Çarşamba sabahı Almanya’da 3 bin polisin katıldığı bir operasyon düzenlendi. 11 eyalette, 130 adrese baskın yapıldı, yaklaşık 50 kişi gözaltına alındı.
Operasyonun tamamlanmasının ardından hedefteki aşırı sağcı “İmparatorluk Vatandaşları” adlı örgütün bir darbe hazırlığında olduğu açıklandı.
Alman Hükümet Sözcüsü Steffen Hebestreit ve İçişleri Bakanı Nancy Faeser, konuya dair yaptıkları açıklamalarda “İmparatorluk Vatandaşları” için üstüne basa basa “Terör örgütü” ifadesini kullandılar.
Operasyonda ele geçirilenler arasında 18 kişilik bir “düşman listesi” olduğu biliniyor.
Yine örgütün planları arasında ABD’deki Senato Baskını benzeri bir eylem yapmak, hükümet otoritesini sarsmak için büyük elektrik kesintilerine yol açacak eylemlerde bulunmak da var.
“İmparatorluk Vatandaşları”, ülkede yönetimi ele geçirdikten sonra, kimlerin, hangi göreve geleceğini de belirlemişler.
Buna göre, örgüt ülkede yönetimi ele geçirirse, liderleri 71 yaşındaki Heinrich 8. P.R.’ı Almanya’nın yeni devlet başkanı yapacaktı. Örgüt yöneticisi bir de 69 yaşındaki Ruediger V.P var. Yaşları özellikle tehlike algımız yerine otursun diye yazma ihtiyacı duydum.
***
Operasyonda gözaltına alınan yaklaşık 50 kişiden 25’i tutuklandı.
Almanya’da 25 kişiyle darbe mi yapılır diye düşünmeden önce Alman kamuoyunu rahatsız eden bilgilere bakalım:
Soruşturmayı yürüten başsavcılık terör örgütünün içerisinde halen Alman ordusunda görev yapan askerlerin, özel eğitim almış eski askerlerin ve bir zamanlar Doğu Alman ordusunda görev yapmış askerlerin olduğunu ve bu yüzden son derece tehlikeli olduklarını söylüyor.
Savcılık haklı mı? Elbette haklı, askeri eğitim almış birilerinin kan dökme bilgisi bir sivile oranla
çok daha fazladır.
15 Temmuz’da biz Türk Silahlı Kuvvetleri içerisine sızmış, zaman içerisinde general olmuş, darbe girişiminde halka ateş açılması emri veren FETÖ’cüleri görmüştük.
Medya, tehlikeyi anlatırken, terör örgütü üyelerinden en az 500’ünün silah taşıma ruhsatının olduğuna dikkat çekiyor.
Türkiye’deki darbe kalkışmasında F-16’dan tanka kadar halka karşı her şey kullanılmıştı.
Bu terör örgütünün Alman parlamentosunu basma planı varmış. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 15 Temmuz gecesi F-16’lardan atılan bombalar geliyor aklımıza.
Operasyonda gözaltına alınan aşırı sağcı eski Almanya İçin Alternatif Partisi eski milletvekili Malsack Winkemann’ın şimdi Berlin’de hâkimlik yapıyor olması da tehlikenin önemli ayaklarından biri sayılıyor.
Tanıdık geldi değil mi, darbeci bir hâkimin varlığından rahatsız olan Almanya, Türkiye’de yargı darbesi dâhil çok şey deneyen FETÖ’cü hâkim ve savcıların neden kendi topraklarında barınmasına izin veriyor o zaman? Mesela Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz neden Almanya’da rahat rahat yaşayabiliyor?
Bu terör örgütünün 18 kişilik bir “düşman listesi” var ya, Türkiye’de infaz edileceklerin listesi binlerle ifade ediliyordu.
***
Kendi pasaport ve ehliyetlerini basan, devleti tanımadığı için bazı üyeleri vergi ödemeyen “İmparatorluk Vatandaşları” ülke yönetimini ele geçirince 2. Dünya Savaşı sonrası anlaşmaları ve haritaları masaya yatırmayı hedefleyen bir terör örgütü. İnançlarına göre, Almanya’yı seçilmişler değil, gizli bir derin devlet yönetiyor.
Bir yanıyla fazla ciddiye almaya gerek yok denilebilir ama olmaz. Silaha davranmayı planlayanlar uçuk kaçık tipler olsalar da değil mi kan dökme hedefleri var, o zaman demokratik rejim içerisinde varlıklarına tahammül edilemez.
Soru şu: Bir ülke kendi içerisinde başarıya ulaşması imkânsız bir darbe hayali kuranları terör örgütü olarak tanımlarken, Türkiye’de halkın ve gerçek Silahlı Kuvvetler mensupları ve polisin direnişiyle durdurulan darbe girişimde parmağı olanlara neden ev sahipliğ yapar ya da neden onları da “terör örgütü” olarak tanımlamaz acaba?
Yoksa bu sorunun cevabı şu mu:
“İmparatorluk Vatandaşları” adlı bu aşırı sağcı terör örgütünün arkasında bir gizli servis yok. Buna karşılık, Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişiminde bulunan hainlerin arkasında, CIA’nın olduğuna dair uluslararası yayınlarda da dile getirilenler var.
Almanya’ya geçmiş olsun derken, empati duygularının çalışmasını beklemek de en doğal hakkımız sanırım.
An’lar
Bebek sahili, 1910: Uskumru çekiyor balıkçılar sahilde, ağlar dolu dolu. Bugün Norveç uskumrusu yiyoruz en çok. Yazık kelimesinin fotoğrafa yansımış hali bu kare aslında.
Galata Köprüsü, 1917: Galata Köprüsü’nün çok fotoğrafını görmüştüm ama üzerinde tak kurulmuş nadir karelerden biri.
Dolmabahçe Sarayı, 1930: Hemen herkesin bir fotoğrafı vardır Dolmabahçe Sarayı’nın sanatsal kapısı önünde. Geçmişte de böyleymiş durum.
Haftanın fotoğrafı
“Hoş geldin bebek, yaşama sırası sende”. 2022 yılının son günlerinde Ukrayna’da, bir bebek yoğun bakım servisinde çekilen kareye,
Nâzım Hikmet’in Eylül 1961’de Doğu Almanya’da yazdığı şiirin mısralarıyla başlamak... O şiirde atom bombasından da söz ediyordu Nâzım Hikmet. Bugün nükleer silah kullanılmasın diye uğraşıyor dünya. Gittiğimiz yolun ne kadar kısa olduğunu gösteriyor bize aslında bu kare.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024