Türkiye son üç gündür Jeremy Rifkin adıyla yatıp kalkıyor.
Çoğumuzun CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun ekonomi danışmanı olunca adını duyduğu Rifkin saydığer bir bilim insanı. Yazdığı kitaplar 35 dile çevrilmiş, ABD’de en çok satanlar listesinde tepelerde dolaşmış, sadece Almanya Başbakanı Merkel değil, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, AB Komisyonu ve Çin’e de danışmanlık yapmış biri.
Bunca siyasi liderin adını sayınca ulaşılmaz bir adam gibi düşünmeyin Rifkin’i, aynı zamanda birçok şirkete de danışmanlık yapıyor ve parası karşılığında fikirlerinden yararlanmak mümkün.
***
Jeremy Rifkin’i bu kadar popüler kılan şey ne diye düşünebiliriz.
Bu adam sadece bir ekonomist değil aynı zamanda fütürist olarak tanımlanıyor. Yani gelecek senaryoları üzerine düşünen ve senaryolar üreten biri.
Onu en popüler kılan tezi de şu: Kapitalizm ve fosil yakıt endüstrileri bu haliyle sınırlarına ulaşmış durumda.
Rifkin’e göre, bugünkü düzenin yerini yüksek teknolojili bir paylaşım ekonomisi alacak.
Bu hibrit sistem de nesnelerin interneti ve blok zinciri gibi yeniliklerle gelecek. Rifkin’in bugünkü enerji krizine uymayan ana fikri yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde hizmet üretme ve sunma maliyetleri neredeyse sıfıra inecek ve ekonomiler bolluğu yönetmeyi öğrenecekler. Bu en yalın dille anlatımı. Yoksa Rifkin bu tezlerini 2009 ile 2017 yılları arasında yazdığı üç kitapta anlattı. ABD’li bilim insanının haklı olduğu nokta şu: 1979’da bir vat güneş enerjisi üretmenin sabit maliyeti 79 dolardı, bu rakam Ağustos 2017’de 55 sente düştü, bugün de rakam 23 sent civarında. Rifkin, 3. Sanayi Devrimi derken, güneş ve rüzgâr enerjisinin üretim maliyetlerini sıfıra indirmesinden bahsediyor. Enerji işin bir tarafı, diğer tarafta da giderek artan ve insanların yerini alan robotlar ve makinelerin internetinin dönemine atıfta bulunuyor.
Sonra da 3. Sanayi Devrimi tanımlamasını ortaya koyuyor. Mesela bugünkü gençlerin araba almak istemedikleri gibi tezlerden yola çıkarak paylaşım ekonomisini ve füzyonla çalışan otomobillerle beraber fosil yakıt çağının sonunun geleceğini söylüyor. Bu tezini de ilk sanayi devriminin buhar makinesi ve telgrafla oluştuğunu, 2. sanayi devriminin radyo ve televizyonun icadı ve elektrik şebekelerinin yaygınlaşması sonucu gerçekleştiğini anlatıyor. Rifkin’e göre, 2000’lerin başından itibaren de internet ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla bir başka ekonomi düzenine geçme zamanı ya da 3. sanayi devrimi başlamış oldu.
***
Tezlerden yola çıkarak söylenecek şey şu: Rifkin, Kemal Derviş gibi pancar ya da tütün üretimini bitirecek, Meclis’e yasa dayatacak bir ekonomist değil. Daha çok bu yeni ekonomik düzene hazırlanma üzerine senaryolar ve ülkelerin hazırlıklarıyla ilgileniyor. Böyle bir derdiniz varsa Jeremy Rifkin bu konuda en fazla kafa yormuş isim diyebiliriz.
Ancak yanlış zaman başlığının da içini doldurmak lazım:
Birincisi, Rusya-Ukrayna savaşının global bir enerji krizine döndüğü ve üretim maliyetlerinin katlanarak arttığı bir dünyada yaşıyoruz.
İkinci ve daha büyük sıkıntı, Rifkin ile çalışmak için Türkiye’nin pozisyonunu bilme gerekliliği.
Türkiye’nin uluslararası camiaya sunduğu planlarda 2038’e kadar karbon emisyonunda artış öngörülüyor.
Kömürden çıkış ve karbon emisyonunu sıfırlama hedefine ulaşmak için belirlenen 2050 hedefine o günden sonra varmaya çalışacağız. Şu an yapılan mücadele karbon emisyonu artış hızımızda azaltma çalışmaları yapmak.
Niye yanlış zaman, Çin’de de benzer bir karbon salımı ve kömür kullanımı var diyenler çıkacaktır. Çin, üretim teknolojileri mühendisliğinde çok ileri gitmiş bir ülke. Durumumuz tam olarak örtüşmüyor yani.
***
Sonuca geleyim, Türkiye’deki Batı hayranlığı her zaman çok belirgin oldu. Bir ABD’li danışman, tezleri doğru ya da yanlış olsun, her zaman bir Ortadoğulu ya da Asyalı danışmandan daha fazla ciddiye alınır.
Bu bizim eksik ya da sorunlu yanımız.
Nesnelerin interneti, blok zincirler için konuşma zamanlarını hayal etmek güzel ama şu an paketin kâğıdı ve süsünden çok, içiyle ilgilenmemiz gereken bir zamandayız.
Haftanın fotoğrafı
ABD’nin kaçıp gittiği Afganistan’da kadınların durumunu bir süre konuşmuştuk. Sonra Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber Afgan kadınların değil Ukraynalı kadınların durumunu konuşmaya başladık. Celalabad’daki bir atölyede çekildi bu kare. Unuttuğumuz Afgan kadınların haline dair, hafızamızda bulunsun.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024