Otomotiv endüstrisinin tarihine kazınmış, öyle “kült” modeller var ki, üreticileri öldürse de, onlar ölmeyi reddedip, başka ellerde hayat buluyor...
Hani biraz arabesk, bolca “film repliği” kokan bir laf vardır ya “Sevenler ölmez!” diye... Bence onun bir türü de “Sevilenler ölmez” olmalıydı... Nitekim kelime oyunu gibi gelse de, bence gayet mantıklı bir şeyden bahsediyorum arkadaşlar burada...
Otomotiv endüstrisinin tarihine kazınmış, yer edinmiş, kimisi çok satmış, kimisi de çok satılmasa bile, kulaktan kulağa yayılıp efsane olmuş... Onlar ki, üreticileri tarafından öldürülüp, marka tarihin bir köşesine atılsa da, bu sona razı olmayı reddedip, başka elerde yeniden hayat bulabiliyor, yine çok seviliyor, aranılıyor.
Örneğin Porsche’nin tam bir efsane halini alan “356”dan bahsedelim. Porsche’nin ürettiği ilk model olan, Ferdinand Porsche’den çok, oğlu Ferry Porsche tarafından tasarlanıp geliştirilen 356, 1948-65 yılları arasında uzunca bir süre üretimde kaldıktan sonra yerini tamamen 911’e bırakmıştı.
Yerlisi de var
Ancak onun ölmesine sevenleri razı olmadı. Nitekim başta Almanya olmak üzere pek çok ülkede “klonlandı”, sınırlı sayıda da olsa yeniden üretildi, kimi zaman adı değişti ama havası hep aynı kaldı. En tanınanlardan biri “Apal”ın ürettiğiydi bir zaman. Emory Motorsports gibi 356’nın dört tekerden çekişlisini bile yapanından tutun da, “Maral” ile tanıdığımız Hasan Yurdakul’un ellerinden çıkan “356’nın yerli kopyası”nı görmek mümkün. İsterseniz bu aracın kopyalarından birini “kit car” olarak alabilir ya da Fransız PGO şirketinin 356’dan türettiği Speedster gibi bir tanesini “Porsche ve nostalji niyetine” kullanabilirsiniz. Yani ölmesi çok zor bir otomobil... Tıpkı yerini alan 911’in ilk nesli gibi. Zira başta Singer olmak üzere bazı şirketler 911’leri günümüz teknolojiyleriyle buluşturarak onu ölümsüzleştiriyor.
Yine ölmeyen ve ölmesi pek de kolay olmayan otomotiv efsanelerinden biri kuşkusuz Ford GT40. GT40’ın o Ferrarileri yenmeyi başaran ilk neslini unutmak mümkün mü? Zira onu unutturmayan, pek çok küçük üretici mevcut farklı ülkelerde. Çoğu “kit car” yani “demonte” (parçalar halinde satın alıp, kendiniz birleştiriyorsunuz) halde satılan bu ilk nesil GT40’lar, halen ciddi bir alıcı kitlesine sahip. “14. nesli” de üretilse, ölmesi zor görünüyor...
Fabrika arka çıkıyor
Ford demişken, elbette Mustang’ten bahsetmeden olur mu? Özellikle de 1964-68 arası olanlar. Bir de özellikle “fastback” ve Shelby olanlar... Zira Mustang hayranlarının taptığı versiyonlar bunlar. Evet, Mustang halen üretiliyor tabii ki ancak tutkunları, onun ilk jenerasyonlarına olan aşklarını gizlemiyor, onları modifiye ediyor, farklı atölye ve küçük şirket tarafından üretilmiş “retro”larını alıyor. Günümüz motorlarıyla elbette. Ford da, zaman zaman buna destek oluyor ve 1964-66 model Mustang için sıfırdan gövde üretip satıyor. Bir Rus şirket de, ilk nesil Mustang’ten elektrikli bir model yapmayı başardı: Aviar R67 hayırlı olsun...
Lancia’nın efsanelerinden bahsetmeden olmaz elbette. Markanın popüler efsanelerinden Delta Integrale elektrikli dönüşe hazırlanırken, 037 de 500 HP’lik benzinli bir motorla döndü bile. Aynı şekilde Stratos ise Ferrari’nin motor boykotunun bir şekilde aşılması sonrası zor da olsa endam etti yollarda. Tabii ki farklı şirkatlar sayesinde... Bunun yanında Alfa Romeo GT ve GTA, bazı firmaların elinde hem “restomod” olarak yeniden ve günümüze uygun hale getirilirken diğer yandan da elektriklendiriliyor. Tıpkı Alfaholics GTA-R gibi alıcı buluyor.
Bunlar sadece ilk etapta aklıma gelenler elbette. Burada her ne kadar fazla üzerinde durmamış gibi gözüksem de, Jaguar’ın resmi onaylı gövde parçaları da ürettiği E-Type’ı, De Tomaso Pantera’yı, Mercedes’in önüne geçmeyi başaramadığı Gullwing’i, Lamborghini’nin Countach’ı, “replikası” yani kopyası üretilen ve bu nedenle de kolay kolay ölmeyeceği düşünülen modeller arasında yerini almaya devam ediyor. Tıpkı Bugatti Type 37 gibi...