Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu

yuzlesme@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hayatlar değişir. Şanslı olanların hayatları, “herkes gibi” değişir.
Evlenir, çocuğu olur, daha iyi bir iş bulur, hastalanır.
Başına gelen olumsuzluklar bile yavaş ve sırasında yaşanır.
Ancak buralarda neredeyse, “herkesin” hayatı birden bire değişiyor ne zamandır
***
Yozgat Tıp Fakültesi eski Dekanı Hasan Acar’ın hikayesi, herkesin hayatının herkes gibi değiştiği, hedeftekilerin sessiz sedasız bir başına yandığı zamanlarda başladı.
Yozgat’a profesör olarak atanıp iki ay sonra dekanlığa getirilmeden önce Ankara’da tanınmış bir cerrahtı.
O dönem FETÖ, bütün üniversitelere hakimdi.
Bu düzen içerisinde Acar da biraz fazla “naif” kaldı.
Yozgat halkına sağlıklı yaşam önerilerinde bulunuyor, fırınlara sağlıklı ekmek tarifleri veriyor, yeni kurulan fakültede ameliyat olanakları yaratıyor, fakültesini ayağa kaldırmaya çalışıyordu.
Ancak o dönemde Acar’ın dikkatini bazı “alımlar” çekti.
Alımlarda hep aynı firmalar tercih ediliyor, ihaleler öylesine yapılıyor, belli firmalar kendilerinden emin büyüyorlardı.
Çok daha ucuza alınabilecek araçlar büyük rakamlarla alınıyordu.
“Bana ne” demedi.
Rektörlüğe kuşkulandığı usulsüz işlemleri bildirdi.
Ancak o zamana kadar el üstünde tutulduğu rektörlükten, “işiyle ilgilenmesi, tüm personele güven duyulduğu” yazısı geldi.
Ergenekon soruşturmalarının da hız kazandığı 2009’da, Acar’ın dünyası da bu yazışmadan sonra değişti.
***
Rektörlüğün tavsiyesine uymadı ve saptadığı usulsüzlüklerle ilgili suç duyurusunda bulundu.
O zaman bunun sonuçlarını bilmiyordu.
Bir anda soruşturma yağmuruna tutuldu.
Yozgat’taki fırıncıya bol kepekli ekmek üretmeyi tavsiye etmesi, Yozgat’ta açılan balıkçının balığın faydalarına yönelik Acar’ın sözlerini levha halihe getirmesi, Acar’ın bir yakınının Ankara’daki ameliyatına girmesi, doktorların kokteyline katılması, Şeyma adlı bir bebeğin hastalığıyla özel olarak ilgilenmesi ayrı ayrı soruşturma konusu oldu.
Profesör kadrosuyla Yozgat’a transfer edilen ve dekan yapılan Acar’ın ünvanı, yayınlarının da eksik olduğu gerekçesiyle geri alındı.
Üniversiteyle de ilişiği kesilen Acar artık işsizdi.
Başlangıçta olanı biteni anlamadı, sonrasında karşısında devasa bir yapının olduğunu fark etti.
Bu arada, Yozgat savcılığındaki suç duyurusu, özel uğraşlardan ve dosya el değiştirdikten sonra sonuç verdi.
27 personel hakkında nasılsa dava açıldı ve ağır cezalar istendi.
Ancak ilerleyen yıllarda suçlu bulunanların sayısı çok azalacak, cezalar da Yozgat’ta ve Yargıtay’da, “yok denecek” kadar kuşa döndürülecekti.
***
Acar, önce göreve iadesi için sonra da rektörlüğün yaptıkları nedeniyle mobbing davaları açtı.
Başlangıçta her şey yolundaydı.
Yozgat’ta işe iadesi reddedilmiş ancak Danıştay dairesi oybirliğiyle iadesini kararlaştırmıştı.
Ancak Yozgat’taki mahkeme, üyelerinin renginden olacak, kararlıydı.
Kararında ısrar etti, dosyayı Danıştay İdari Dava Daireleri’ne taşıdı.
Aldığı 8 ayrı idari ceza YÖK tarafından iptal edilen Acar, görevine döndürülmedi.
Başlangıçta haklı bulunduğu mobbing davasındaki tazminat istemi ise Yargıtay’da malûm çevrelere takıldı.
***
Yıllar geçiyor, sonuç alamıyordu, geçinmesi lazımdı.
Kurulan onlarca yeni tıp fakültesi vardı ve yabancı doktor isteyebilecek kadar personel açığı vardı.
Anadolu’nun bütün kentlerinde çalışmaya hazırdı.
Bilinen bir genel cerrahtı ve geri alınsa da profesör ünvanı vardı.
Ancak çaldığı her kapıda aynı yapıyla karşılaştı.
Adıyaman, Erzincan, Tokat, Karabük, Hitit, İnönü, Fırat, Harran üniversitelerine başvurdu.
Kadrolarında boşluk olmasına, yeni kurulmalarına rağmen bu üniversitelerin tamamından olumsuz yanıt aldı.
YÖK Başkanlığı’na başvurarak görev talebinde bulunan Acar, bu başvurusundan da sonuç alamadı.
Başvuruları hep son dakikada reddedildi.
Özel hastanelerde de durum farklı değildi.
İşe alınacağı sırada bir el devreye giriyor, başvuruları olumsuz sonuçlanıyordu.
Arkadaşlarının çalıştığı özel hastanelerde zaman zaman ameliyatlara girerek, kısa süreli işler bularak yaşamını sürdürmeye çalıştı.
***
Cezaları kuşa çevrilse de Yozgat’taki yolsuzluk saptanmış, sanıklar ceza almıştı.
Danıştay’da artık her şeyin sonucunun belli olacağı aşama gelmişti ki, “cemaatin” etkili olacağı kulağına fısıldandı.
Öyle olduğunu karardan anladı.
Profesörlük ünvanını 2-3 ay daha çalışarak alabilecekti ancak zaten giremediği üniversite hastanelerinde çalışma şartı vardı.
Umutsuzca karar düzeltme başvurusu yaptı.
15 Temmuz darbe girişimi de bu süreçte yaşandı.
Acar, 7 yıldır bir biçimde açtığı çok sayıda davanın dosyasına dokunmuş ellerin tutuklandığını, açığa alındığını izledi.
Neler olduğunu net biçimde anladı.
Yozgat Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu.
Savcılık, bütün olanlarla ilgili soruşturma başlattı.
Şimdi yeniden işe başlayabilmenin hayalini kuruyor Acar, yıllarının nasıl geçtiğini hiç unutmadan.
***
Hayatlar farklı biçimde, aniden değişiyor ne zamandır buralarda.
Kimi başkentin ortasında tank paletinin altında can veriyor örneğin.
Kimileri, İstanbul’da boğazın ortasında kurşunlanıyor misal.
Kimileri, sürecek sandığı sonsuz iktidarın nasıl bittiğine hayret ederek, omuz verdiği darbecilerin yanına konuluyor.
Kimileri ise 15 Temmuz’da tankların değil sokaktakilerin kazanmasıyla aldığı rahat nefesi bile veremeden nedense, “potansiyel tehlike” olarak görülüp, ömrü boyunca mücadele ettiği darbecilerle eş tutuluyor.
Basit bir idari soruşturma nedeni olabilecek ya da zaten hiç olmayacak nedenlerden geceyarısı listelerde buluyor adını.
İşten çıkartıldığına değil, o listelerde olduğuna üzülüyor bir yandan.
Ancak zaman akıyor ve gerçek inatçı.
O yüzden sakince atmalı adımları, yaşananları akıldan çıkartmadan.