Geçtiğimiz hafta Prag’da farklı ülkelerden gelen medya mensuplarıyla Meme Kanseri Medya Eğitimi’ne katıldım. Sunum yapan uzmanların anlattıklarına bakılırsa, her yıl ortalama 1.7 milyon yeni kişiye meme kanseri teşhisi konuluyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan, erken teşhis edildiği takdirde başarılı bir şekilde tedavi edilen bu kanser türü ileri evrede fark edilirse metastatik meme kanseri adını alıyor ve şifası olmayan bir hastalık haline dönüşüyor.
“Erken teşhis kurtarıyor”
Dr. Tomas Svoboda (Plzen Üniversitesi, Çek Cumhuriyeti)
Erken evrede meme kanserinin teşhis ve tedavisine yönelik çok ciddi gelişmeler yaşanıyor. Artık çok küçük tümörler bile tespit edilebiliyor ve bunu kesinlikle tedavi edebiliyoruz.
Erken teşhis ve tedavi olanaklarına sahip ülkelerde erken teşhisin önemi yeterince vurgulandığında meme kanserine bağlı ölüm oranları düşüyor. Aksi durumda ise zamanla kanser hücreleri memedeki sağlıklı dokulara, lenf nodlarına ve vücudun diğer bölgelerine de yayılabiliyor. İleri evre veya metastatik meme kanseri dediğimiz bu durumda tedavi seçeneklerimiz çok sınırlı ve yıllardır bu alanda büyük gelişmeler yaşanmıyor.
“İki-dört yıl yaşayacağını duymak çok yıkıcı”
Dr. KatalIn Boer (Szent Margit Korhaz Tıbbi Onkoloji Kliniği, Macaristan)
Metastatik meme kanseri, meme kanserinin en fazla ilerlemiş olan halidir ve halen şifası olmayan bir kanser türüdür. Metastatik meme kanseri teşhisi alan kadınlar çok yıkıcı bir süreçle karşılaşıyorlar. Çünkü bu hastalık teşhis edildikten sonra ortalama yaşam süresi iki-dört yıldır. Bunu öğrenmek hem kadınları hem de ailelerini psikolojik ve fiziksel olarak ciddi şekilde zorluyor.
Kanseri erken evrede teşhis ettiğimizde ameliyattan önce ilaçlarla tümör büyüklüğünü azaltabiliyoruz. Küçülen tümörü ameliyatla çıkarıyoruz. Sonra da tümörün tekrar ortaya çıkmasını engellemeye yönelik bir tedavi uyguluyoruz. Metastatik meme kanserinde ise ancak hastalığın ilerlemesini yavaşlatarak kişinin kalan hayat süresini uzatabiliyoruz. Bir de ağrı gibi semptomları en aza indirerek son dönemini en kaliteli şekilde geçirmesine yardım etmeye çalışıyoruz.
New York ve Türkiye merkezli Kanserle Dans Derneği Eş Kurucusu Esra Ürkmez de etkinlik kapsamında medya temsilcilerine bir sunum yaptı. Ürkmez “Meme kanseri ülkemizde kadınlarda en yaygın kanser türü, her yıl 17 bin yeni kişiye meme kanseri teşhisi konuluyor. Bunların da yüzde 10’u ilk teşhiste metastatik meme kanseri olduklarını öğreniyor” dedi.
“Türkiye’de her dört kişiden üçü şifası var zannediyor”
Prof. Dr. JulIe Gralow (Washington Üniversitesi Kanser Araştırma Merkezi)
l İlk teşhis esnasında hastaların yüzde 5-10’u ileri evre meme kanseri hastaları oluyor. 2015’te meme kanseri nedeniyle 500 bin kişi hayatını kaybetti. 2030’lu yıllarda ise yılda 800 bin kişinin bu yüzden hayatını kaybedeceği tahmin ediliyor.
Meme kanserine bağlı ölümlerin çoğu metastatik meme kanserinden kaynaklanıyor. Bu hastalıkta ortalama yaşam süresi iki-üç yıl olmasına rağmen çok iyi bir tedaviyle teşhisten sonra 10-15 yıl yaşayan hastalar var. Bu nedenle bu hastalığı diyabet gibi kronik bir hastalığa dönüştürebilir miyiz diye çalışıyoruz. Ama insanlar hâlâ bu hastalığın şifası var sanıyor. Anketlere göre Avrupa Bölgesi’nde yanlış bilgi oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye, her dört kişiden üçü bu hastalığın tedavisinin olduğunu zannediyor.
Şifa veremesek de hastalara umut vermenin yollarını bulmalıyız. İyi bir tedaviyle hayatının geri kalanını en iyi şekilde geçirmesi için destek sağlayabileceğimizin umudunu vermeliyiz. Umudunu kaybeden hastalar kesinlikle daha erken ve daha mutsuz ölüyor. Umudunu koruyan hastalar ise son zamanlarını en keyifli şekilde geçirmeye çalışıyor.
“Yeni molekül Avrupa’da kullanım için onay aldı”
Geçtiğimiz hafta; endokrin reseptör pozitif, HER2 negatif yani metastatik meme kanseri içinde en büyük hasta grubu için yeni bir molekül olan palbociclib Avrupa’da kullanıma girmek üzere onay aldı. 10 yıldır hormon tedavilerine ek olarak bu alanda büyük bir gelişme yaşanmamıştı. Amerika’da İlaç ve Gıda Dairesi tarafından onaylanan bu etken maddenin hastalığın ilerlemesini yaklaşık iki yıl durdurabilmesine yardımcı olduğu belirtiliyor. Bu molekül ülkemizde de ruhsatlandırma aşamasında.