Uzmanlar ekranlarda birbirleriyle tartışıyor. Her dönem farklı diyetler popüler oluyor. O diyetlerde birbirinin tam zıddı öneriler yer alabiliyor. Peki hangi bilgi doğru ve biz nasıl sağlıklı beslenip kilo vereceğiz?
Toplum olarak sağlıklı ve iyi yaşam konusundaki farkındalığımız sürekli artıyor. Araştırmalar insanların sağlıklı beslenme, kilo verme ve diyet konularını artık çok daha fazla merak ettiğini gösteriyor. Bu durumun ortaya çıkmasında elbette hızlı yaşam alışkanlıklarımızın bir bedeli olan kilo artışı var. Ancak fazla kiloların nasıl verileceği, hangi diyetin en iyisi olduğu konusunda kafalarımız fena karışık. Uzmanlar bile ekranlarda birbirleriyle kapışıyor. Birinin “İstediğiniz kadar” yiyin dediğine, diğeri “Aman uzak durun!” diyor. Soru işaretlerimizi giderecek bilgileri Türkiye’nin ilk uluslararası sertifikalı beslenme ve sağlık iletişim programında dinledim. Sabri Ülker Vakfı’nın, Almanya Beslenme Birliği ile düzenlediği programda farklı ülkelerden uzmanlar popüler diyetleri ve sağlığa etkilerini anlattı.
Kafa karıştıran bombardıman
Oxford Brookes Üniversitesi Sağlık ve Beslenme Merkezi’nden Prof. Julian Stowell konuşmasında tüketicilerin beslenme ve sağlık konusunda kafa karıştırıcı bilgi bombardımanına maruz kaldığını vurguladı. Halka beslenmeyle ilgili, bilimsel gerçeklere dayanmayan sansasyonel hikayelerin gerçekler gibi sunulduğuna ve bunların hiçbirinin kilo problemini ve kronik hastalıklarda yükselen trendi geriye çeviremediğine dikkat çekti. Stowell’in konuşması sorunun sadece ülkemize ait bir sorun değil, tüm dünyanın sorunu olduğunu gösteriyor. Hohenheim Üniversitesi Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Hans Konrad Biesalski ise popüler diyetlerin sadece işe yaramadıklarına değil, sağlığa zararlı etkileri olduğuna dair deörnekler verdi.
Glütensiz diyetin de riski var
Biesalski bu diyetlerin laktoz veya glüten gibi bazı maddeleri kişinin beslenme programından çıkardığına, bu durumun laktoz hassasiyeti veya çölyak hastalığı olanlar için faydaları olduğuna ancak diğer kişiler için bazı riskleri beraberinde getirebileceğine değindi. Biesalski “Kuzey Avrupa’da bireylerin yüzde 0.5’i çölyak hastalığına sahip, fakat yüzde 10’u glütensiz ürünler satın alıyor. Glütensiz diyetin mikro besinler açısından zayıf olduğu, dolayısıyla yetersizlik riskini artırdığı ve ağır metaller içerdiği yakın zamanlarda yayınlandı. Glütensiz bir diyet uygulayan insanların kan ve idrarlarındaki ağır metal derişimi, normal diyet uygulayan insanlarınkine göre oldukça yüksek” diyerek popüler diyetlerin etkisiyle uzaklaştığımız gıdaların da bir bedeli olabileceği konusunda uyardı.
BİLİMSELLİKTEN ŞAŞMAYIN
Avrupa Gıda Bilgi Konseyi Yöneticisi Raymond Gemen sunumunda ümit verici, “çabucak olsun” diyetleri yoluyla kilo verme girişimlerinin uzun süredir revaçta olduğuna değindi. Gemen genellikle sosyal medyadaki iyi görünümlü niteliksiz kişilerin, cesur ve yanıltıcı ifadelerle, insanlara hızla kilo verilebileceğini anlattıklarını, bazen de bunu pahalı kilo verme ürünlerinin reklamı eşliğinde yaptıklarını söyledi. Gemen “Aşırı kilo, obezite ve kilo vermeyle ilgili bilimsel görüşler, aşırı kilonun gelişiminin ve kilo kaybının aşırı derecede karmaşık olduğunu ve burada çok çeşitli faktörlerin rol oynadığını göstermektedir” diyerek kilo verdirme iddiasındaki popüler diyetlerin bilimsellikten uzak safsatalar olduğunun altını çizdi. Yerim sınırlı olduğu için bu kadarına değindim ama tüm konuşmaların ortak mesajını; ‘kısa sürede mucize vaat eden popüler diyetlere kanıp sağlığından olma ve kilo vermek için bilimsel bilgiden şaşma!’ olarak özetleyebilirim.