutlaka bazılarınız bir mahkemeye tanık olarak çağrılmış ve hâkim tarafından dinlenmiştir. Bazı tanıklar vardır ki ifadelerine “Adem ile Havva”dan başlarlar. Hâkim doğal olarak buna müdahale edip, sorularla işin esasına gelmeye çalışır.
Dikkat ettiyseniz, hâkim önce hangi tanıkların hazır olduğunu tespit eder, sonra da mübaşir onları teker teker duruşma salonuna çağırır. Hâkim de tanıkları sırayla dinler. Önce kendisi, sonra da taraflar soru sorar.
Tanıkların hâkim tarafından ayrı ayrı dinlenmesi, biri dinlenirken henüz dinlenmemiş olanların duruşma salonda bulunmaması temel usul kuralıdır. Amaç, tanığın gerçek bilgisini saptamaktır.
Çünkü tanıklardan biri dinlenirken, henüz dinlenmemiş olan diğer tanık veya tanıklar, duruşma salonunda bulunuyor iseler, bunların, dinledikleri tanığın ifadesinden etkilenmesi ve ifadelerini değiştirme ihtimali mevcuttur.
Bu sebeple birden fazla tanık aynı duruşmaya çağrılmış ise, hâkimin oturumu açtıktan sonra, öncelikle tanık yoklaması yapması, bundan sonra tanıkları sırayla duruşma salonuna alıp, her birini ayrı ayrı dinlemesi, aynı olaya ilişkin tanık beyanları arasında çelişki ortaya çıkması halinde tanıkları yüzleştirmesi gerekir.
Diyeceksiniz ki bazen tanıkların hepsi aynı duruşmada dinlenemiyor, sonraki duruşmalarda dinleniyor. Sonradan dinlenentanıklar, öncekilerin ifadelerini okuyabilir! El cevap, buna karşı hukuki bir sakınca yok, sadece aynı duruşmada dinlenecek tanıklar, öncekiler ifade verirken onları dinleyemezler. Hukuk böyle! Fazla zorlamamak gerekir.
Yargıca ‘Hocam’, müdüre ‘Komutanım’ demek
Ben bir öğretim üyesiyim. İstanbul Aydın Üniversitesi’nde her gün birçok kere “Hocam” diye hitap edilir. Alışkınım. Dışarıda da “Hocam” diye hitap edenler olur. Üniversiteden alışkın olduğum için tepki vermem. Zaten “Hoca”yım. Doktorlar da kendilerine “Hocam” diye hitap edilmesine alışkınlar.
Sizin de başınıza gelmiştir. Askerlik sonrası sivil hayatta ya siz müdürünüze, dekanınıza, şefinize “Komutanım” diye hitap etmişsinizdir ya da size “Komutanım” demişlerdir.
Ama odamda otururken kapı çalınıp, içeri giren bir erkek öğrencinin “Komutanım” diye hitap etmesinden anlarım ki askerlikten yeni gelmiş, yeni terhis olmuş. Aylarca tek kullandığı hitap “Komutanım” olduğundan, bana, “Hoca”sına da öyle hitap ediyor. Henüz zihinsel olarak terhis olmamış.
Öğrenciliği biten yeni mezun üniversite öğrencilerinin de çalıştıkları iş yerindeki müdürlerine “Hocam”, yeni avukatların duruşmada yargıca “Hocam” diye hitap ettikleri olaylar da az değildir. Henüz sivil hayata alışmamışlardır. İşin psikolojik açıklaması, başka bir yazıya!
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024