Gazete eklerinin geleneklerinden biri de bayram söyleşileridir. Bir ünlüyle bayram hakkında konuşulur, unutamadığı bayram anıları, bayram mesajları sorulur, bilirsiniz. Çoğunlukla o dönemin popüler bir ismiyle yapılır bu söyleşiler. Bazen, yaşını almış, dolu dolu yaşamış bilge kişilerle görüşülür, onların bayram hikâyelerine yer verilir. Milliyet Hafta Sonu eklerinde biz de aynı çalışmalardan çok sayıda yaptık, yıllar içinde. Geçtiğimiz pazartesi haftalık toplantımızda bayram söyleşisi için isimler havada uçuştu yine. Ama bir türlü karar veremedik. “Gelin bu kez bir çocukla konuşalım. Bugünün çocukları bayramı nasıl yaşıyor öğrenelim” dedim. Ekranın çocuk yıldızlarının listesini çıkardık. İlk tercihimiz oyunculuğuyla büyüleyen 9 yaşındaki Beren Gençalp’ti. Özlem Ülkü, Beren’le şahane bir söyleşi yaptı. Bugün Milliyet Pazar’da okuyabilirsiniz.
‘Sıkıcı bir teklif’
Bayramın ilk günü bahçede Beren’in söyleşisini ekrandan okuduktan sonra, etrafımda oynayan, Beren’le yaşıt yeğenim Ali’ye takıldı gözüm. Acaba o bayramlarla ilgili ne düşünüyor? “Alicim biraz konuşabilir miyiz?” diye sordum. “Konuşmak için çok sıcak Filiz” cevabını aldım. Bizimki teyze demek yerine adımla hitap etmeyi tercih ediyor. “Ama bak, seninle söyleşi yapacağım” dedim. Söyleşinin ne olduğunu sordu tabii. Anlattım. “Yani gazetede çıkacak?” dedi. Evet, tabii. Bir diğer soru geldi: “Ünlü mü olacağım?”. Belli olmaz, bakarsın, olursun. “Yine de çok sıkıcı bir teklif...” diye geçiştirdi. Ne kadar dil döktüysem olmadı. Dahiyane (!) bir fikir geldi aklıma. Roblox diye bir online oyun var. Çocuklar ona bayılıyor, Ali de. Yükleyip oynuyorlar. Sistem, standart materyaller sunuyor. Ama oyunun robux adı verilen bir para birimi var; belli bir miktar robux yani TL yüklerseniz daha afili materyallerle oyuna devam ediyorsunuz. Teyze olunca insan bunları öğreniyor ister istemez.
Hadi bakalım Alicim. Ben kimleri söyleşi yapmaya ikna etmişim çocuğum, seni mi edemeyeceğim. “Peki” dedim, “Karşılığında sana 800 robux alsam?” (70 TL’ye denk düşüyor). Hayatımda ilk defa bir söyleşi için para teklif etmiş oldum böylelikle. “Bak o zaman olabilir” cevabı geldi temkinli şekilde: “Ama çok uzun sürmez değil mi?”. Bir bilse ben bir buçuk saatten önce kapamam teybi.
Kafası karışık
Başladık konuşmaya. Önce biraz Kovid soruları sordum. Meğer ne dertliymiş. “Korona günleri çok sıkıcı geçiyor. Babaannemi, anneannemi öpmek istiyorum, öpemiyorum. Arkadaşlarımı göremiyorum. Beden eğitimi, görsel sanatlar, matematik, drama, satranç, İngilizce hepsini çok özledim. Bir de maske meselesi var” diye başladı. “N’olmuş maskeye?” diye sordum. “Maskeyle aram iyi değil. Çok zor. Rahatsız bir şey. Düşüyor, kulağım acıyor ama illa ki takmak zorundayım çünkü virüs var.” Aferin benim bilinçli yeğenime.
Isınma sorularından sonra bu bayramın onun için ne ifade ettiğini sordum. “Kurban Bayramı’nda kurban keserek fakirlere et gönderiliyor. Et alacak parası olmayanlar besleniyor, iyi oluyor. Ama koyunların, keçilerin ölmesine üzülüyorum onların da yaşama hakkı var” dedi. Bu konuda kafası karışık. Bayram sabahları çok fazla heyecanlanmadığını ama yine de bir heyecan duyduğunu çünkü bayram harçlıkları konusunu çok sevdiğini söyledi ve şöyle devam etti: “Ayrıca, şekerler, çikolatalar, tatlılar, hepsine bayılıyorum”. Bayram harçlıklarını nasıl değerlendirecek acaba? “Bilgisayar oyunlarıma para yüklemesi yapacağım. Ama hepsini değil. Bir kısmıyla da oyuncak almak istiyorum. Bir de Batman pelerini ve tişörtü” diyerek yanıtladı sorumu. E sormadan olmaz, en sevdiği bayram anısı? Bezgin şekilde yüzüme bakıp bir off çekti: “Filiz zaten 8-9 yıllık hayatım var. Hatırlamıyorum”. Kariyerimin en kötü sorusunu sorduğumu fark ettim, mahcup oldum.
Sonra bana okuldan, anne babasından öğrendiklerini sıraladı. Bayramlarda yaşlıları ziyaret etmek, ellerini öpmek onlara sevgi göstermek gerektiğini. “Ama bu korona günlerinde insanın sevgisini göstermesi çok zor değil mi? Ellerini öpemiyoruz, sarılamıyoruz...” dedim. Güzel gözlerini sağa sola kıpırdatarak biraz düşündü ve şöyle cevap verdi: “Evet, sosyal mesafeyi korumamız gerekiyor. -Allahım, çocuklar bütün Kovid terminolojisini ezbere biliyor- Ama aslında sevgimizi göstermek hiç de zor değil Filiz. Mesela onlara ‘Seni her şeyden çok seviyorum’ diyebiliriz. Nasıl fikir?”.
Her şeyden çok seviyorum!!! Sana sarılmaktan, seni öpmekten de çok... Bunlar da dahil olmalı?!
Benim rekorum
Vallahi çok haklısın Alicim. Seni seviyorum demeyi pek bilmeyiz biz ama senin önerin süper canımın içi. “Sıkıldın mı biraz?” diye sordum “Evet, drone’umla oynamak, denize girmek istiyorum ama şu an hiçbirini yapamıyorum anlaşmamız yüzünden”.
Teybi kapattım. Bu benim rekorum; 12 dakika 23 saniye. Teşekkür ettim kendisine. Koşarak uzaklaştı yanımdan.
Aklım verdiği öneride kaldı. Sarılmak, dokunmak, koklayarak öpmek. Bunlar çok önemli. Her birine hasret kaldık. Annemle babam burnumda tütüyor; öyle karşımda oturuyorlar, yanlarına yaklaşamıyorum bile. Ama Ali haklı. Birine seni her şeyden çok seviyorum demek kadar güzel bir dokunmak, sarılmak olabilir mi?
Yarın bayramın son günü, içiniz gidiyorsa sevdiklerinize, “Seni her şeyden çok seviyorum” demeyi deneyin. Bazen çocuklar bizden hızlı çözüyorlar hayatı. Kulak vermek lazım.
İyi bayramlar dilerim.