PKK-MİT görüşmelerinden birinin basına sızması kuşkusuz ‘muammalı’ bir olay. Olayın en basit açıklaması, bu sızdırmayı PKK’nın Erdoğan hükümeti ve MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı yıpratma amacıyla yaptığı. Elbette, bu hesaba katılmayacak bir ihtimal değil. Ancak, nedense kimsenin aklına, bu olayda ‘aracı’ olanların dahli olabileceği gelmiyor. Yok, PKK ile el ele verip hükümeti veya müsteşarı yıpratmak için değil. Tam tersine, hükümetin bir savaş bataklığına sürüklenmesini frenlemek için. Dahası, bu tür olaylarda farklı yaklaşımlar ve hedefler bir noktada buluşabilir.
Yol açıcı da olabilir
Diğer taraftan, kim ne amaçla sızdırmış olursa olsun, bu olay ‘demokratik çözüm’ yönünde değerlendirilebilir. Hükümet ve müsteşarı yıpratmak değil, tam tersine yol açıcı, kolaylaştırıcı olabilir. Nitekim, demokratik çözümden yana tüm kalemler, bu yönde tepki vermek gerektiği noktasında buluştular gibi görünüyor. Bu olayın hükümeti yıpratmak için kullanılmaması gerektiği, tam aksine demokratik çözüme yönelmek için fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiği yorumuna sonuna kadar katılıyorum.
Ne yazık ki, hükümet çevresinin ilk tepkisi bu istikamette olmadı. Hükümeti destekleyen bazı kalemler ise bu olayı demokratik çözüm için bir fırsat olarak yorumlamak yerine, ‘kana kan intikam’ havasında ısrarlılar. En azından bu kez Başbakan ve hükümet çevresi, dünden bugüne Kürt meselesi uzmanı kesilen bu gibiler yerine, hadi bizim gibi muhaliflere itimat etmiyorlar, bari Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibi, Kürt meselesi konusunda yetkinliği tüm çevreler tarafından kabul gören isimlere kulak verseler diyorum.
Uzun vadeli çözümler
Başbakan ve çevresinin, uzun vadede, kendilerini asıl yıpratacak olanın, demokratik çözüm önerenlerin değil, ‘ezelim, geçelim’cilerin olduğunu hesaba katmaya başlaması gerekiyor. ‘AKP demokratik çözüm için gerekeni yaptı, PKK ve Kürt siyasal hareketi bu süreci sabote etti’ değerlendirmesinin bir felakete giden yolda mazeret bulma gayretinden başka hiçbir anlamı yok. Kararlı bir çözüm arayışını kimse sabote edemez. Bu süreci asıl sabote eden şey, kararsızlık ve savrulma oldu. Habur sürecinin hükümet üzerinde kamuoyu baskısı yarattığı doğru, muhalefet partilerinin bu baskıyı köpürttüğü de doğru. Ancak, bu süreçte isabetli olan, muhalefete teslim olmak yerine, kamuoyunu sürece katmaya çalışmak olmalıydı.
Bunun zor olduğunu biliyorum ancak, demokratik çözümden yana olanlar hep birlikte bunu başarabilirdik, hâlâ başarabiliriz. ‘Hep birlikte’ diyorum, zira bu konuda taraflar hükümet ve muhalefet edenler değil, ‘demokratik çözümden yana olanlar’ ve ‘savaştan, baskıdan yana olanlar’ olarak tanımlanmalı. Hepimiz bu ülkede yaşıyoruz ve demokratik çözümden yana olanların samimiyetinden şüphe etmek sorunu çözmeyi zorlaştırıyor. Hükümete birçok konuda muhalefet etmek başka şey, bu konuda yani ‘demokratik çözüm’ yönünde destek vermek başka şey. Her koşul altında hükümeti yıpratma hissi ile hareket edenlerin vicdanından şüphe etmek ve dışlamak gerekiyor, hepsi bu.
Süreci yanlış okumak...
Ancak bazı konularda, biraz daha samimi olalım, bu süreçte, savaştan yana olanların öne çıkmasının sorumluluğunu PKK ve BDP’ye yüklemek doğru bir çıkış noktası değil ve bu bakış açısı süreci yanlış okumamızdan başka sonuç vermiyor. Süreci sabote eden öncelikle, hükümetin Habur sonrası, üzerindeki baskılara teslim olması oldu. KCK tutuklamalarının utanç verici fotoğrafı bunun en güzel kanıtı. Halihazırda, hâlâ PKK’nın Öcalan ile müzakere sürecinin önünü kestiğini ileri sürenler var. Öyle ise, Öcalan neden uzun süredir tecrit edilip, kimse ile görüştürülmüyor? Açın iletişim kanallarını konuşsun. Dahası, Kürt meselesinin demokratik çözümü için hakiki bir tartışma alanı sağlamak üzere Terörle Mücadele Yasası tehdidini kaldırın, hâlâ savaşta ısrar edenlere hep birlikte karşı çıkalım. Şiddete karşı çıkarken, önce en büyük şiddet tekeline sahip devlete dur deyin, diğer tarafa yaptığımız çağrı ‘hakkaniyet testi’ni geçsin.
Yüzde elli çoğunluk ve geniş bir toplumsal desteğe sahip hükümet bunların hepsini yapabilir ve inanın bundan zarar değil yarar görür. Benim naçizane tavsiyem bu.