Geçtiğimiz hafta Monte Carlo’da düzenlenen 15. Estetik ve Anti-aging Tıp Dünya Kongresi’ndeki gelişmeleri takip ettim. 120 ülkeden 10 bin kişinin üzerinde katılımcısıyla alanında dünyanın en iyisi olarak gösterilen kongrede daha genç ve güzel görünmenin güncel sırları paylaşıldı. Uzayan yaşam süresi ileri yaşlarda da genç ve güzel görünme isteğini beraberinde getiriyor. “Zihnimizin zamana meydan okuduğu bu yüzyılda, neden cildimiz de bu meydan okumanın bir parçası olmasın?” kongrenin ön çıkan sorusuydu.
Ufak dokunuşlarla antidepresan etki
Bu sene sanal gerçeklik de anti-aging uygulamalarının kapsamına alınmış. Cilt bakımına girmeden önce bir gözlük takıp bir anda kendinizi okyanusun kenarında gezerken buluyorsunuz. Bu sakinleşmenizi, stres yönetimini ve uygulama öncesinde kendinizi iyi hissetmenizi sağlıyor.
Kongreye Türkiye’den katılan uzmanlarla da sohbet imkanım oldu. Dermatoloji uzmanı Ömür Tekeli en çok konuşulan konulardan birinin anti-aging yaklaşımındaki değişim olduğunu söyledi. Tekeli “Artık odağımıza insanların mutluluğunu alıyoruz. Çeneden aşağıya doğru sarkan yağ dokusunun yarattığı tiyatro perdesi görüntüsünün insanları ruhen yaşlandırdığından, burada yapılacak ufak değişikliklerin ise çok ciddi bir antidepresan etki yapabileceğinden bahsedildi” diye anlattı. Yani cildin görüntüsü ile duygular arasındaki bağa dikkat çekti.
Tekeli yaşlanma sürecini yavaşlatmaya geniş bir pencereden bakmak gerektiğinin de ciddi şekilde vurgulandığına değindi: “Bir diyabet ilacı olan metformin çok daha düşük dozlarda bir anti-aging ajanı olarak kullanılmaya başlandı. Düzenli aerobik egzersizlerin yaşlanmaya karşı etkili bir seçenek olduğu vurgulandı. Serbest radikalleri temizlemede yeşil çay içmenin ve zerdeçalı baharat olarak yemeklerde kullanmanın önemine değinildi.” Bazı doktorların yemeklerine zerdeçal baharatı ekleme trendine kendilerini kaptırdığını da öğrendim.
“Tek uygulamayla dokuz ay nemli cilt”
Almanya’nın önemli dermatoloji uzmanlarından Dr. Patricia Ogilvie’nin de içinde yer aldığı bir ekibin geliştirdiği ve Allergan’ın desteğiyle piyasaya sürülen bir uygulamanın lansmanına katıldım. Ogilvie tek uygulamayla dokuz ay boyunca nemli ve ışıl ışıl bir cilde sahip olabileceğimizi anlattı. Uygulamada derinin gördüğümüz tabakasının bir alt tabakası olan dermis tabakasına, çoklu noktalardan, çapraz bağlı hyaluronik asit uygulanıyor.
Ogilvie “Daha önce mezoterapi uygulamalarıyla da hyaluronik asit cilde veriliyordu. Ancak etkisi iki, üç hafta içinde kayboluyordu. Burada kullandığımız madde çapraz bağlı olduğu için ve derinin daha alt tabakasına enjekte edildiği için vücuttan atılımı çok zor oluyor” diyor. “Nemlendirmeyi içeriden yaptığımızda cildin kalitesi değişiyor. Cilt sıkılaşıyor, kırışıklıklar azalıyor ve ışıldayan bir görüntü oluşuyor” diye de ekliyor. Uygulamanın en ilgi çekici yanlarından biri de sadece yüze değil; el, boyun ve dekolte bölgesine yapılabiliyor olması. Yani “Yüzü harika ama ellerinden yaşını anlıyorum” gibi tahminler azalacak gibi duruyor.
“Amacımız duyguları yönetmek”
Kongrede tanıştığım plastik ve estetik cerrahi uzmanı Prof. Dr. Reha Yavuzer “Üç sene önce ana hedefimiz ‘Çukur var, dolduralım’ şeklindeydi. Şimdi amacımız duyguların yönetimi oldu. Yani kişi yorgun, üzgün veya kızgın görünüyorsa kişinin yüzünden o olumsuz ifadeleri silmeye çalışıyoruz. Yorgun görüntüsünü değiştirdiğimizde kişinin kendisini daha enerjik hissettiğini görüyoruz” dedi.
Dermatoloji Uzmanı Betül Şengör ise bu bütüncül yaklaşımın içine beslenme planı ve uyku düzeni gibi pek çok faktörün de dahil olduğunu anlattı: “Kişideki üzgün ifadenin altında uyku problemi olabilir. O zaman o sorunu çözmeliyiz. İhtiyacına göre hücrenin enerji mekanizmasında görevli olan Koenzyme Q10 gibi molekülleri önerebiliriz. Kırışıklık baştan oluşmasın diye bağ dokumuzu yaşlandırarak, kırışıklıkları ve sarkmaları hızlandıran şekeri kişinin diyetinden çıkarmasını sağlamalıyız. Ayrıca suyu tutma yeteneğini yükseltecek alkali beslenmenin ve prebiyotik tüketiminin de anti-aging’deki rolü çok daha iyi anlaşıldı.”