Belirsizliğe teslim olmuş bir çağdayız.
Ve içinde yaşadığımız bu çağda artık kimin doğru, kimin yalan söylediği belli değil.
Belirsizlik sürdükçe de kim haklı, kim haksız anlamak mümkün değil.
İnsanlar farklı bir pencereden bakıyor hayata ve olaylara...
Kendi meşrebinden bakıyor ya da menfaatini gözeten bir pusulayı takip etmeyi tercih ediyor...
Kendini unutamıyor...
Bu yüzden de adil olamıyor...
*
Halklar saf.
Kamuoyu önünde yaşanan hiçbir olay göründüğü, anlatıldığı gibi değil.
Açık hava tiyatrosuna ve sinemasına çevirdiler hayatı...
Bizler de seyircisi...
Eş zamanlı toplu operasyonların, hazırlanan iddianamelerin ya da savunmaların hepsi gri alanda gezintiye çıkmış.
Halkın, bu kadar işinin veya derdinin arasında olayların iç yüzünü öğrenebilmesi için, her şeyini bir kenara bırakıp sabahtan akşama kadar bunları takip etmesi gerekiyor.
Kaç kişinin buna imkânı var?
Ayrıca ne mecburiyeti var?
İmkânı veya vakti olsa dahi, yaşam enerjisini huzurunu bozacak bu olaylara ayırmak istemiyor...
Kendince de çok haklı...
Yani, siyasi hesaplaşmaların kılıç kalkan oyunlarıyla veya siyasi gündemle yatıp kalkmak istemiyor.
*
Ergenekon, Balyoz, Şike gibi yapılan operasyonlarına kumpas denilmesi altı yıl sürdü.
İnsanların büyük çoğunluğu darbeci diye yargılananlar hakkında yanlış düşündü.
Altı yıl sonunda büyük çoğunluğunun suçsuz çıkmasıyla halk hem sevindi hem de moral bozukluğu yaşadı...
Yargılananlar hakkında kötü düşündüklerinden dolayı...
Kısacası, nerden başlayacağımızı dahi bilmiyoruz ki!
İkiyüzlü yaşamak felsefesi hayatın her alanına sıçramış.
Kimse kendi yüzüyle gezmiyor.
Ve kamuflaj bir yüzle gezenlerin sayısı meğerse o kadar çok imiş ki!
*
Öyle bir hale geldik ki kim dost, kim düşman, kim ikiyüzlü ve kim beş yüzlü bilemiyoruz.
Dost, arkadaş, sevgili gibi kelimelerin içi boşaltılmış kuru bir kelime.
Herkes olağan bir şüpheli.
Öyle hayal kırıklıkları yaşıyoruz ki.
Aşklar bile marazi karakterler arasında yaşanmakta.
Uğruna öleceğini sandığınız nice insanlar zaman içerisinde öyle bir hali geliyorlar ki yaşamınızı kâbusa çevirebilecek katil bir ruha sahipler.
*
Ve uzaklarda bir sahil kasabasına gidip denizin kenarında oturabilmek hayatın en büyük ödülü imiş.
Gri alanlarda, gri yüzlerde, gri dostlar ve arkadaşlar arasında gri günleri yaşamak yoruyor artık hepimizi.
Yüzün yüzden utanmadığı gri günlerden geçiyoruz.
Kendimizi inzivaya çekmeyi o kadar çok istiyoruz ki...
Maskeli baloda yaşamak yormuş bizi...
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024