Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Todd Phillips’in “Joker”i, vizyona girdiği ekim ayından bu yana sinema gündeminden düşmedi. Dünya çapında yaklaşık 745 milyon dolar hasılat elde eden film, sinema tarihinin diğer “Joker” filmleriyle kıyaslandı. Joker’i canlandıran Joaquin Phoenix’in En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını kazanmasına neredeyse kesin gözüyle bakılırken, içeriğindeki ‘şiddet övgüsü’ (!) nedeniyle Akademi’nin filme Oscar verme konusunda tereddüde düşeceği söylendi. Amerika’da film yoğun güvenlik önlemleriyle salonlarda gösterildi. İzleyici Joker’e hak verenler ve vermeyenler şeklinde ikiye bölündü. “Joker” Türkiye’de de büyük ilgi gördü. Geçtiğimiz hafta sonu en çok izlenen ilk 5 film arasında dördüncü sırada yerini aldı.

Haberin Devamı

Arthur Fleck’in psikolojisi

“Joker” kabaca, gelir dağılımı eşitsizliğinin yoğun olarak yaşandığı, fakirlerin zenginlere diş bilediği hayali Gotham şehrinde yaşayan ve komedyen olmak isteyen palyaço Arthur Fleck’in hikâyesini anlatıyor. Onun, dünyaya duyduğu öfkenin etkisiyle metroda, bir kadını rahatsız ederek kendisine saldıran üç Wall Street broker’ını öldürüp katil Joker karakterine dönüşme sürecini...

Filmi izledikten sonra Arthur Fleck üzerine epeyce düşündüm. Onun psikolojisi üzerine. Kendisini daha ilk sahnede bir psikiyatrın odasında görüyoruz. Yedi farklı ilaç alarak hayata katlanmaya çalışan ve ‘Bütün düşüncelerim negatif” diyen bir adam. Yaşlı annesiyle yaşayan, son derece sıkıcı bir hayatı olan. İş yerinde, sokakta insanların dalga geçtiği, sık sık şiddete uğrayan, toplum dışına itilmiş, nezaketsizlikle incitilmiş bir palyaço. Ağır bir mutsuzluk içinde. Buna tezat, annesi kendisine “Happy” diye hitap ediyor. “Annem dünyaya gülme ve kahkaha getirdiğimi söyler” diyor. Biraz bu tespiti içselleştirmek biraz da sorunlarıyla başa çıkmak için, yerli yersiz attığı kontrolsüz kahkahaları var. “Hastalığım” diye tanımladığı.

Sanki beni kimse görmüyordu

Oysa, dünyayla arasına bu kahkahalar ve yüzündeki maskeden oluşan bir mesafe koyuyor sanki. Canı daha az yansın diye. Zira “Sanki beni kimse görmüyordu. Var olup olmadığımı ben de bilmiyordum” sözü de ona ait. Var olamamanın sıkıntısını iliklerine kadar hissediyor esasen. “Komedyen” statüsüne ‘sahip olunca’ geçecek sanıyor. “Olmak” fiilinin anlamına ulaşamıyor.

Haberin Devamı

Çocukluğunda hem ihmal hem istismar var. Bir süre akıl hastanesinde yatan annesinin, temel ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılamış olması zor. Annesinin babası olduğunu iddia ettiği kişi bu bağı kabul etmiyor. Yani hayatında güvenebileceği bir baba figürü de yok. Öte yandan annesinin erkek arkadaşlarından biri tarafından cinsel istismara uğramış. Çocuğu suça sürükleyen iki büyük nedeni de deneyimlemiş velhasıl. O dönemi bir şekilde atlattıysa da çocukluğunda yaşadığı ihmal ve istismar yetişkinlik döneminde işlediği cinayetlere   zemin hazırlıyor.

Vicdandan yoksun ama...

Her an tetiklenmeye hazır bir psikotik yapılanması var sık sık gördüğü halüsinasyonları... Çöplerin toplanmadığı, her köşesine yoksulluk sinmiş, insanların kaygılı, sevgisiz, huzursuz olduğu bir yerde yaşıyor. Hava depresyon kokuyor. Bu atmosferden etkilenmemesi mümkün değil. Sonrasında işlediği cinayetlerde, kendisiyle dalga geçen iki kişiyi vahşice öldürüp antisosyal kişilik bozukluğuna uygun olarak vicdandan yoksun bir portre çizerken, aynı ortamda bulunan ve o güne dek ona hep iyi davranan bir diğerini bağışlayabiliyor. Çünkü içindeki “kötünün” yanında duran gelişmemiş “iyi” çıkmak için fırsat kolluyor.

Haberin Devamı

Babası yerine koyduğu TV yıldızı komedyen Murray Franklin’in (Robert de Niro) kendisini programa çağırıp, hayatındaki insanların çoğu gibi onunla alay etmesi, zaten baba şefkati görmemiş alacaklı bir çocuk olarak, bardağı taşıran son damla oluyor. Kahraman olamadığı bir dünyaya antikahraman olarak, son bir cinayetle imzasını atıyor.

Bir bebekten bir katil yaratmak

Son olarak Rakel Dink’in Hrant Dink’in cenaze töreninde söylediği söz geliyor aklıma: “Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz kardeşlerim.”

“Joker” ile özdeşleşmek, katilleri, şiddeti onaylamak mümkün değil ama Rakel Dink haklı; onları katil yapan HER TÜRLÜ karanlık sorgulanmalı. Canice hislerle gözünü kırpmadan cinayet işleyenlerin karşısında insanın yaşam hakkının kutsallığı ve korunması için.