Uzman Diyetisyen Dilşat Baş: “Kanser hastalarında kişiye özel sağlıklı beslenme planı ve takibiyle tedavide başarı oranını artırmak, yaşam süresini uzatmak ve yaşam kalitesini yükseltmek mümkün”
Ekipçe iki hafta önce çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın kanser olduğunu öğrendik.
Önce çok üzüldük, sonra “Ne yapabiliriz?” diye araştırmaya başladık. Kanser tedavisinin bir ekip işi olduğunu, hastanın sadece onkoloğuyla değil, onkopsikoloğu, onkodiyetisyeni gibi tedavi şansını artıracak, hayatını kolaylaştıracak uzmanlarla da çalışması gerektiğini biliyorduk. Ama bu alanda yetkin uzman bulmanın ne denli zor olacağını bilmiyorduk. En ünlü, en büyük hastanelerde bile böyle uzmanlar bulamayınca büyük şok yaşadık. Nihayet Hacettepe Üniversitesi Onkoloji Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Dilşat Baş’a ulaştık. Baş kanser hastalarının yarısına yakınında beslenme yetersizlikleri olduğunu belirtti ve kişiye özel beslenmenin önemini anlattı.
“Sadece onkoloğa değil, diyetisyene de gidilmeli”
-Kanser hastalarında ciddi kilo kayıpları oluyor. Tümörün oluşturduğu kimyasallar da iştah kaybına yol açabiliyor. Bir de kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi tedavinin beraberinde getirdiği yan etkiler hastanın beslenmesinde bozulmalara neden oluyor. Beslenme yetersizlikleri ise tedaviyi olumsuz etkiliyor. Böylece bir kısır döngü başlıyor.
-Kanser hastasının ilk andan itibaren onkoloğun yanı sıra diyetisyene de gitmesi gerekiyor. Kanser hastalarında kişiye özel beslenme planı ve takibi, hastaların tedavi şansını artırıyor, yaşam sürelerini uzatıyor ve yaşam kalitelerini yükseltiyor
-Her kanser hastasına farklı çözülmesi gereken bir bulmaca gibi bakılmalı. Ne yazık ki tüm kanser hastalarına iyi gelen tek bir beslenme programı yok. Her hastanın kanserinin türüne, ilerleme hızına, yaşına, boyuna, kilosuna ve aldığı tedaviye göre farklı bir beslenme programı oluşturulması ve düzenli aralıklarla hastanın diyetisyen tarafından takip edilmesi şart.
-Son altı ayda yüzde 10, son üç ayda yüzde 5 ağırlık kaybı bizim için beslenme yetersizliğinin göstergesi oluyor. Ağırlık kaybı olan hastalarda tıbbi beslenme ürünlerini de beslenme planına dahil ediyoruz. Rapor çıkardığımızda devlet
bu ürünlerin ücretini karşılıyor. Hastalarda tedaviye bağlı tat değişiklikleri oluşuyor. Bu nedenle hastalara kahve, çikolata, muz, çilek, vanilya, kayısı, şeftali, karadut gibi aromalardan ağız tadına uygun olanı numunelerden deneterek seçip yazıyoruz.
“Kemoterapiden sonra iştahsızlık ortaya çıkıyor”
-Mide-bağırsak sistemine radyasyon alan hastalarda ishal oluşabilir. O hastalara yoğurtlu çorbalardan, patates ve havuç gibi sebzelerden, şeftali ve muz gibi meyvelerden, acısız tarhanadan, yağsız pilavdan zengin bir beslenme programı oluşturuyoruz. Sıvı alımını artırıyoruz ama çay, kahve gibi kafeinli içecekleri azaltıyoruz. İshali kontrol altına alarak besin emilimini artırıp hastanın yiyeceklerdeki faydalı besin öğelerinden yararlanmasını sağlıyoruz.
