Futbolun ayakla oynandığını zannedenlere en büyük dersi yüreğiyle oynayan Ampute Milli Takımı verdi.
Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı, Avrupa Şampiyonası finalinde karşılaştığı İspanya‘yı 6-0 yenerek üst üste ikinci kez şampiyon oldu.Turnuvada Türkiye Ampute Futbol Milli Takımı, D Grubu’nda Gürcistan‘ı 10-0, İtalya‘yı 11-0, çeyrek finalde İrlanda‘yı 4-0 ve yarı finalde de Rusya‘yı 5-2 mağlup etmişti. Böylece toplamda 36 gol atmış oldular.
Bu sonuçla üçüncü kez finalde mücadele eden Ampute Futbol Milli Takımı, üst üste ikinci kez Avrupa Şampiyonluğu’nu kazanma başarısını gösterdi.
Hiçbir şampiyonluk bu kadar anlamlı olamazdı. Çoğunluğu gazi olan milli takımımız, Gaziler Günü’nde zafere uzandı. Hepinizle ayrı ayrı gurur duyduk. Üzerindeki formanın ağırlığını bilenler asla kaybetmezler.
Millilerin bu başarısı, Türk futboluna büyük ders niteliğinde adeta. Tabii ki o dersi alabilene...
Bu ders için hayat dolu sözcükler de Ampute Milli Takımı Teknik Direktörü Osman Çakmak’ın dilinden döküldü, “A Milli Takım hayalim var. Ben gönüllülük esasıyla çalışıyorum, 1 lira almıyorum. A Milli Takım’a geldiğimde de 1 lira almayacağım, gönüllü olacağım. Giderken de tazminat almayacağım. Neden bugün büyük takımların ampute takımı yok?
Dünyada söz sahibiyiz artık! Herkese bu projeyi sundum, gönderdim. Futbol kulüplerimiz taşın altına elini koysun. Bir engelliyi, bir Gazi’yi hayata tutundurmak kadar güzel bir şey var mı?
Yabancı futbolculara milyon eurolar verip, evlerini, arabalarını kiralayacaklarına, yıllık 500 bin lira ayırıp ampute futbol takımı kursunlar.”
Osman Hoca’nın söylediklerine katılmamak ne mümkün. Baktığımız zaman ülkemizde gittikçe yaygınlaşıp göze çarpan ampute futbolunun popülaritesi günden güne artmakta. Başarılar peşi sıra gelmekte.
Bedensel engelli bireylerin bu branşa yönelmesi, var olan sporcuların artışına sebep olacak, bu da ülkesel başarının yanı sıra evinden çıkamayan engellilerin alternatifler oluşturmasına, bağımlılıkların azalmasına ve kendilerine güvenenlerin artmasına saglayacaktır.
Maalesef sesini duyacak bir sistem yok değerli hocam.
Türk futbolu hala altyapı, tesisleşme ve de kurumsallaşma sorununu aşabilmiş değil...
Türk futbolunda ne zaman transfer piyasası kuruldu?
Araya simsarlar girdi ve futbolcular para ile alınır, satılır oldu.
Eskiden futbolcu; ayağı, bileği ve yüreği ile ölçülürdü. Forma aşkı, takım sevgisi ve aidiyet duygusu ile.
Euro ile değil...
Futbol sadece futbol olmaktan çıktı.
Futbolcular kapalı kapılar arkasında alınır, satılır oldu.
Futbol artık sahada değil, kapalı kapılar arkasında oynanmaya başlandı.
Kulüplere siyasi beklentisi olan, ticaretim yürüsün diye düşünen futbol dışı güçler hakim oldu.
Futbolseverler transfer haberleri ile umutlandırılırken altından nelerin çekilip alındığının farkına varamadı.
Futbolsever onlar için taraftar olmaktan çıkmıştı.
“Müşteri!” olmuştu.
Kulüplerin altı yavaş yavaş boşaltıldı.
Şeffaflık söylemleri ile göreve gelenler, hesap vermekten kaçındılar.
Futbol onlar için sadece futbol değildi.
Türk futbolunda etik değerler yok.
Emeğe saygı yok. Vur al, kap kaç var!..
Kulüplere yabancı sınırı getiren federasyonun Milli Takım’a yerli hoca yerine yabancı hoca getirmesi senin tüm sorularının cevabı niteliğinde.
Biraz tuhaf değil mi?
Ülkemizde kaliteli yerli hoca yok mu?
Ülke olarak futboldan uzaklaşıp diğer spor branşlarımıza yönelsek çok daha büyük keyif alırız diye düşünüyorum.
En azından voleybol, boks, okçuluk, tekvando, karate, güreş, ampute milli branşlarımız hepsi daha başarılı, özgür, kirli el değmemiş spor branşlarımız...