Futbol, Katar’a 1940’lı yıllarda petrol şehri Dukhan’da çalışmaya gelen yabancı işçiler tarafından getirildi.
Ülkenin ilk futbol takımı 1950’de kurulan Al Najah oldu. Al Najah zaman içerisinde adını Al Ahli olarak değiştirdi.
Katar’da futbol liginin kuruluş tarihi 1963.
Asya Kupası’nda çeşitli başarıları var ama evrensel en büyük başarıları 1981 Dünya Gençler Şampiyonası’nda Brezilya’yı çeyrek finalde 3-2 yenmeleri oldu.
2022 Dünya Kupası için Katar, 12 yılda yaklaşık 140 milyar euro harcama yaptı.
Bu para yedisi turnuva için inşa edilen sekiz stadyum, yeni bir metro sistemi, 100 yeni otel ve Hamad Havalimanı’nın genişletilmesi çalışmalarında kullanıldı. Bütçeden aslan payını alansa Lusail Stadyumu çevresine inşa edilen yeni şehir oldu.
Harcanan para 140 milyar euro, 1 milyon 200 bin ziyaretçiden beklenen gelir 17 milyar euro.
Aradaki 123 milyar euro fark aslında altyapı ve Katar’ın kazanacağı prestij için harcanmış oldu.
Stadyumlarım bir önemi yok zira Katar turnuvadan sonra Katar 170 bin koltuğu çeşitli ülkelere bağışlayacak.
663 milyon euro’ya mal olan 80 bin kişilik Lusail Stadyumu, okul, mağaza ve hastane alanı olacak.
732 milyon euro’ya mal olan 60 bin kişilik El Beyt Stadyumu’nda koltuk sayısı 32 binin altına düşecek.
296 milyon euro’ya mal olan ve 974 konteyner kullanılarak yapılan 974 Stadyumu da tamamen sökülecek, alan sahil geliştirme alanı olarak kullanılacak.
Katar’ın prestij kazanmak için yaptığı dev harcama beklenen sonucu verecek mi, işte o kısım biraz tartışmalı hale geldi.
***
Dünya Kupası Katar’ın ilk uluslararası organizasyonu değil. FIFA Kulüpler Dünya Kupası, F1 Grand Prix’si, European Tour Golf, Diamond League Atletizm Şampiyonası ve global tenis turnuvaları dahil son altı yılda bir sürü önemli organizasyon Katar’da yapıldı. Fakat bu organizasyonların tamamı Dünya Kupası kadar etkili bir mecra değil. İşin garip tarafı, turnuva bir anda bir spor organizasyonu olmaktan çıkarıldı ve garip bir siyasi kavganın merkezi haline geldi. Soğuk savaş dönemi 1980 Moskova ve 1984 Los Angeles olimpiyatlarından beri bu kadar siyasi hale getirilen bir başka spor organizasyonu daha olmamıştır desem haksızlık yapmış olmam. Üstelik bu tartışmalarda gerçek bir demokrasi ya da insan hakları arayışı mı var yoksa bir Ortadoğu ülkesinin böyle bir organizasyona ev sahipliği yapıyor olmasının hazım zorluğu mu yaşanıyor, işin o kısmı da tartışmalı. Bu fikri rakamlarla ve olaylarla açmak gerek. Önce ölen yabancı işçi tartışmasından başlayalım: İngiliz The Guardian gazetesi Şubat 2021’de, Katar’da Dünya Kupası için inşaat işlerinde çalışan 6 bin 500 işçinin öldüğünü iddia etti. Katar’ın resmi rakamları 2014 ile 2020 arasında ölen işçi sayısını 37 olarak veriyor. Katar bu 37 kişinin sadece 3’ünün iş kazası sonucu öldüğünü iddia ediyor. Aradaki fark dağlar kadar ve ilk başta insan hangisine inanacağını şaşırıyor. Doğruyu bulmak için en kolay yol, Dünya Kupası inşaatında çalışan kişi sayısına bakmak. Bu rakam da her dönem ortalama 30 bin kişi. Sirkülasyon olduğunu ve çalışanların tamamının değiştiğini varsayıp 60 bin kişilik bir çalışan sayısından yola çıkalım. İngilizlerin yüzde 11 civarına denk gelen rakamı yine dünya ortalamasının çok çok üzerinde. Katar’ın verdiği 37 rakamı ne kadar doğru derseniz, Uluslararası Çalışma Örgütü ILO, Katar’ın yüksek sıcaklıklardan dolayı ölümleri iş kazası olarak saymadığını söylüyor. Gelen çalışanların çoğu Hindistan, Bangladeş, Filipinler, Nepal gibi ülkelerden gelen insanlar. Yakın sıcaklıklarda ama daha nemli ülkelerden gelen insanların binlercesi sıcaktan ölmüş olabilir mi?