-Özafagusa uygulanan radyoterapi çok ciddi yutma güçlükleri oluşturabiliyor. Bu dönemde radyoterapi nedeniyle zarar gören sağlam dokuları daha da tahriş etmeyecek yiyecekler tüketmesini sağlıyoruz. Asidik şeyleri koymuyoruz beslenme programına ama mukoza iyileşmesini sağlayacak glutamin aminoasidini almasını sağlıyoruz. Ağız yaralarıyla karşılaştığımızda domates çorbası, salçalı yiyecekler, çok sıcak yemekler önermiyoruz, tuzu azaltıyoruz.
-Kemoterapiden sonraki bir haftalık dönemde hastaların yüzde 50’sinden fazlasında iştahsızlık ortaya çıkıyor. İştahsızlık uzun sürdüğünde hem kilo kaybı oluyor hem de direncimiz düşüyor, bu da tedaviye verdiğimiz yanıtı olumsuz etkiliyor. Bunu önlemek için hastaların beslenme programını erken saatlerde başlatıyor ve toplam enerji ihtiyacını 6-8’e bölerek, sık sık ve az az besleneceği bir beslenme programı ayarlıyoruz. Yeme konusunda çok zorlananların, ara öğünlerde shot bardaklarında beslenme destek ürünleri içmesini sağlıyoruz.
Nelere dikkat etmeli?
-Kanser ve beslenme bir araya gelince mucize beklentiler oluşuyor. “Süt içmeyin” gibi şehir efsanelerine inanmayın veya “Şu meyveyi yiyerek iyileşin, bu sebzeyle kanseri yenin” gibi bilimsellikten uzak tavsiyelere kanmayın. Tek bir süper besinle kanser iyileşmez. Ama hasta doğru beslenirse, tedaviye yanıtı ve yaşam kalitesi artar.
-Kanser hastasının enerji ihtiyacının yüzde 30’dan daha azının yağlardan gelmesi sağlanmalı. Yağ olarak zeytinyağı ve diğer bitkisel sıvı yağların karışımından yararlanılmalı. Şeker yüzde 5-10 aralığında tutulmalı. Bu da günde en fazla bir kutu şekerli içecek içmek veya bir dilim kek yemek ya da bir kase hafif sütlü bir tatlı tüketmek anlamına geliyor.
-Kanser beslenmesinde posayı artırmak gerekiyor. Bunun için tam tahıllı kepek veya çavdar ekmeğini tüketmemiz gerekiyor. Posayı artırmak için günde 5-9 porsiyon sebze-meyve yenmesi öneriyoruz. Sebzeleri pişmiş, meyveleri de mevsim meyveleri olarak tüketmelerini tavsiye ediyoruz. Kuru baklagiller de önemli posa kaynakları.
-Sağlıklı pişirme tekniklerine uymak da kanser beslenmesinde çok önemli. Yumurtayı etrafında yeşil halka olmadan, kuru baklagilleri iyi ıslatıp pişirme suyunu dökmeden pişirmeli. Eti yakmamalı, kızartma ve kavurma yerine haşlama,
ızgara ve fırınlama tekniklerini kullanmalarını öneriyoruz.
“Kanser ilaçlarıyla besin etkileşimleri önemli”
-Kanserde beslenme tedavi boyunca aynı kişide bile değişkenlik gösteriyor. Örneğin kanserden önce diyabeti olmayan birinde tedavinin yan etkilerine bağlı diyabet gelişebiliyor. O durumda bizim beslenme programını değiştirmemiz gerekiyor.
-İlaç-besin etkileşimleri de bu noktada doktor, eczacı ve diyetisyenin ortak çalışması gereken önemli bir alan. Örneğin kanserden korunmada yararlandığımız böğürtlen, karadut, greyfurt, nar, yaban üzümü gibi meyveleri ve karışık bitki çaylarını kemoterapi esnasında kesinlikle kullanmamaları gerektiğini belirtiyoruz. Bunlar ilaçların etkinliğini azaltıyorlar. Yine meme kanseri hastalarının tamoksifen ilacıyla yüksek fitoöstrojen içeren soyalı ürünler ve keten tohumu gibi yiyecekleri birlikte tüketmemesi gerekiyor.