Dünyada 425 milyon yetişkin diyabet hastası ve 600 milyon obezite hastasının merakla beklediği yenilikçi tedavileri, buluşlarıyla milyonlarca hastanın hayatını değiştiren araştırmacılardan dinledik
Farklı ülkelerden gelen gazetecilerle, Danimarka’da, ilaç şirketi Novo Nordisk’in yıllık basın toplantısına katıldım. Çağımızın en büyük sorunu halini alan diyabet ve obezite tedavilerine yönelik gelişmeleri, doğrudan araştırma projelerinin başında olan bilim insanlarından dinledim. Veriler, yakın gelecekte diyabet ve obezite salgınının hız kesmeden devam edeceğini gösterse de bilimsel gelişmeler hastalar için umut vaat ediyor.
Dünyada 425 milyon yetişkin, ülkemizde 7.5 milyon kişi diyabetle yaşıyor. 2045 yılında ise dünyada 629 milyon, ülkemizde ise 11.2 milyon diyabet hastası olacağı öngörülüyor. Yani yakın bir gelecekte her 10 kişiden biri diyabet ile yaşayacak. Diyabetin oluşumunu da tetikleyen bir diğer dünya salgını ise obezite… Dünya Sağlık Örgütü şu anda dünyada 600 milyon obezite hastası olduğunu bildiriyor. Araştırmalar şehir hayatının bu hastalıklar açısından riski artırdığını da ortaya koyuyor. Dünya genelindeki diyabetlilerin yüzde 65’i şehirlerde yaşıyor. Yani “Ne yapalım modern şehir hayatı…” bahanesine sığınarak sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam gibi riskleri görmezden gelerek yaşıyorsanız, risk altındasınız! Uzmanlara göre diyabetlilerin yarısı hastalığının farkında değil. Obezitede ise durum daha farklı; kişiler fazla kilo ile yaşamı genellikle bir hastalık olarak görmüyor. Hastalığı bilmemek veya yok saymak ise diyabet ve obeziteye bağlı gelişen diğer sağlık sorunlarının açığa çıkma hızını artırıyor. Oysa her iki hastalığı da etkin şekilde yönetebilmek mümkün ve bunun çok iyi örnekleri var.
Obeziteyi engelleyebiliriz
Toplantıda kendi hikayesini paylaşan Tip 1 diyabetli Bastian Hauck diyabetle iyi yaşamın mümkün olabileceğine çok güzel bir örnek oluşturuyor. Hauck bir tekne alıp denize açılarak tek başına üç kez Baltık Denizi’ni dolaşmış, ardından da Yeni Zelanda’dan başlayarak Danimarka’ya kadar sekiz ay süren bir deniz yolculuğunu tek başına tamamlamış. Hauck “Deniz tuttuğunda kusmamak için çabalıyordum. Yoksa insülin dozunu nasıl ayarlardım?” dediğinde ne çok zorlukla mücadele ettiğini düşünmeden edemiyor insan… Ancak tedavisini iyi yöneten bir diyabetlinin her şeyi yapabileceğini de vurguluyor. Diyabetli çocukları kışın kayağa, yazın yelkenle açılmaya teşvik eden aktiviteler düzenliyor. Elbette yaşam kalitesi ve süresindeki bu artış, bilim insanlarının yoğun çalışmaları sonucunda sağlanabiliyor. Dr. Mads Krogsgaard Thomsen kök hücre tedavileriyle Tip 1 diyabeti hayvanlarda tamamen iyileştirmeyi başardıklarını anlatıyor. İnsanlarda da 20 yıl içinde bu olumlu sonucu görmeyi hedeflediklerini söylüyor. Tip 2 diyabetin önlenmesi içinse obeziteyi engellemek gerektiğini vurgulayarak “Bunun için de çalışıyoruz. Obez hastalarda yüzde 15 kilo kaybı sağlayan bir ilaç geliştirdik. Bu ilaçla birlikte kullanılarak yüzde 30’a yakın kilo kaybını mümkün kılan bir ilaç üzerinde de çalışıyoruz. Bunu başarabilirsek obeziteyi engellemeyi başaracağız” diyor.
Hasta konforunu önemseyen tedaviler
Toplantıda araştırmacılar diyabet hastaları için daha etkili yeni ilaçlar geliştirdiklerini anlatıyor. Diyabet tedavilerinin seyrini değiştiren araştırmacılardan Lotte Bjerre Knudsen yeni ilaçların; hastaların kilo vermesini kolaylaştırarak diyabeti tetikleyen ana risk faktörlerinden olan fazla kiloyla da mücadele ettiğini belirtiyor. Geliştirdikleri ilaçlarla diyabete bağlı ortaya çıkan kalp damar hastalıkları riskini azaltmayı başardıklarını da ekliyor. Araştırmacıların hasta konforunu önemseyerek tedaviler geliştirmek için de çalıştıklarını anlıyorum. Örneğin diyabet hastaları doğal olarak kendilerine iğne batırdıkları enjeksiyon tedavilerini sevmiyor. Dr. Mads Krogsgaard Thomsen geliştirdikleri yeni ilaçları önce haftada bir enjeksiyonla uygulanan forma, daha sonra ise ağızdan alınabilecek bir forma dönüştürdüklerini anlatıyor. Bu ufak gelişmeler için yıllarca çalıştıklarını ancak hastaların tedaviye uyumunu artırarak, tedavi başarısını nasıl olumlu etkilediğini gördüklerinde çok mutlu olduklarını söylüyor.
“Teknolojik gelişmeler ışığında diyabet”
Teknolojik gelişmelerin diyabet tedavisini önümüzdeki yıllarda ciddi şekilde etkileyeceğini de toplantıda anlıyorum. Artık aileler diyabet hastası çocuklarının kan şekerlerini, çocukları okuldayken bile anlık takip edebiliyormuş. Hastanın ilacını alıp almadığını ve bu durumun kan şekerini nasıl etkilediğini doktoruna raporlayabilen sistemler de geliştirilmiş. Bu sistemler hastaların günlük olarak ne kadar spor yaptığını, hareket ettiğini ve yediği içtiği gıdaların kan şekerine olası etkisini ölçen uygulamalarla entegre hale gelebilecekmiş. Gelecekte anlık şeker ölçümü yapan ve hastanın anlık ihtiyacına göre ilacı vücuda veren sistemler de yaygın şekilde kullanılabilecekmiş.