SEVGİLİ Vesile ve Ayşegül.
Sizi tanımıyorum, baba ve annenizi de...
Geçen gece Arena'da ailenizle tesadüfen tanıştım...
Hani, her tanışmada adet yerini bulsun diye söylenir ya... Memnun oldum.
Evinize Milliyet giriyor mu bilmiyorum? Ama umarım arkadaşlarınızın birinin evine giriyordur ve o arkadaşınız size bu yazıyı okur.
Sevgili Vesile ve Ayşegül.
Ailenizin kıta sahanlığına girmeye hiç niyetim yok. Kimin yanında kalmak isterseniz isteyin bana ne!
Ama 15 ve 17 yaşındaki iki kızın 6 yıl önce, yani 9 ve 11 yaşında koparılıp alındıkları bir anneye karşı böylesine kin ve nefret dolmaları veya doldurulmaları bana bir insanlık ayıbı olarak geldi.
Hiç bir kimsenin, ama hiç kimsenin 6 yıldır kendisini görmek için kilometrelerce yol kateden, yıllarca mahkemelerde hiç olmazsa hafta sonu kendilerini görebilmek için çırpınan, tartaklanan, hakarete uğrayan bir anneye "Seni görmek istemiyorum" demeye hakkı yoktur.
Ekranda gördüğüm kadın sizin anneniz be kızlar. An - ne - niz...
Ne kadar kötü olursa olsun, (söylemeye diliniz varmadı ama çaktırmadan söylemeye çalıştınız) ne kadar "orospu" olursa olsun, anneniz.
O gün dili dönmediği için size duygularını anlatamadı bile...
"Vesile sen benim kalpte" gibi yan yana geldiğinde hiç bir anlam ifade etmeyen, ama çok şey ifade eden sözcükleri sizin buz gibi kalbinizi yakmayabilir, ama benimkini çok fena yaktı.
"Sen anne olsaydın bize annelik yapardın" dediniz kadına.
El insaf... Kadının elinden 6 yıl önce kaçırılarak alınmışsınız. Bu kadın 6 yıldır yüzünüzü görmediği halde peşinizde be kızlar... Mahkemelerde tartaklandığı halde peşinizde. Benim annem, bana bu kadar annelik yapabilseydi keşke...
"Sen bizi bırakıp diskoteklere gidiyordun"...
Her ne kadar anneniz bunları yalanladıysa da, babanızın sevdiğini sandığım Erbakan'ın sözcükleriyle "Sana ne... Sana neee...".
İnsanlar hem diskoteğe gidip hem çocuklarını çok sevebilir, onlara çok iyi bakabilir. Üstelik o kültürde diskoteklere giden insanlara "orospu" gözüyle bakılmıyor.
Be kızlar. Haa, eğer ona bir Hıristiyan olduğu için bu kadar düşmansanız, o zaman babanıza kızın babanıza.
"Ey baba; Türkiye'nin, Türkiye'deki Müslüman kadınların suyu mu çıkmıştı da gidip Allah'ın İzlanda'sından bir Hıristiyan buldun evlendin" deyin.
Babanız sizin nasıl bu toprakların kültürüyle yetişmenizi istiyorsa, anneniz de sizi kendi kültürüne göre yetiştirmek isteyecektir. Bu onun da hakkı..
Doğrusu şudur elbet... Her ikisini de özgürce yaşar, dener, sonra 18 yaşına gelince kararınızı verirsiniz. "Ben kendi iradem ve isteğimle babamın dinini ve kültürünü seçtim" der Müslüman olursunuz. İnanın bu 9 yaşında başınızı kapatarak sizi Müslüman yaptığını sanan babanızın çabasından daha makbuldür Allah katında.
Çünkü kararı siz vermişsinizdir.
Ama ben 9 yaşında bırakın özgürce din seçmeyi, bırakın anneyi "annelik yapmamakla" yargılamayı filan, çişimi bile söyleyemiyordum be kızlar.
Babanız bunları size kötülük olsun diye yapmıyor elbet, ama cahillik ediyor.
Aklınca sizi koruyor ama, "Bir anneye seni sevmiyorum" diyebilen taş kalpli çocuklar yetiştirdiğinin farkına vardığı gün çok geç olacak.
Bir gün çocuk sahibi olur ve onu kucağınıza alırsanız, onu sevip koklayacak ve babası elinizden alıp götürürse, hele hele o çocuğu 6 yıl size göstermezse, ne yapacağınızı düşüneceksiniz.
Bu yazıyı şimdi sallamasanız da, kesip saklayın ve o zaman okuyun.
Eminim ki, yaşıyorsa annenizi arayacak ve özür dileyeceksiniz.
Hem babanızın size uygun gördüğü din ne diyor bakın: "Cennet anaların ayakları altındadır"
Yaaaaa!...
* Sincan'da gazeteci yumruklayan değerli şahsiyet serbest.
* Kaçak Mercedes'le yakalanan Adalet Bakanı'nı kimse yargı önüne çıkartamadı.
* Abdi İpekçi'nin öldürülmesine karıştığı Ağca tarafından bile söylenen Oral Çelik, aleyhinde tanık bulunmadığı için özgür.
* Bütün parmakların işaret ettiği Mehmet Ağar'ın dokulmazlığı bile Meclis'e gelmedi.
* Refahyol ha bire dosya temizleyip duruyor. Hiçbir yolsuzluk dosyası Refah Partisi'nin engelini aşıp yargıya gidemedi.
* Metin Göktepe'yi öldürenler hala mahkemeye çıkartılamadı.
Eee ne diyelim?
"Yaşasın Adalet"
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı maçlarında içeriğini onaylasam da, söyleniş biçimini ve yerini onaylamadığım sloganlar yükseldi tribünden. Aman ha!.. Eğer maçlara siyaset girerse, tribünlerden şöyle sloganlar duyabilirsiniz.
* Sincan'ı taştan oyarlar balam oyalarlaaarr.
* Laiklik uşağı inbe hakemler.
* Susma, sustukça bu maç sana girecek.
* Ali Şen başkan, laiklik şampiyon...
* Oraya geliriz cenaze namazınızı kılarız...
* Kazan hakem, kazan hakem...
* İsyancılar berişan edilecek.
* Banker krizi atlatılacak. Bu konuda tecrübeli isimlerden destek alınacak.
Kastelli ülkeye danışman yapılacak. Turgut Bey'in de ruhu çağırılacak.
* Halkın eline geçen silahlar toplanmayacak. Biraz daha oyalarsak açlıktan silahları yiyecekler zaten.
* Ülkeyi tahliye etmek isteyen yabancılara sorun çıkartılmayacak. (Helikoptere beni de almaları şartıyla.)
* Eğer olaylar gene durulmazsa, halkın elinden ağır silahlar alınacak, pırasa verilecek.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024