Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yol arkadaşlığının önemini vurgulayan Erdoğan, “Pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler” diyerek ‘adresi belli’ isimlere göndermede bulundu

Pazara kadar geldiler sonra trenden indiler


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir zamanlar en yakınında olan ancak son dönemlerde mesafeli duran isimlere “Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler” ifadesiyle yüklendi.
Erdoğan, iki günlük Hindistan ziyaretinin dönüşünde uçakta soruları yanıtladı. Ak Parti’ye dönmek ile ilgili mesajları, yeni dönemin ilk konuşmasında verecekti zaten ancak son günlerde konuşulanlar, referandumun ardından yapılan tartışmalara yönelik tepkisini çok merak ediyorduk. Bu konularda çok net ve sert mesajlar verdi. Son günlerde yaşanan tartışmalarla ilgili medyadaki ve siyasetteki bir kısım isimlere önemli göndermelerde bulundu. Kısacası Ak Parti’nin yeni ve önümüzdeki dönemin bu ilk gününde çok konuşulacak açıklamalar yaptı... İşte satır başları:
TEKKEYE MÜRİT ARAMIYORUZ (Ak Parti’yi destekleyen yazarlar arasındaki tartışmanın sorulması üzerine): Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum -ki yarın inşallah tekrar üyesi olacağım- partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama onların bu desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti. Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşıysan, gönül arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler. Hele hele son dönemde, çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır. ‘İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor’ deniliyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Biz tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını, milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi doğrularını benimseyen, kendilerinin belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındaki insanları da ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Oysa hiç kimsenin böyle bir hakkı yok. Onların da böyle bir hakları, yetkileri yok, benim de yok. Kaldı ki ebedi âlemin ölçüsü hiçbirimizin elinde değil. Kimse bunu teraziye çıkarmasın. Hele hele çok ağır olacak ama uluhiyet davasına da kimse girmesin...
BEN BU TUZAĞA DÜŞMEM (‘Partiyi nasıl yapılandıracaksınız?’ sorusu üzerine gülerek ): Bu sorularla aslında tuzak kuruyorsunuz. Ama ben bu tuzağa düşmem. Zaten henüz partiye üye değilim. Yarın (dün) inşallah üyelik için müracaat edeceğim. Önce karar alınacak. Binali Bey’in Meclis’te grup konuşması olacak. Akabinde de genel merkezde benim üyelik müracaatım, o vesileyle de bir konuşmam olacak.

‘Tacize izin veremeyiz’

(ABD ve Rus askerlerinin YPG’lilerle basına yansıyan fotoğrafları): Bizim son dönemdeki mücadelemiz Afrin tarafında değil. El Rai ve güneye iniyoruz Dabık, El Bab ve oradan doğuya gidiyoruz. Bahsettiğiniz ABD’lilerin olayı bizim hareket alanımız sınırları içinde cereyan ediyor. Ben, 16 Mayıs’ta ABD’ye yapacağım ziyareti önemsiyorum. Yapılanları, adeta Obama döneminin bir kalıntısı, o dönemdeki komuta heyetinin aynı şeyleri devam ettirmesi olarak görüyorum. Ziyaretimizde tüm bunları Sayın Başkan’la görüşeceğiz. Bunların bizi ne kadar rahatsız ettiğini ifade edeceğiz. Bu şekilde devam edecek olursa Amerika ile uzlaşma içinde olmamız mümkün değil. ABD’nin bizim düşmanımız olan terör örgütleriyle birlikte hareket etmesini tabii ki doğru bulmuyoruz. Bizler, NATO’da beraber olduğumuz ve stratejik müttefikimiz olan ABD’nin terör örgütleriyle beraber hareket etmesinin doğru olmayacağı kanaatindeyiz. Sanıyorum ki Sayın Trump da bizim bu düşüncelerimize olumlu yaklaşacaktır. Bizler ülkemize yönelik tehdit ve tacizlere elbette izin veremeyiz. Tacizde bulunanlar olursa gereği neyse yaparız. Nitekim Afrin tarafından da bizim topraklarımıza son dönemde yapılan saldırılar oldu. Biz angajman kurallarını işlettik. Onlara da gereken cevabı verdik. Hatay’ın oralardan alın doğuya kadar bunlar oldu. 5-6 karakolumuzun rahatsız edilmesi karşısında da angajman kurallarının gereği yapıldı.
‘EVET’Çİ KESİLDİLER: AB konusunda kanaatlerimizi zaten söyledik. AB ülkelerinin dışişleri bakanlarının Malta’da gayri resmi bir toplantıları oldu. Bizi temsilen de Mevlüt (Çavuşoğlu) Bey katıldı. Şimdi adeta evetçi kesildiler. ‘Şu anda ne yapmamız lazım’ havası içerisindeler. Yapılması gereken şey belli. Fasılları hemen masaya yatırıp, Türkiye’nin önünü açmaları lazım. Aksi takdirde bizim de bazı hesaplarımız olacaktır. Hala bekletmeyi, kapıları kapatmayı tercih ederlerse, bizde başımızın çaresine bakarız. İngiltere’den nasıl bir Brexit çıktıysa bizim de olabilir. Üye olmadan da verebiliriz o kararı, yeter ki millet o kararı versin.
HAMAS’IN MANİFESTOSU: Ben bu konuda netim. Müslüman Kardeşler teşkilatını terör örgütü olarak kabul etmiyorum. Başbakanlığımdan bu yana, tüm mahfillerde işledim bu görüşü. American Jewish Committee’de de işledim bu görüşü, Bush ve Obama ile yaptığım görüşmelerde de işledim. Ellerinde silah yok bunların. Tamamen fikri altyapısı olan bir teşkilat bu. Elinde silah olmayan bir teşkilat için terör örgütü diyemezsiniz. Gannuşi’nin ve Halid Meşal’in onlar hakkında olumsuz bir kanaatleri yok. Hamas’ın geldiği noktayı, yeni bir siyasi vizyon belgesiyle açıklamış olması tabii ki önemlidir. 1967 sınırları içinde bir Filistin devletinin kurulmasının, ulusal uzlaşı formülünün temeli olacağını belirtiyorlar. Kudüs’ün Filistin devletinin başkenti olması gerektiğini vurguluyorlar. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Hamas dahil Filistinli tüm kesimleri kapsayacak biçimde inşa edilmesi gerektiğine değiniyorlar. Altını çizdikleri bir diğer konu da, çekişmelerinin Yahudilik ve Yahudilerle değil, Siyonizm’le olduğu. Mültecilerin geri dönüşünü temel bir hak olarak görmeleri de önemli bir husus. Zira dışarıda ciddi manada Filistinli mülteci var. Mesela Ürdün’de 500 bin Filistinli var. Belgede, İslam’ın barış ve hoşgörü dini olduğu, aşırılığa ve mezhep taassubuna karşı olduğu da vurgulayan bir madde de var. Böylece Hamas, konumunu belirlemiş oluyor. Bence tüm bunları deklare etmiş olmaları önemli. Belge, Hamas’ın son dönemdeki en önemli manifestosu.

