Dövizle işlem yapma ve dövizle kredi çekme yasağı, kişileri döviz kurundaki aşırı yükselmelere karşı koruyor. Ama yine de döviz borcu olan kişiler var. Dövizle yaptıkları sözleşmede revizyon isteyen bu kişilere Yargıtay, "Kur riski öngörülebilen bir risktir. Bu nedenle sözleşmede uyarlama yapılamaz" diyor.
Cumhurbaşkanlığının 12 Eylül 2018 tarihli 85 Sayılı Kararı ile, Türkiye’de yerleşik kamu ve özel hukuk kişilerinin, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenen haller dışında dövizle işlem yapmaları yasaklanmıştı. Bakanlık da en son 16 Kasım 2018 tarihinde Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair 2018/32-52 sayılı Tebliğ ile hangi işlemlerin dövizle yapılmasının yasak, hangilerinin istisna olduğunu düzenlemişti.
25.01.2018 tarih ve 20 nolu Vergi Sirküleri ile de, istisnaları bulunmakla beraber döviz geliri olmayan Türkiye’de yerleşik kişilerin yurt dışından veya yurt içinden döviz kredisi kullanmaları yasaklanmıştı.
Hem dövizle işlem yapma yasağı hem de dövizle kredi çekme yasağı kişileri ve şirketleri döviz kurundaki aşırı yükselmelere karşı koruma sağlayacağı kesin.
Ama yine de döviz borcu olan kişiler var ve onlar hala döviz kurundaki dalgalanmalara karşı risk altındalar.
Elbette tedbirli bir yönetici, ya da basiretli bir iş adamının kur riskini hedge etmesi beklenir. Eğer bir şirket yöneticisi kur riskini para ve finans sistemindeki enstrümanları kullanarak hedge etmiyorsa, bana göre tedbirli bir yönetici gibi davranmamış olur ve meydana gelecek şirket zararından sorumlu olur. O sebeple, yöneticilerin hem kendilerini hem de şirketlerini koruma altına almak için hedge maliyetine katlanarak kur riskinden şirketlerini koruma yollarını aramalı.
Hesaplamak gerekir
Eskiden dövize endeksli değil ticari kredi, tüketici kredisi dahi kullanılabiliyordu. Özellikle uzun vadeli döviz kredilerinde risk büyük oluyordu ve kullanılan döviz kredisinin türüne göre aşırı yükselmeler, krediyi geri ödenmez hale getiriyordu.
Birçok kredi borçlusu, kullandıkları döviz kredisindeki aşırı artışın öngörülemez olduğu iddiası ile bankalara karşı dava açmış kurun sabitlenmesini talep etmişlerdi.
Bankacı Arif Bey de zamanında tüketicilere bolca Japon Yen’i cinsinden kredi kullandırmıştı.
Neden mi Japon Yen’i? Çünkü Japonya’da faiz eksilerdeydi, Japonya’da herkese bedava kredi dağıtılıyordu. Bu furyadan Türkler’in yararlanmak istememesi mümkün mü!
Japon Yeni’yle kredi
Japon Yeni’ne endeksli konut kredisi çeken bir tüketici, kurdaki artış nedeniyle kredi borcunu ödeyemez hale gelir. İpotek teminatı da borcu karşılayamaz hale gelmiştir. Hemen mahkemeye gider ve dava açar. Japon Yeni’ni kurunun öngörülemeyecek biçimde değer kazandığını ve bu nedenle sözleşmeye katlanılmasının artık mümkün olmadığını ileri sürerek; sözleşmenin değişen koşullara göre uyarlanmasına karar verilmesini ister.
Mahkeme tüketiciyi haklı bulur. Mahkemece, Japon Yeni’ndeki artışın beklenmeyen hal olduğu, sözleşmenin kurulduğu sıradaki varolan dengenin daha sonra davacı aleyhine bozulduğu, ancak uyarlamanın sözleşmenin yapıldığı tarihten değil de davanın açıldığı tarihteki TL cinsinden sabit faizli krediye endekslenmesi gerektiğini belirtip, tüketicinin davayı açtığı tarihteki Japon Yeni kuruna göre hesaplanan aylık 3.177,26 TL (65 ay) bankaya ödenmesine karar verir. Kararı banka temyiz eder.
Yargıtay kararı bozar
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2020 Yılında verdiği 2017/2723 E ve 2020/1767 K sayılı kararı ile bankayı haklı bulur ve mahkemenin kararını bozar. Yargıtay’a göre, hukukumuzda sözleşmeye bağlılık, ahde vefa ve sözleşme serbestliği ilkeleri kabul edilmiştir. Bu ilkelere göre, sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalıdır. Sözleşme koşulları, örneğin kurdaki aşırı yükselme nedeniyle de olsa, borçlu için sonradan ağırlaşmış olsa bile, borçlu sözleşmedeki edimini aynen ifa etmelidir. Mevcut denge sonradan şartların olağanüstü değişmesiyle büyük ölçüde tarafların biri aleyhine katlanılamayacak derecede bozulursa eğer, sözleşmeye bağlılık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmak adalet ve hakkaniyete aykırı bir durum yaratır. O zaman beklenmeyen hal şartı-sözleşmenin değişen şartlara uydurulması ilkesi uygulanarak, sözleşme değişen koşullara uyarlanır. “İşlem temelinin çökmesi”ne ilişkin TBK’nın 138. maddesi akla gelir.
Öngörülemez mi?
Dövize endeksli kredi kullanırken ya da borçlanılırken, dövizdeki aşırı yükselme ihtimali öngörülemez olağanüstü bir durum mudur?
TL yerine dövize endeksli, daha doğrusu Japon Yeni’ne endeksli kredi kullanırken, ülkemizde zaman zaman ekonomik krizlerin olduğu, dövizle borçlanmanın risk taşıdığı da, tüketici tarafından da bilinmesi gereken bir olgudur. Bu riski önceden öngörebilecek durumda olmasına rağmen dövize endeksli kredi kullanmayı tercih eden tüketici, sonradan kurdaki aşırı yükselmeyle işlem temelinin çöktüğünü ileri süremez. Bir tüketici bile öngöremedim diyemiyorsa, basiretli iş adamı gibi davranmak zorunda olan, tedbirli bir yönetici gibi davranmak zorunda olan şirket yöneticilerinin sığınacakları hiçbir gerekçeleri olamaz. Bu sebeple; her zaman kur riskini hedge etmekte fayda var.
YARIN: Kamu borçları kur riskinden nasıl korunuyor?