Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Prof. Dr. Kemal Arıkan: “Terör sonucu insanlarda depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu ile sık karşılaşıyoruz. Bunlar da kişide uyku düzeninin bozulmasına, irkilmelere ve kabusların artmasına yol açıyor. Hem kendimizin hem çocuklarımızın geleceğinden kaygı duymaya başlıyoruz”

Son günlerde yaşanan terör olayları tüm Türkiye’yi sarstı. Saldırı, şehit, ölüm haberleri hepimizin yüreğini acıtıyor. Ağlayan anneleri, babasız büyüyecek çocukları, sevdiğini bir daha hiç göremeyeceğini bilerek yastığına başına koyanları düşündükçe kahroluyoruz. Elbette bu gündelik hayatımıza da yansıyor. Konserler iptal ediliyor, doğum günü kutlamaları yapılmıyor, çiftlerin en özel gecelerden biri olan düğün eğlencelerinde bile müzikler kesiliyor. Hem iç kaldırmıyor, hem utanılıyor

“Terör kabuslarımızı artırıyor”


Terör toplumun birlikte yaşama arzusunu ciddi biçimde olumsuz etkiliyor çünkü düşmanlık duygusu gelişiyor.

Bombalı poşet haberlerinden beri kalabalık yerlere gitmekten de çekiniyoruz. Geleceğe yönelik karamsarlık “Böyle bir ortamda çocuk dünyaya getirmek istemiyorum” cümlelerindeki artıştan hissediliyor. Hayatımızdaki tüm bu değişimlerin psikolojimize yansımasını ve bunların üstesinden nasıl gelebileceğimizi; İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Arıkan’la konuştuk.

“Terör nefreti körüklüyor”

-Terör insanların mutsuz, kaygılı ve endişeli hissetmelerine yol açar. İnsanlarda içinde yaşadığı topluma karşı bir güvensizlik oluşur. İnsanlar AVM’lere gitmek istemiyor, çocuklarının toplu taşıma araçlarını kullanmasını istemiyor.

-Terör sadece korku ve üzüntü gibi negatif duyguları değil, nefreti körüklüyor. Toplumun genelinde üzüntü öfkeden ağır basıyor ama bazı kişilerde öfke üzüntünün önüne geçebiliyor. Bu da taşkınlıklara yol açıyor. Bu çok ciddi bir tehlike çünkü birlik ve bütünlüğün bozulmasına yol açıyor.

-Farklı kesimlerin toplumda birlikte yaşama arzusu terörden ciddi şekilde olumsuz etkileniyor. Çünkü beraber yaşaması gereken insanların birbirine saygısı azalıyor, düşmanlık artıyor ve bu da ayrışmaya yol açıyor. Olaylar aidiyet duygusunu bozarak bölünmeye neden olabileceği için de çok tehlikeli.

“Toplum olarak depresyona giriyoruz”

-Böyle dönemlerde küçücük bir olay bile toplumu anında iç savaşa sürükleyebilir. Otoriteler ve liderler böyle günlerde soğukkanlı olmalı, güçlü bir duruş sergilemeli, çözüm sunmalı ve barışı vâdetmeli. Kavgayı ve savaşı değil, barışı empoze eden bir dil kullanması bu dönemde çok önemli.

-Yaşananlar neticesinde sadece bireyler olarak değil toplum olarak da depresyona giriyoruz. Ülkenin bir yanında insanlar ölürken diğer yanında halay çekilemiyor. Bundan doğal bir şey yok. Çünkü duyarsız kalamıyoruz, acı çekiyoruz, tepkimizi bu şekilde dışa vuruyoruz. Eğlendiğimizde suçluluk duyuyoruz. Hayattan zevk almıyoruz. Bunlar da aslında depresyonun göstergeleri.

-Terör ortamında anlık mutluluklar yaşasak bile içimizde bir sıkkınlık oluyor. Hem kendimizin hem de çocuklarımızın istikbalinden kaygı duymaya başlıyoruz. Bu çalışma ve üretme isteğimizi azaltıyor. Bütün bunların da toplumsal depresyonun oluşmasında etkisi çok büyük.

“Kendimizi yetersiz ve güçsüz hissediyoruz”

-Toplumsal depresyon madde bağımlılığı, kişilik bozuklukları, şizofreni gibi ruh hastalıklarındaki
artışı beraberinde getiriyor. Böyle dönemlerde en sık karşılaşılan sorunlar depresyon ile travma sonrası stres bozukluğu... Bunlar da kişide uyku düzeninin bozulmasına, irkilmeler oluşmasına ve kişinin kabuslar görmesine, kendini yetersiz, güçsüz hissetmesine yol açıyor. Ruh
halimizdeki tüm bu olumsuzluklardan kurtulmamız ise liderlerin iki dudağının arasından çıkacak sevgi ve barış içeren, çözüm sunan bir cümleyle mümkün olacak.

“Siyaset artık psikolojimizi bozuyor”

-İnsan bir sorunla karşılaştığında beyin çözüm arayışına girer. Ülkemizde de insanların çoğu barışçıl, düşmanlığı değil dostluğu pekiştiren bir çözüm arayışı içinde. Biri çözüm üretse bütün millet peşinden koşacak. Biz kavgacı, gürültücü bir millet değiliz. Barış ve huzur istiyoruz.

-Millet olarak sürekli siyaset yapılmasından usandık. Siyaset artık hepimizin psikolojisini bozuyor. Siyaset şu anda bir çözüm üretmiyor; barış, kardeşlik, dostluk getirmiyor. Şu anda siyaset hayatı kolaylaştıran bir sistem olarak değil, hayatı zorlaştıran, barışı ve kardeşliği baltalayan bir şekil almış halde.

-Medyanın fanatikleşmesi de toplumu ayrıştırıyor çünkü medya mensupları sanki diğer cepheden birini görse, bir kaşık suda boğmak ister gibi yayın yapıyor. Öküzün altında buzağı aramamıza neden oluyor. Böyle bir medya yaklaşımı insanların terörize olmasına, birbirlerine düşman kesilmesine ve yanlış enformasyonlar sonucu korkmasına yol açıyor.