‘Güneydoğu aslına dönüyor’

(Kürt kökenli vatandaşların referandumdaki tutumu konusunda): Evet beklenenden fazla çıkmadı. Aslında Doğu’da Güneydoğu’da biz daha fazla bekliyorduk. Ama güzel bir netice çıktı. 1’e 2, 1’e 3, hatta 1’e 10 artış olan yerler var. Güneydoğu’daki Kürt kardeşlerimiz son 10 yılı terör örgütü PKK’nın çok ciddi zulmü altında geçirdiler. Hep silahla, tehditle oy kullanmak durumunda kaldılar. Öyle ki muhtarlara tehdit yapılmıştır. ‘Eğer başka partiye oy çıkarsa köy yakılır’ biçiminde tehditlerde bulunuyordu bölücü terör örgütü. Muhtar da o korkuyla oyları kendisi kullanıyordu.. ‘Namlu burada, oy bizde’ diyerek, zorla oy kullandırttılar insanlara acımasızca. Şimdi ise gerek jandarma gerek polis gerekse korucular, güvenlik önlemlerini alınca hamdolsun bahsettiğiniz gelişme yaşandı. Kentsel dönüşüm ve değişimle birlikte bölgenin altyapısının güçlendirilmesi, hendek vs.’lerin kapatılması neticesinde Güneydoğu artık giderek güzelleşiyor. Sur şu anda bambaşka. Dicle de bambaşka akıyor. Oralardaki insanlarımız artık pikniğe gidebiliyorlar. Oraları terk etmek zorunda kalan kardeşlerimizin inşa edilen güzel evlere geri dönüşleriyle hayat normale dönecek. Artık çarşıda, pazarda gece karanlığında bile dolaşanlar var. Oradaki hava olumlu istikamette gelişiyor. Güneydoğu aslına rücu ediyor.

‘OHAL sayesinde rahat mücadele’

Terörle mücadele bizim olmazsa olmazımızdır. Fransa OHAL’i 1.5 yıl gibi bir sürece yaydı. Ama bu süreci şu anda işte buyurun 1 Mayıs’ta Bastille’de yine olaylar oldu. Halbuki OHAL var. Hadi durdur, durduramıyor. Fransa’nın OHAL’ini görmeyen Batı, bizim huzur içinde sürdürdüğümüz süreci eleştirmeye kalkıyor. Türkiye’deki OHAL ne yaptı? Sermayeden bir şey mi götürdü, insanların işlerini mi etkiledi? 2002’de biz iktidara geldiğimizde de OHAL vardı, ama o farklıydı. İnsanlar bizden onu kaldırmamızı istemişlerdi. Nitekim bizde Abdullah Bey’in başbakanlığı döneminde, bir ay içinde kaldırdık OHAL’i. Bizde şu anki OHAL, 2002’dekinin aksine, huzur ortamını sağlamaya yönelik bir karardır. Terörle mücadele konusunda bizim işimizi kolaylaştırıyor. OHAL olmasa, PKK ile bu kadar rahat mücadele edemeyiz. FETÖ ile de mücadele edemeyiz. OHAL bize bu imkânı sağlıyor. Kaldı ki bizdeki durumu Fransa’dan tümüyle farklı. Fransa, birkaç terör hadisesi oldu diye OHAL ilan etti. Bizde ise terör yapılanmaları, devleti yıkmaya teşebbüs ettiler. Dolayısıyla, biz bu terör örgütleriyle mücadele kararlılığımızı sürdürmek durumundayız. Bunlarla mücadele bizim olmazsa olmazımızdır. Birilerini memnun etme adına bu mücadeleden vazgeçemeyiz. Kararlı şekilde sürdüreceğiz bu mücadeleyi. Geri adım atmak yok buradan.