Bucaspor, çok futbolcu yetiştiren bir kulüptü. Geleceğe yön verecek, bilgi ve tecrübeleri ile önümüzdeki futbol iklimlerine ışık tutacak pek çok ismi bünyesinde barındırdı.
Ancak, Bucaspor böyle bir kaynaktan yararlanma konusunda yetersiz bırakıldı.
Türk futboluna sayısız oyuncu sundu. Bunların bir bölümü hâlâ Avrupa’da ülkemizin bayrağını dalgalandırıyor.
Futbolun sadece futbol olduğu yıllar... Bucaspor da takım gibi takım, kulüp gibi kulüptü. Herkesin gözbebeğiydi. Tarihine büyük başarılar sığdırdı.
Müzesini şampiyonluklar ve kupalarla süsledi.
Sonra her şey değişti. Para, futbolun önüne geçti. Kulüp yöneticileri kulüp için çalışırken, sonrasında bazıları kendisini pazarlama telaşına düştü.
Takım, kulüp ve başarı, hedef olmaktan çıktı, araç oldu. Yazık ki; günümüzde futbol, sadece futbol değil. Bazıları için kazanç kapısı. Bazıları için siyaset. Belki onlar memnun ve mutlu...
Ama, armaya sevdalı taraftar mutlu değil!
Bucaspor’un en büyük sorunu, amatörce yönetilmesiydi.
Çöküş maalesef Süper Lig’e çıktığı ilk yılda başladı. “Uygun adım” dediler, takımın başına Bülent Uygun’u getirdiler, uygun adım inişe geçtiler.
Prestij kaybı yaşadılar.
Yanlış transfer politikaları nedeniyle birçok oyuncu getirdiler. Geldikleri gün törenler düzenlendi. Gelişleri muhteşem olmuştu. Gidişleri öyle olmadı. Geldikleri gibi gittiler.
Başlarına bela olan yabancı transferlerini saymaya gerek var mı bilmiyorum.
Büyük umutlarla getirildiler. Bucaspor’a dönüşleri eksi puanlar oldu. Onlar parayı aldı, Bucaspor hâlâ onlara olan borçları ödüyor.
Halbuki; elindeki kaynağı iyi değerlendirip, kulübün profesyonel bir anlayışla yönetilmesi için, işin mutfağından yetişen akademisyenlere yer açılması gerekirdi. Bu yapılsaydı, belki de kulüp bu duruma gelmezdi.
Kulüpleri yönetenlerin çoğu iş insanı. Kendi şirketlerinin başına müdür, genel müdür ve yönetici seçerken, bilgi, eğitim ve deneyime değer verenler, kulüp yönetirken aynı hassasiyeti neden göstermiyorlar?
Ve şirketleri için harcama yaparken 1 kuruşun hesabını yapanlar, konu kulüp olunca neden bu kadar cömert davranıyorlar?
Belki de, para kendi paraları olmadığı içindir.
Kaybederse Bucaspor kaybeder.
Onlar için maddi bir risk yok.
Yıllardır “Bucaspor iyi yönetilmedi” diye yazıp çiziyoruz.
Bucaspor’un Başkanı Cihan Aktaş, kulübün içinde bulunduğu mali durumu iyi özetlemiş.
Kulübe sıcak para gelmediğini, Federasyon gelirlerinin temlikli (icralık) olduğunu, eski yöneticilerin ceplerini doldurup gittiğini... Hatta kendi ceplerinden koyduklarının fazlasını alıp gittiğini, belgelerinin ise elinde bulunduğunu... Yani; öde öde, bitecek gibi değil...
Federasyon gelirleri doğrudan gidiyor, kulübe gelen delikli kuruş yok.
Kulüp yöneticileri, kendi denetimlerini kendi seçtikleri kurumlara yaptırdığı için gerçeği hâlâ bilmiyoruz.
Bucaspor’un geleceğini yıllar önce ipotek etmişler.
Geldiğimiz noktada ise 2010-11 sezonunda Süper Lig’de mücadele eden 92 yıllık koca çınar kapısına kilit vurdu.
Süper Amatör Lig’e düşen takımın yeni sezonda lige katılmayacağını belirten Başkan Aktaş, kulübün bağlı olduğu derneğin de yakın zamanda kapatılacağını söyledi.
Bundan böyle Bucaspor yok!
Ancak Başkan Aktaş’ın Buca’ya ve Bucalılara armağan ettiği 1928 Bucaspor var.
Geçmişte yapılan hatalar göz önüne alınarak bu güzelim kulübe sahip çıkılmalı.
İzmir’in en büyük nüfuslu ilçesi Buca’nın tek takımı olan Bucaspor, sahipsiz bırakılarak bu hazin sona terk edildi.
Gelelim, eski yönetici ve başkanlara...
Herkes, kendi döneminde yaptığı borçlardan sorumlu olacak. Ülke futbolunun en net özetidir Bucaspor. Umuyorum ki, bu olay emsal olur. Kulübü bu hale getirenler cezasız kalmaz. Uzun lafın kısası, bir devir son buldu. Emeği geçenlere yazıklar olsun...