Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bugün senin doğum günün. 70 yaşına giriyorsun. Son 26 yılına tanığım. Genç bir kızken elimden tuttun, yolun artık tartışmalı olan yarısını geçirttin, bugünlere kadar getirdin beni. Koruyarak, kollayarak, arkamda dağ gibi durarak, meşalenle ısıtıp ışıtarak. Sana gelinceye dek yazıp çiziyordum ama gazeteci olmam insana hep bir ‘eve dönmek’ duygusu veren seninle gerçekleşti.

Ömrünü sana vakfetmiş usta gazetecilerin hocalarım oldu. Onlarla aynı mesleği yapmanın gururunu taşıdım, taşıyorum. Ve bunun ağır sorumluluğunu.

Haberin Devamı

İnsanlar çalıştıkları kurumlara genelde profesyonel bakarlar, yaşamlarını idame ettirmek adına para kazanmak için gittikleri yerlerdir oraları. Öyle duygusal bağ kurmazlar. Ama gazetecilikte bu mümkün değil. Sen hayattaki en kıymetlilerim arasında yer aldın. Yakamda kırmızı kurdele gibi taşıdım adını. Benim sana duyduğum saygıya paralel, layık olmak gibi bir derdim de oldu hep. Kendi değerlerimle oluşturduğum varoluşuma nasıl sahip çıktıysam, mesleki kimliğime de aynı özeni, saygıyı gösterdim. Bilginin efendisi olmak çalışkanlığın köleliğinden geçiyordu, şiarım buydu, böyle davrandım. Efendiliğe daha çok yol var ama sen beni hep yüreklendirdin, taltif ettin.;

En iddialı olduğun alanlardan birinde, kültür sanatta yaptım kariyerimi. Türk edebiyatının ve sanatının en usta isimleriyle tanışma, söyleşiler gerçekleştirme imkânım oldu. Frankfurt kitap fuarlarını, Venedik bienallerini, dünyanın dört bir yanındaki sanat etkinliklerini, Nobel’i izledim senin için. Her biri ayrı heyecandı. Onları sana yazmak daha büyük heyecan.
Seninle ilgili ilk anım Haldun Taner Öykü Ödülü’nün ilanını sayfalarında görmemle ilgilidir. Hayaller kurardım, bir gün ben de kazanır mıyım diye, daha henüz sende çalışmaya başlamadan çok önce. Öyküyü değil romanı tercih ettim zaman içinde, zaten Milliyet mensubu olduğumdan yarışmaya katılma imkânım da yoktu. Ama kitaplarımın söyleşileri ilk sende yayımlandı. Sayfalarına konuk olmanın gururunu da yaşadım velhasıl. Yarışmaya katılamadım ama düzenleme komitesinde yer aldım. Türk edebiyatına yeni öykü yazarlarının kazandırılmasına tanık oldum jüri toplantılarında.

Haberin Devamı

Senin adını taşıyan Türkiye’nin en prestijli sanat dergisinde muhabirlikle başladığım gazeteciliği her kademede sürdürdüm. Onlarca Milliyet Sanat dergisini arkadaşlarımla birlikte hazırlayıp, Türkiye’nin kültür sanat hayatına yön vermenin mutluluğunu yaşadım.

Milliyet’te çalışmak hayatta ‘ayrıcalık’ olarak kabul edeceğim tek şeydi belki de. Bu ayrıcalığı her gün hissettim. Sadece ben de değil. Birlikte çalıştığım tüm arkadaşlarım, biz, Genel Yayın Yönetmenimiz Mete Belovacıklı’nın deyişiyle, “Türk basınında, sınıfın ağırbaşlı ve çalışkan çocukları” bu ayrıcalığın hakkını vermeye çalıştık, çalışıyoruz. Biz hâlâ Milliyet denince kalbi çarpan bir grup heyecanlı gazeteciyiz, öyle de kalacağız. Aşka düşmek gibi düşün. O haldeyiz.

Hemingway “Paris Bir Şenliktir” der ama benim için Milliyet bir şenlikti hep. İşimi severek yaptığım, her ay boş bir plan kâğıdının 128 sayfalık dergilere evirilişini mutlulukla seyrettiğim, yaratıcılığın sınırlarını zorladığım, her gün yeni bir şeyler öğrenmenin zevkini tattığım, birbirinden güzel ve özel insanlarla tanıştığım. Şenlik başka ne olabilir ki?
Hikâyem uzun aslında. İleride yazılacak bir kitaba konu olacak kadar. Burada keseyim.

Son olarak ilk Genel Yayın Yönetmenimiz Abdi İpekçi’den bugün birlikte çalışma fırsatını bulduğum için kendimi çok şanslı hissettiğim Mete Belovacıklı’ya kadar tüm genel yayın yönetmenlerini, yazarlarını, muhabirlerini saygıyla anmak isterim.
Doğum günün kutlu olsun.

Milliyet sana her şey için çok teşekkür ederim.