İki hafta sonra 17 Ağustos 1999 Marmara Depremlerinin 14’üncü yılına gireceğiz. Karınca misali afetlere hazırlanmak yolunda onca yıl çok şey yaptık ama bir arpa boyu yol gittik!
Hâlâ İstanbul için “felaketi bekleyen şehir” ya da “yıkılmayı bekleyen
taş yığını” tabirleri kullanılıyor. Felaket tellallığı yapmak yerine çözüm geliştirip afetlere, doğru bir şekilde hazırlanmalıyız. Bu nedenle ABD, Japonya ve ülkemizdeki afet yönetimi yapılanmasını, mevzuatı ve politikaları yakından takip eden afet yönetimi uzmanı Mike Judgeson’a tekrar kulak verin.
“Marmara Depremleri Türkiye’de afet yönetimi konusunda evrensel standartlara, ortak bir eğitime ve hazırlığa ihtiyacınız olduğunu göstermişti. Bundan sonra afetlere hazırlık için çok şey yaptınız ama asla yetmez. Özellikle de riskleri yeterince azaltıp afetlere hazırlığı halka indiremediniz. Şimdi öncelikle;
1- Fay hatlarına ve zemine takılıp kalmayın. Asla rehavete yönelten ve rahatlatıcı hamasi söylemlere aldanmayın. Hazırlıklarınızı en kötü olasılığa göre yapın. Yaptıklarınızı hiçbir zaman yeterli görmeyin, kurumsal milliyetçilik ve körlükten kaçının.
2- Sadece şatafatlı arama kurtarma ekipleri oluşturmak yerine, afetlere müdahale için yerel
afet gönüllülerini de eğitip donatın. Bunun için ulusal bir farkındalık, bilinçlendirme ve de en önemlisi beceriye dayalı eğitim seferberliği başlatın. Afet sonrası arama ve kurtarma ihtiyacını azaltmak için de afet risklerini azaltma ve afetlere hazırlık çalışmalarına en büyük önceliği verin.
3- Halka ilk yardım eğitimi verin
Gösterişli ve atıl afet yönetim binaları yerine içinde güvenli yaşamı öğreten müze olan ilk yardım
ve yangın eğitimleri de veren afet üsleri kurun. Buralarda da afet sonrası kendisine yardımcı olabilmesi için halka ilk yardım, yangın söndürme eğitimleri verin.
4- Büyük alışveriş merkezleri, otogar, havalimanı vb. tüm toplum merkezlerini tansiyon ölçme aletinden afet ve acil sağlık müdahale setine kadar temel sağlık malzemeleri ile donatın. Bu kurum ve kuruluşlarının afet acil yardım planlarını sel, yangın, yağma, yerinde sığınak, kilitlen yat, tahliye vb. risklerin tümünü dikkate alarak yapın.
5- Kamu binalarının, fabrikaların, parkların, spor salonlarının, okulların, otellerin, metro hattının vb. afet anında geçici sığınma yeri olarak kullanılacağını bilerek buralarda en az
üç günlük ihtiyacı karşılayacak temel gıda ve sağlık malzemelerini depolayın.
6- Afet sonrasında enkazın nereye döküleceğini, yaralıların nerede toplanacağını, yardımların nerede depolanıp nasıl dağıtılacağını, toplu barınma ve bakım gibi müdahale
ve iyileştirme çalışmalarını şimdiden belirleyip tek tek planlayın.
7- Afet anında telefon şebekelerinin çökmesi durumunda kullanılması için Japonya’daki gibi “171 Sesli Mesaj Servisi” gibi sistemlerin GSM şirketlerince kurulması için çalışın. Aile afet planları ile şehir dışında iletişim kurulacak kişi ve toplanma alanlarını belirleyin.
8- Bitişik nizamdan vazgeçin, zemine uygun bina yapılmasını sağlayın. Afetlerde kullanılacak tahliye yolları, toplanma alanlarını da göz önüne alarak kentsel dönüşümü halka rağmen değil, halkla beraber gerçekleştirin.
9- Bana göre, sana göre diyerek uyduruk kanunlar hazırlamayın
Afetlerden korunmak ve zararlarını azaltmak için müdahale planları yapmak, halk eğitimi faaliyetlerini yürütmek, risk azaltmak, gerekli donanımları hazırlamak gibi çalışmaların yapılmasını isteyen İl Özel İdaresi ve Belediye Kanunu maddelerini işletin. Vatandaş bilgi edinme kanunundan yararlanarak bu kanunların gereğinin ne kadar yerine getirildiğini araştırmalı ve gerektiğinde görevi ihmal için suç duyurusunda bulunmalı.
10- İl Afet ve Acil Durum Yönetimi çalışanları arasında ortak bir dil ve fikir birliği oluşturabilmek için evrensel standartlarda afet yönetimi eğitim seferberliğini başlatın. Bana göre, sana göre diyerek uyduruk projeler ve kanunlar hazırlamayın.
Özetle, unutmayın; afet yönetimi deneme-yanılma yöntemiyle öğrenilmesi zor, uzun süreli tecrübe
ve bilgi birikimi isteyen hassas ve sorumluluğu çok ağır bir iştir. Bu nedenle “Bana göre” diye hareket ederseniz afetin kendisi ve afet
sonrası olmak üzere çifte afet yaşarsınız. Ve asla unutmayın
afetler, kartvizitinize falan bakmaz; tarih de sizi affetmez!”
Son olarak bilim insanlarınıza değer ve kulak verin ki böyle yabancı bir ad altında bu tür önerileri tekrar yazmak zorunda kalmasınlar!
NOT: Birkaç yıl önce pek çok yazımda özellikle de devlet yetkililerini deprem risklerimizle ilgili uyarmama rağmen hiçbir tepki alamamıştım.
Daha sonra dünyaca ünlü deprem uzmanı Mike Judgeson diye bir şahıs uydurup aynı riskleri onun ağzından yazdım. Yazı yayınladıktan sonra
Mike Judgeson gazetelere haber
olduğu gibi, devlet yetkililerinden bir kısmı da beni arayıp kendisine nasıl ulaşabileceklerini sordular. 17 Ağustos da yaklaşırken tekrar herkesi uyarmak istedim. Belki Mikdat Kadıoğlu
yerine Mike Judgeson’ı daha çok dinlerler diye de yine aynı yönteme başvurdum bu yazımda. n