Sevgili Selim Bey,
Niyetim, Burcu Aktaş ile birlikte hazırladığınız Everest Yayınları’ndan çıkan “Düşüşten Sonra” adlı kitabınızı yazmaktı bu hafta. Mart ayında geçirdiğiniz rahatsızlığın ardından, hastane günlerini ve sonrasını edebiyatla kol kola anlattığınız, sevgili Burcu’nun derinlikli sorularıyla ilerleyen, araya sizin usta işi denemelerinizin konulduğu bu son derece çarpıcı ölüm-hayat hesaplaşmasını kalemim döndüğünce anlatacaktım. Ama kitap bittiğinde hissettiğim sizinle uzun uzun sohbet etme isteğiydi. Defalarca konuk olduğum şahane sofralarınızda yaptığımız gibi.
“Bugün, dün de öyleydim, melankolinin müthiş etkisi altındayım. Bunu yenemiyorum. Hiçbir zaman yenemedim. Tekrar bir şey olacakmış gibi geliyor” demişsiniz. Kitabı satır satır, sesinizi duyarak okudum Selim Bey. Anlattıklarınızı can kulağıyla dinledim. Hastalık sonrası melankolinizi anlamaya çalıştım. Evet haklısınız, bir şey olacak hayatınızda. Ama iyi bir şey olacak. Bu kadar derin bir altüst oluştan, insanın büyük bir güçle çıktığına defalarca tanık oldum Selim Bey. Hallaç pamuğu gibi atmışsınız hayatınızı. Kaleminizdeki hallaç tokmağının sesini duydum ben. Reşat Ekrem Koçu, bu sesin istikbalde aile saadetini müjdelediğini söyler. Sizin tokmağınızda da saadetin sesini duydum ben.
Asude bahar ülkesi
Duyguları anlayabilmenin cesaret gerektirdiğini ama sizin örtbas etmeyi tercih ettiğinizi, doludizgin yaşamadığınızı, alkol ve sigaraya sığındığınızı söylüyorsunuz. Yaşadığınız inmeye de bunun sebep olduğunu. Peki farkında mısınız Selim Bey, kitapta hiçbir duygunuzu örtbas etmiyorsunuz. Her birini büyük bir cesaretle anlamaya çalışıyorsunuz. Sırf kırdığınız kalpler üzerine düşündükleriniz, zarafetle getirdiğiniz nedamet bile ne kadar acı verirse versin, üzerindeki örtüyü kaldırdığınız için, yük olmayacak size artık. Örtüp yok saydıklarımız, konuşmadan içimize attıklarımız büyük düşmanlar Selim Bey. Ağacı kurt, insanı dert bitirir derler. Siz dertlerinizi incelikli edebiyatınızın süzgecinden geçirip paylaşmışsınız bizimle. Paylaştıkça geçer Selim Bey, konuştukça hafifler. Bugün değilse de yarın, hafifleyeceksiniz. Benim Polyannacı dileklerim değil bunlar. İnsan ruhunun kâşifleri böyle söylüyor.
Bir sözünüze çok alındım. “Romanlar, öyküler yazmak… Neye yaradı?” E ama aşk olsun. Edebiyatınızın içinde bir asude bahar ülkesinde yaşar gibi yaşadım ben. Herkesin asude bahar ülkesi tanımı kendine.. Benimki sizin romanlarınız ve öykülerinizdi. Özgür, demokrat, eşitlikçi, okurunu derinleştiren, yaralarını edebiyatla saran bir ülkedir sizinki! Edebiyatın atomu parçalamak gibi bir misyonu hiçbir zaman olmadı ki Selim Bey. Nasıl dersiniz hiçbir işe yaramadı diye. Okurunuz ve sizinle aynı dönemi paylaşmaktan gurur duyan bir yazar olarak, kalbimin ve kalemimin harcında sizin kitaplarınız vardır. Benim gibi yüzbinlerce insan var bu duyguları paylaşan. Bize haksızlık etmiyor musunuz?
Mürekkebiniz renkler dökecek
Bu hastalıktan sonra kitapları görmek istemiyorum demişsiniz. Yaşadığınız ağır bir travmaydı. Daha bir yıl bile geçmedi üstünden. Sizin narin bir yapınız vardır. Ağır geldi zaar. Ama geçecek. “Bu da geçer yahu”! Geçmeyeni hiç gördünüz mü Selim Bey? Nasıl bir yaşama inadı vardır insanın. Nasıl yaşamaya yazgılıdır. Siz de öylesiniz. Göreceksiniz. Yeter ki o güzel, Müzeyyen Senar’ın ifadesiyle ‘garip bakan’ gözlerinizi hayata çevirin. Hayat sizinle göz göze gelmek için can atıyor.
Richard Bach’ın “Mavi Tüy” kitabında çok sevdiğim bir söz vardır: “Tırtılın dünyanın sonu dediğine, usta kelebek der”. Melankoli tırtılınıza yol verin rica ediyorum, Selim İleri Usta. “Düşüşten Sonra” kelebeğinizin nüfus cüzdanı. Kaleminiz kanatlarına hayattan motifler çizecek bundan sonraki kitaplarınızda. Mürekkebiniz renkler dökecek. Ne demişti Füsun Akatlı “O hep Selim İleri kaldı”. Bundan sonra da öyle olacak. Hem 70 yaş nedir ki Selim Bey? Olsa olsa, sizinki gibi hesaplaşılmış bir ömrün pastırma yazı. Daha bunun sonbaharı, kışı var. Yeter ki siz yazmaktan vazgeçmeyin.
Alkolmüş, sigaraymış. Amaaan… Boşverin. Beş çaylarında buluşuruz. Siz, ben, Cem (Erciyes).. Kavunlu bir çay keşfettim bayılacaksınız. Elmalı kurabiye de yaparım. Biz yine uzun uzun sohbet ederiz. Değil mi Selim Bey? Biz okurlarınızı yalnız bırakmazsınız değil mi?
Satırlarıma son verirken hasseten saygı ve sevgilerimle..