***
Katar’daki Dünya Kupası’nda tartışmalı bir diğer mesele LGBTQ hakları oldu. İngiltere dâhil yedi ülkenin kaptanlarının koluna “OneLove” bandı takması FIFA tarafından engellendi. FIFA 32 ülkeye de mektup yazıp “Şimdi futbola odaklanın” mesajını verdi. “Peki, bu çaba Katar’da nasıl karşılandı?” sorusunun cevabına da bakmamız lazım. Bu konuda popüler olan bir sosyal medya mesajına bakmakta fayda var: “Açlık, yoksulluk, su kıtlığı ve diğer birçok küresel sorun var ve siz sadece bunu kendi sebebiniz olarak seçtiniz”. Koluna “OneLove” bandı takarak Katar’da maç izleyen Alman Bakan Nancy Faeser bu mesaj hakkında ne düşündü acaba? İfade özgürlüğü meselesinde Katarlılar biraz daha öfkeli. “Çin’de düzenlenen olimpiyatlar ve Rusya’da düzenlenen Dünya Şampiyonası’nda olmayan bir tartışma neden Katar söz konusu olduğunda gündeme getiriliyor?” diye soruyorlar. Organizasyonun Katar’a rüşvet sonucu verildiğine dair iddialar da FIFA yetkilerinin 3.7 milyon dolar rüşvet aldığına dair soruşturmada Katar aklandı. Buna karşın o dönem FIFA’da olan yönetim kadrosunun çoğu zaman içerisinde tasfiye edildi. “Modern” Batı Ortadoğu’nun doları karşısında boyun mu eğiyor sorusuna başka cevaplar verilebilir: Mesela F-16 savaş uçaklarının en gelişmiş tipi Block-60 modeli sadece Birleşik Arap Emirlikleri’nde var zira geliştirme sürecine milyarlarca dolar ödedi BAE. Suudi Arabistan İngiltere Ligi’nde takım sahibi oldu, bugünlerde Manchester United ve Liverpool almakla ilgileniyorlar. Katar, Fransa Ligi’ne para harcıyor, birçok ülke futbolunun yayıncısı durumundalar. Sonuç mu? Nereden bakarsanız bakın, futbol-siyaset ilişkisinin en siyasi hale geldiği turnuva oldu bu. Paris’te asker selamı veren milli futbolcular nedeniyle Türkiye’ye 50 bin euro para cezası veren UEFA şu an sadece mektup arkadaşlığı yapıyor.
***
Ortada bir medeniyetler çatışması olduğu kesin. Avrupa’da sokakta görülen İslamofobi’nin yeşil çimlere düşmüş hali yaşadığımız süreç. Birey haklarını savunma iddiasıyla yola çıkıp ülkeleri nüfusun inancına göre yargılama meselesi yaşanan. Katar’da şeriat, Türkiye’de modern ceza yasalarının olması fark etmiyor Batı için, onlar nüfusun din hanesine bakıyorlar. Bu da bir başka tür yobazlık, mücadele edilmesi gereken bir başka hastalıklı bakış açısı. Türkiye’de “modern” olmanın koşullarından biri, Batı’nın tutumunu hiç koşulsuz kabul etmek ve o duruşun arkasında saf tutmaktır. Kompleksli bir tavır bu. Doğru olan, El Kaide’nin Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’ya saldırısına da, o derginin Bodrum kıyılarına cesedi vuran sığınmacı Aylan bebeği “Yaşasaydı Paris’te Fransız kadınlarını taciz edecekti” diye tasvir eden çirkin mizahına da karşı durabilmek. İnsan olmak ya da moda deyimle modern olmak bunu gerektirir.
An’lar
Haliç, 1962: Attilâ İlhan’ın Cinayet Saati şiirinde bahsedilen, Haliç’te vurulan vapur hangisiydi acaba?
Beşiktaş, 1960’lar: İstanbul’un İstanbul olduğu zamanlar. Fotoğraftan sakinlik akıyor.
Haydarpaşa, 1925: Yandan çarklı vapuru sadece Sezen Aksu şarkısında duymuş olanlar için koyalım bu fotoğrafı da.
Haftanın fotoğrafı
Alman Milli Takımı’nın FIFA’yı protesto etmek için kullandığı bu yöntem tüm dünyada haber oldu haliyle. Eğer Mesut Özil, ırkçı tavırlar yüzünden Almanya Milli Takımı’nı bırakmış olmasaydı, Almanya Futbol Federasyonu Başkanı Grindel o ırkçı tavırların karşısında durabilseydi bu kare inandırıcı olabilirdi. Türk futbolcuların Paris’te asker selamını siyasi bulup da ceza veren uluslararası futbol kuruluşları bakalım bu mesajı da siyasi bulacaklar mı?
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024