En güncel bilimsel gelişmeler ışığında, yeniçağın salgını halini alan obezite, diyabet, hipertansiyon ve tiroid hastalıkları gibi sağlık problemlerinden korunmak için ne yapmalıyız?
Geçtiğimiz hafta obezite, diyabet, hipertansiyon ve tiroid hastalıkları gibi sağlık problemleri hakkında en güncel bilimsel gelişmeleri, 40. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde dinledim. Artık uzmanlar yeni tedaviler üzerinde çalıştıkları kadar, bu hastalıkları önlemek için de çabalıyor. İşte yeniçağın salgını halini alan bu hastalıklardan korunmak ve sağlıklı yaşamak için yapabileceklerimiz…
Önce her şeyden önce, değişime yediklerimizle başlayacağız. Prof. Dr. İlhan Yetkin çikolatalarda, şekerlemelerde, bisküvilerde, hazır meyve sularında, gazlı içeceklerde, kurabiyelerde ve hatta ketçapta bile yer alan nişasta bazlı şekerin (NBŞ) zararlarını yeni araştırma sonuçlarına da değinerek anlatıyor. Çay şekeri olarak bildiğimiz beyaz şekerden kaçarken NBŞ’lere tutulmuş olmamız, yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir şey. Bu şeker tokluk duygusu yaratmıyor böylece ne kadar yediğimizin farkına da varmıyoruz. Normal şekerden 2.5 kat daha tatlı olduğundan bir yemeye başladık mı, yedikçe yiyesimiz geliyor. NBŞ’ler; obeziteye, diyabete, karaciğer yağlanmasına ve sertleşmesine neden oluyor, bazı kanser türlerine zemin hazırlıyor, erken damar sertliğine, kalp yetmezliğine ve erken yaşlanmaya da yol açıyor. Bitti mi, hayır! NBŞ’ler gut hastalığına ve bağırsak geçirgenliğini artırarak karaciğere toksik maddelerin geçişine de yol açıyor. Depresyonla ilişkileri bile gösterilmiş. Prof. Yetkin “Bu, sinsi bir gıda zehirlenmesine yol açıyor” diyor ve aileleri “NBŞ içeren bir gıda vermeniz, çocuğunuza hastalık etkeni bir virüs vermenizden daha tehlikelidir” diye uyarıyor. Ancak aldığımız bir gıdada NBŞ olup olmadığını bile şu anda anlamak ne yazık ki mümkün değil! Yetkin, NBŞ’nin gıda etiketlerinde yer alması için ve kota sınırlaması için Sağlık Bakanlığı’nın çalıştığını da anlatıyor.
Hormon bozucular her yerde
Prof. Dr. Reyhan Ersoy da temizlik ürünlerinden, soluduğumuz havaya kadar her yerden maruz kaldığımız hormon bozucu maddeler hakkında bilgilendiriyor. Bu maddeler; diyabet, obezite, kısırlık başta olmak üzere pek çok probleme neden oluyor. Korunmak adına organik kaynaklı gıdalar tüketmek, organik temizleme ürünleri kullanmak, meyve ve sebzeleri sirkeli suyla yıkamak, temizleyici olarak sirke, limon gibi doğal asidik ürünler kullanmak, besin ve sıvıları saklamada kullanılan kapların cam olması, bisfenol A içermeyen biberonların kullanımı gibi bireysel önlemler alabiliyoruz. Obezite ile endokrin bozucular arasındaki ilişkinin ortaya konulması, pek çok ülkede çevre kirliliğiyle mücadelenin bir sağlık politikası olarak ele alınmasına yol açmış.
Kemiklerinizi güçlendirin
Prof. Dr. Sevim Güllü de yaş ilerledikçe artan kırık riskine karşı uyarıyor. Her üç saniyede bir kırık ortaya çıkıyor. Güllü, çocukluktan itibaren yeterli kalsiyum alınması gerektiğini bunun da günde üç porsiyon süt veya süt ürünü tüketmeye eş değer olduğunu anlatıyor. Hareketli yaşamın ve yürüyüşün de önemini vurguluyor. İleri yaşlarda kasları güçlendiren direnç egzersizleri kemiği de güçlendirdiğinden öneriliyor. Ayrıca günde 20 dakika güneşlenmek, sigara kullanmamak ve yoğun alkol tüketiminden kaçınmak kırık riskini azaltıyor.
Rafine iyotlu sofra tuzu
Hipertansiyon, kemik erimesi gibi hastalıklardan korunmak adına tuz tüketiminden kaçınmak gerektiği de uzmanlarca vurgulandı. Zaten hiç tuz tüketmesek bile peynirden, zeytinden, yemeğin salçasından tuz alıyoruz. Prof. Dr. Mustafa Sait Gönen, illa da tuz atmadan yapamayanlara ise tuzu sınırlamalarını ve rafine iyotlu sofra tuzu kullanmalarını öneriyor. Ülkemizin hala orta ve ciddi iyot eksiliği olan bölgeler arasında yer aldığına dikkat çeken Gönen, iyot eksikliğinde guatr ve tiroide bağlı hastalıkların sık görüldüğünü vurguladı.
Endokrin kaynaklı hipertansiyon
Prof. Dr. Füsun Saygılı erişkinlerin üçte birinde hipertansiyon olduğunu anlatıyor. Her 10 hastadan birinde ise böbrek veya endokrin kaynaklı hipertansiyon gelişiyor. Endokrin kaynaklı hipertansiyonu tespit etmek önemli çünkü ancak o zaman hipertansiyonun ardındaki sorun çözülerek hastalık tedavi edilebiliyor. Böylece hastalar ilaçlarını bırakabiliyor. Özellikle ailesinde hipertansiyon olmayan, genç veya ileri yaşlarda hipertansiyon teşhisi konulan kişilerde endokrin kaynaklı hipertansiyona rastlanıyor.