Aile hekimine hastalanmadan gidip, koruyucu önlemler hakkında bilgilenerek ve sağlıklı alışkanlıklar kazanarak hastalıkları pas geçmek mümkün olabilir.
Gebelerden bebeklere, çocuklardan yaşlılara kadar her yaş grubunun anlık sorunlardan kronik hastalıklara kadar sağlık için başvurdukları ilk doktorlar aile hekimleri oluyor. Peki hiç düşündünüz mü, neden hep bir sorunla onlara gidiyoruz? Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış sağlık çalışanlarını sağlıklı günlerimizde de ziyaret etsek ve hastalıkları önlesek çok daha iyi değil mi? Elbette aile hekimleri de daha sağlıklı bir toplum idealinin gerçekleşmesi için buna katılıyor. Ancak İstanbul Aile Hekimliği Derneği tarafından 1-5 Mayıs tarihleri arasında düzenlenen 5. Ulusal Aile Hekimliği Kongresi’nde, bu ideale ulaşmamız için daha epey yolumuz olduğunu anladım.
Göstergelerde ciddi iyileşmeler var
Bir ülkenin sağlık sisteminin durumunu anlatan anne ölüm hızı, bebek ölüm hızı gibi temel sağlık göstergeleri vardır. Aile hekimliği sistemine geçildiğinden beri bu göstergelerde dünyanın takdirle izlediği ciddi iyileşmeler yaşandı. Örneğin 2009 yılında binde 13.9 olan bebek ölüm hızı, 2016’da binde 10’a geriledi. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 2013 yılı karma aşı oranlarının uluslararası karşılaştırmasında; dünya ortalaması yüzde 83, Avrupa bölgesi yüzde 94 iken, Türkiye yüzde 97 çıktı. Peki bu başarılarda emeği olan aile hekimlerimiz, toplumun sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazanmasında da aktif rol alamaz mı?
Kongre programında “Birinci Basamakta Cinsellik” oturumu vardı. Derneğin ve kongrenin başkanı Dr. Kutbettin Demir cinsellikle ilgili herhangi bir eğitimleri olmadığı için korunmasız ilişkiler sonucunda cinsel yolla bulaşan hastalıklar, istenmeyen gebelikler konusunda özellikle de gençlerin büyük problemler yaşadığını anlatıyor. Bilmediği için cinselliği yaşayamayan büyük bir kesim olduğunu da söylüyor. Düşünsenize sadece bilgilendirerek bile eğitim eksikliğinden kaynaklanan hastalıkların önüne geçmek mümkün.
Bir hastaya 2-5 dakika ayrılabiliyor
Tabii heyecanla “E hemen başlasın aile hekimleri öyleyse” diyoruz ama bu o kadar kolay değil. Demir, hekim başına düşen hasta sayısının fazlalığı nedeniyle bir hastaya ortalama 2-5 dakika ayırabildiklerini anlatıyor. Hastaların genelde hastalandığında hekime başvurduğu da düşünüldüğünde ancak soruna çözüm bulabildiklerini söylüyor. Dr. Mustafa Tamur hastalıklardan ziyade “Bu kişi sağlıklıdır” gibi rapor hizmetlerinin ve kronik hastalığı olan hastaların ilaçlarının tekrar yazılmasının aile hekimliği hizmetlerinin yüzde 80’ini kapladığını anlatıyor. Dr. Şule Güçlü Şakrak o kısacık sürede hastaların önyargılarıyla da mücadele verdiklerini söylüyor. Örneğin ‘ilaçsız yaşayalım’ trendinden etkilenen kişilerin, çocuklarının aşılanmasını reddettiğini vurguluyor. İtalya’da bu trendin yaygınlaşması çocuk ölümlerine yol açmaya başladığından bizdeki yayılma hızından korktuklarını da belirtiyorlar.
‘Devlet politikası olmalı’
Aile hekimliği uzmanlığını İngiltere’den alan Dr. Özgür Akbaba ise İngiltere’de hastalık ortaya çıkmadan korunma yaklaşımının çok önemli olduğunu ancak bunun bir devlet politikası olması gerektiğinin altını çiziyor. Akbaba’ya göre İngiltere’deki gibi daha ilkokuldan sağlıklı yaşam alışkanlıklarının kazandırılması konusunda çocuklar eğitilmeli, bu mesajlar kamu spotlarıyla daha sık desteklenmeli, bisiklet yolları yapılmalı, obezite gibi sorunları olanlara ücretsiz spor salonuna kayıt hakkı tanınmalı, belediyeler fiziksel aktiviteyi teşvik eden etkinlikler düzenlemeli… Aile hekimleriyse eczacılar, diyetisyenler, psikologlar gibi diğer sağlık mesleği mensuplarıyla koordineli bir şekilde çalışarak kişilere hasta olmadan sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırmalı.