Futbol denildiğinde akıllara oyuncular, teknik direktörler, statlar gelebilir. Ancak futbolu, futbol yapan aslında taraftardır. Maalesef Türkiye’de taraftarlık kültürü gün geçtikçe yok oluyor. Yeni yatırımlar, yeni statlar yapılsa da seyirci ortalaması sadece 8.427... Yapılan statların çoğu şehir merkezinin dışında ve doğal olarak insanlar geliş-gidiş zor olduğu için gitmemeyi tercih ediyor. Tabii ki, bunu sadece boş kalan tribünleri göz önünde bulundurarak söylüyorum. Yoksa statların yenilenmesi ve yeni statlar yapılması, uzun yıllar sonra Süper Lig’e kavuşan İzmir’in ve buradaki spor kulüplerinin de gelişmesinin önünü açar. Bu noktada önüne engeller konan, aylarca tartışılan Göztepe ve Karşıyaka statlarının şehrin tam da göbeğinde olmasının hiçbir sakınca doğurmayacağı, tam aksine büyük kazanım olacağı aşikâr... Kulüp yöneticilerinin, takımları yeni sezon hazırlıklarını sürdürürken taraftar faktörünü de göz ardı etmemesi gerekiyor.
Taraftarların gelenek haline getirdiği şeyleri geri kazanması sağlanmalı. Maç öncesi toplanıp marşlar söyleyerek stada gitmek, statlardaki birliği yeniden oluşturmak gibi... “Taraftardan nasıl kazanç elde ederiz?”i değil de “Taraftarı stada nasıl çekeriz?”i düşünmeliler. Umarım, kısa zamanda bu sorun çözülür, çünkü taraftar olmadan futbolun tadına varmak imkânsız...
***
Taraftar, dünyanın en iyi oyuncularına sahip olan bir takımı tutsa dahi transfer döneminde yıldız isimlerin takımlarında yer almasını arzular. Taraftarlığın fıtratında var bu.
İnce hesaplar, stratejiler çok ilgilendirmez, onlara göre kendi tuttuğu takımın dünyanın en önemli oyuncularını alma gücü vardır ve onlar bu gücün hayata geçme arzusunu sever.
Buna karşılık olarak, kulüpler milyon dolarları havalara savurmaya başlar. En sıradan transferin bir kulübe maliyeti 3-4 milyon doları bulur. Bazı transferler var ki, son kullanım tarihlerini doldurmuş, Türkiye’ye süper emekliliğini yaşamaya gelmiş, 32-36 yaşındaki isimler... Hepsini havaalanlarında omuzlara alan fanatik taraftar toplulukları...
Peki yurt dışına akıtılan bu milyonlarca doların hesabını soran kimse var mı? Maalesef yok.
Milyonları futbolcuların kucağına dolduran kim? Kulüp yöneticileri...
Onlara sonsuz yetki verilmiş. İstediklerine, istedikleri paraları vermekte özgürler. Günü gelince onlar ibra edilip gidiyorlar. Kulüp ise onca borç yüküyle, transfer yasaklarıyla kaderine terk ediliyor. Kulüp yöneticileri aman dikkat!!! Gereğinden fazla oyuncu alınmasının faydadan çok zarar verdiğini anlamak gerekir. Nokta transferler çok daha anlamlı ve başarılı olur. Benim transfer döneminde gönlümün şampiyonu, altyapıdan 22 futbolcusu ve 20.3 yaş ortalamasıyla örnek bir takım olan, Türkiye’nin gururu Altınordu. Yolları açık olsun bu aslan yürekli gençlerin...
***
‘Meyve veren ağaç taşlanır.’
‘Güzel ile zenginin düşmanı çoktur.’
Yukarıdaki atasözlerinin de anlattığı gibi, başarının ve başarılıların seveni pek yoktur.
Başarılı olup da ününüz arttıkça, hiç tanımadığınız halde sizi sevmeyen insanların sayıları da zamanla artar. Doğru olan bunları umursamamaktır.
Çalışkan, üretken, başarılı insanlar balarıları gibidir. Onların çalışıp bal üretirken çıkardığı vızıltılar, eşekarılarının rahatını kaçırır. Balarıları, onları da çalışmaya zorlar.
Şunu asla unutmamak gerekir: Bu dünyada hiç eleştirilmeden yaşamak, sadece ölülerin ve delilerin ayrıcalığıdır.
Bol bol eleştirilmek dileğiyle...