Arı, gece görüş teknolojisine sahip, balının kıymetini bilen, çok çalışkan bir gıda mühendisidir. Ama biz ne arıyı ne de balını tanırız
Geçen sene Telegraph gazetesinde ”İngiltere’de yağışlı yaz aylarından sonra bal kıtlığı yaşanacak” şeklinde bir tahmin okumuş ve adamları “işte meteoroloji budur diye” takdir etmiştim. Çiçeklenmenin patlama yaptığı nisan, mayıs, haziran, vb. aylarda sürekli hava serin olur ve yağmur yağarsa arılar kovanlarında hapsolur ve nektar toplayıp bal yapamaz.
Arılar bal yapmazsa işsizlik de olur çünkü ülkemizin her bölgesinde bal üretilmekte. Örneğin, Karadeniz kıyılarında ve yakın bölgelerinde kestane ve orman gülü, Ege bölgesinde çam, Trakya bölgesinde ayçiçek, Akdeniz bölgesinde narenciye, Güneydoğu Anadolu bölgesinde pamuk ve üçgül balları üretilmekte. Karışık çiçeklerden elde edilen yayla ballarının ise ülkemizin başta Orta ve Doğu Anadolu olmak üzere, hemen her bölgesinde üretimi var. Ülkemiz çam balı üretiminde dünya birincisidir.
Yangın çıksa ilk önce balı kaçırırlar
Mucizevi bir canlı olan arının beş adet gözü var. Her bir arı 10o C sıcaklıkta, dakikada 0.1 kalori ısı üretebilir. Arılar, hava sıcaklığı -30o C’ye düştüğünde bile kovan sıcaklığı yaklaşık
35o C’de tutabilmekte. Fakat arılarda 13o C’nin altında ve
43o C’nin üstünde besin toplama olmaz. 24 km/s hızla uçan arılar arazide bulunan kalıcı bazı işaretler, güneşin pozisyonu ve polarize ışık sayesinde yollarını bulur. Ultraviyole ışınları çok iyi görmelerinden dolayı gece-gündüz kovan içi onlar için aydınlıktır. Dumanı görünce de ilk iş olarak balı yangından kaçırırlar! Yani dumanı sıkan uyanık balcıyı sokma işini sonraya bırakırlar.
Arıların dışkılaması kovan dışında havada gerçekleşir.
Yani sanıldığı gibi bal, arının boku değildir! Doğal bal arıların çiçeklerin özlerinden elde ettiği yani yalnız doğadan gelen baldır. Balda hile olup olmadığı sadece balın tadından, kokusundan ya da görüntüsünden anlaşılamaz. Her ne kadar petekli ballarda hile yapılmayacağı yolunda bir inanış varsa da bu ballar da arıya şeker yedirilmek suretiyle imal edilebilmekte. Bu nedenle, süzme bal alın ve aldığınız süzme balın markasını da yıllar içerisinde kanıtlamış, güvenilir bir marka olmasına, üründe parti numarası, dolum tarihi, son kullanma tarihi, firma adı, adresi, telefonu, vb. gibi ürün ve firma kimliğini açıkça belli eden ibarelerin bulunmasına dikkat edin. Bazı şurup gibi ürünleri bal zannederek almamak için de aldığınız ürünün etiketini okuyun.
Balla ilgili merak edilen önemli bir konu, süzme olarak satılan balların bir süre sonra kristalleşmesidir. Bu durum bazen bala şeker katılmış olduğu şeklinde yanlış yorumlanır. Ancak bu inanış gerçeğin tam aksidir. Zira şeker şurubu ilave edilmiş ballar çok uzun süre kristalleşmeden kalabilir, saf
ve doğal ballar ise balın elde edildiği çiçeklerin türüne göre değişmekle beraber, özellikle kış aylarında ve soğukta muhafaza edildiği takdirde birkaç ay gibi kısa bir sürede kristalleşebilmektedir. Bu kesinlikle doğal bir olay olup o balın tüketilmesini önleyici bir problem değildir.
1 yaşından itibaren kaliteli süzme bal...
Mucizevi arının balı da mucize bir besindir. Benim gibi sürekli olarak şekerden kaçınarak diyet yapmaya çalışıyorsanız, diyet döneminde vücudun ihtiyaç duyduğu önemli maddeleri içinde barındıran balı kararında tüketmelisiniz. Balın içerindeki şekerin büyük kısmı, vücudumuzda parçalanmaya ihtiyaç olmadan direkt kullanılabilecek glikoz ve früktozdan ibaret. Oysa günlük hayatımızda çay, kahve gibi içeceklerle ve tatlılarla çok fazla beyaz sofra şekeri yani sakaroz (glikoz ve fruktoz) var. Sakarozun tüketimi, böbrek ve karaciğeri yorar, hastalıklara ve kilo almaya neden olur. Özetle, zararlı gıda maddelerinden uzak durup 1 yaşından itibaren düzenli, kararında ve kaliteli süzme bal tüketmeliyiz.
Özetin özeti: Albert Einstein’e göre “Eğer arılar yeryüzünden yok olursa insanlar, en fazla 4 yıl daha yaşayabilir ”. Yani , arı varsa, hayat vardır. Daha fazla ve yararlı bilgi için Arı Platformu’nun www.ariplatformu.org adlı web sayfasını arada bir ziyaret etmelisiniz.