Benzinli ve dizel otomobillere göre maliyetli gibi görünen elektrikli otomobiller, bu durumu tersine çevirmeye başladı. Fark azalırken, elektrikliler Avrupa’da rekabeti kızıştırıyor!
Elektrikli otomobiller, her ne kadar “depoyu doldurma” yani şarj maliyeti açısından rakipsiz kalırken, satın alma fiyatları açısından (tüm desteklere rağmen) benzinli ve dizel motorlulara oranla halen ciddi bir farka sahip. Sahip oldukları batarya, motor teknolojisi ve donanımlar nedeniyle yüksek fiyatlara sahip olan elektrikliler, artık bu arayı kapatmaya başladı.
Dünyanın önde gelen filo kiralama şirketi LeasePlan’ın yayınladığı “Araç Maliyet Endeksi”ne göre, elektrikli araçlar Avrupa’nın birçok ülkesinde dizel ve benzinli araçların maliyetleriyle rekabet etmeye başladı. Geçtiğimiz yıllarda sadece birkaç ülkeyle sınırlı olan rekabet, Avrupa’nın neredeyse geneline sıçradı. Öyle ki, Avrupa ülkelerinde kompakt elektrikli araçlar, benzinli ve dizellere oranla maliyet açısından kolaylıkla rekabet eder hale geldi. Buna göre, kompakt sınıftaki elektrikli araçların içten yanmalı motorlara sahip olanlara kıyasla maliyet açısından en rekabetçi olduğu ülkeler Almanya, İtalya, Hollanda, Norveç, Portekiz, İsveç, İsviçre ve İngiltere olarak sıralanıyor.
LeasePlan raporunda, Türkiye’de benzinli bir otomobile sahip olmanın aylık maliyetinin 509 Euro, dizel bir araca sahip olmanın aylık maliyetinin ise 547 Euro olması dikkat çekti.
Norveç ve İtalya uygun
Araç Maliyet Endeksi’nde, elektrikli araçların dizel ve benzinli araçlara kıyasla daha ekonomik olduğu iki ülke Norveç ve İtalya şeklinde sıralandı.
Norveç’te benzinli bir aracın aylık sahip olma maliyeti 851 Euro iken dizel bir aracın maliyeti 913 Euro, elektrikli araca sahip olmanın maliyeti ise sadece 750 Euro. Aynı şekilde, İtalya’da benzinli aracın aylık maliyeti 807 Euro ve dizel aracın 753 Euro civarındayken, elektrikli aracın maliyeti ise 742 Euro olarak belirlenmiş. Bu iki ülkeye en yakın ülkelerden birisi Hollanda. Hollanda’da benzinli bir aracın aylık maliyeti 711 Euro olurken, dizel aracın 806 Euro ve elektrikli aracın ise sadece 721 Euro.
‘Vergi ve şarj altyapı desteği önemli’
Raporu değerlendiren LeasePlan Türkiye Genel Müdürü Türkay Oktay, “Elektrikli araçların ülkemizde daha ulaşılabilir ve etkin bir alternatif olabilmesi için vergi ve şarj alt yapısı destekleri çok önemli. Türkiye’de henüz elektrikli araç pazarı tam olarak oluşmadığı için bu anlamda bir veri yok. Türkiye, dizel yakıtlı bir araca sahip olma maliyeti açısından endekse katılan ülkeler arasında Macaristan ve Yunanistan’ın hemen ardından 3. sırada yer alıyor. Ülkemizde dizel yakıtlı bir araca sahip olmanın aylık maliyeti ise 547 Euro yani ortalama 5000 TL’yi buluyor” dedi.
Ekspertize yeni bir marka dahil oldu
Türkiye’de 8 yaş veya 160 bin km sınırını doldurmayan araçlarda ekspertizi zorunlu hale getiren düzenleme, bu alanda yeni markaları teşvik ediyor. 2001’de dünyada ilk kez “mini onarım ve mobil parça onarım” konseptlerini hayata geçiren, mekanik bakım, oto bakım, hasar onarımı hizmetleri de veren Auto King, oto ekspertiz hizmetini de dahil etti. Şirket üç yıl içerisinde franchise modeliyle en az 300 servis noktasını faaliyete geçirmeyi, yıllık toplamda 900 bin araca ekspertiz hizmeti vermeyi hedefliyor.
‘Pandemide dijital dönüşüm hızlandı’
Yeni tip koronavirüs pandemisi yani salgını, otomotiv sektöründe de ciddi sıkıntılar yaratırken, gerek iç pazarın bir miktar hareketlenmesi gerekse de yeni devreye alınan modellerin etkisiyle toparlanma sürecinde. 2018’den bu yana aylık 2.5 milyar dolar ihracat ortalamasıyla seyreden Türkiye otomotiv endüstrisi, pandemi nedeniyle mart-nisan-mayıs aylarında yüzde 70’e varan ihracat daralması yaşadı. Ancak tersine bir durum yaşandı ve Eylül itibariyle 2.5 milyar dolar olan ihracat ortalamasının da üzerine çıkıldı.
Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı Baran Çelik, bu yılın son üç ayında, aylık 2.5 milyar dolarlık ortalamanın sürmesi halinde, yılı 25-26 milyar dolarlık ihracatla kapatabileceklerini belirtti. Çelik, gelecek yıl ise ihracatın yeniden 30 milyar doların üzerine çıkmasını öngördüklerini belirtiyor.
Pandeminin yarattığı negatif durumların yanında, pozitif unsurlar da bulunduğunu belirten Baran çelik, “Endüstride dijital dönüşüm hızlandı. Elektrikli ve otonoma geçişe yönelik yatırımlar hızlandı. Bu sektörün yaratacağı katma değeri artıracak bir unsur” dedi.
OİB Yönetim Kurulu Üyesi ve “Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışması” Yürütme Kurulu Başkanı Ömer Burhanoğlu da, yatırım ve finansman desteklerinin yanı sıra farklı teşviklerin de düşünülmesi gerektiğine dikkat çekti. Burhanoğlu, “Devlet nasıl makinelere yaptığımız yatırımları vergiden düşüyorsa, girişimcilere yaptığımız yatırımları da vergiden düşebilir. Sektörel fon oluşsun. Bu fonlar tarafından sanayiciler de bilinçli bir şekilde girişimcilere yatırım yapsın” dedi.
Fabrika çıkışlı ‘çiçek’ çocuk!
Otomobillerde “kişiselleştirme” denilen, müşterilerin, araçlarını zevklerine uygun sayısız aksesuar, renk ve donanımla satın almalarına olanak tanıyan sistem, son 10-15 yıldır deyim yerindeyse “patladı” sanki. Şimdilerde aynı otomobilin farklı tavan Ancak bu sistemin, 1960’lardaki örneklerinin bir miktar “alışılmadık” olduğunu görünce şaşırmadan edemiyor insan. Tıpkı bu “güzeller güzeli” 1969 model Plymouth Barracuda gibi...
Artık otomotiv tarihinin tozlu arşivine kalkan ve Chrysler grubu markası olan Plymouth ile Dodge, o dönemlerde gerçekten de pek rastlanmadık bir uygulamayla, müşterilerine iç döşemeye uyumlu vinil tavan seçeneği sunuyormuş. Bu uygulama çerçevesinde Plymouth, 1969 Barracuda ile Satellite modellerinde çiçekli koltuklu ve tavanlı versiyon da üretmiş. Hayli havalı bu otomobili alan kişi, onu neden “doğuştan çiçekli” olarak sipariş etmiş bilemiyoruz. Ancak ilginç...