Memet Fuat “Füruzan Türk edebiyatında bir olaydır” demişti vaktiyle. Ece Ayhan ise onun öyküye saygınlık kazandırdığını söylemişti. Bu iki tespit hâlâ geçerli. Füruzan, açıklaması zor, okuru hayrete düşüren, hayranlık içinde bırakan, Türkçenin ve Türk edebiyatının başına gelmiş en önemli olaylardan biri. Kalemi de öykü türüne saygınlık kazandırmaya devam ediyor. 24 yıl aradan sonra Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabı “Akim Sevgilim” bu gerçeklerin altını bir kez daha çizdi.
“Akim Sevgilim”, “Sesi Olmayan Türkü” ve “Varoşlarda” adlı üç öyküden oluşan kitap her şeyden önce görkemli bir Türkçe içeriyor. Öykülerde akan dilin güzelliğine kaptırınca kendinizi, anlatıyı kaçırabiliyorsunuz. Çünkü çağlıyor dili, benzersiz tatlarla ilerliyor, hızını hiç kesmiyor, sık sık kreşendo yapıp okuru nefessiz bırakıyor heyecandan. Kelimelerle yapılmış besteler Füruzan’ın öyküleri. Kitap boyu süren bu güçlü müzik, bilinç akışı tekniğinin de ustalıkla kullanıldığı anlatıyla birleşince edebi hazzın doruklarına taşıyor okuru.
Kırık bir aşk hikâyesi
Kitaba adını veren öykü “Akim Sevgilim”, Cumhuriyet’in ilk yıllarında geçen bir aile hikâyesi. Mihriban ve Keriman teyzeleri arasında kalmış Gönül’ün gözüyle anlatılıyor. Mihriban’ın Erenköy’deki evden yola çıkarak geçmişe dönüşlerle ifade ettiği kıskançlıklar, kişiler arası çatışmalar, kavgalarla dolu bu aile hikâyesinin içine büyük bir aşk yerleştiriyor Füruzan. Bu soylu ve varlıklı ailenin küçük kızı Keriman, evin göçmen bahçıvanı Akim’e âşık oluyor. Sınıf çatışması yüzünden kabul görmeyen, Mihriban’ın şiddetle karşı çıktığı bu geçmiş zaman aşkını okurken Füruzan’ın oya gibi işlediği duyguların içtenliği ve zarafeti göz kamaştırıyor. Attilâ İlhan’ın “Böyle bir sevmek görülmemiştir” dediği gibi bir sevda Keriman’la Akim’inki. Aşka inancımızı tazeleyen... Özetle söylemek gerekirse “Başkaları ne der sonra?” sorusunun tartışıldığı, aile denen netameli kurumun karanlık taraflarının ortaya döküldüğü, çok âşık bir genç kızın duygularının ilaçlara gömüldüğü tarifsiz güzellikte bir kırık aşk öyküsü “Akim Sevgilim”.
“Sesi Olmayan Türkü”de, turizmin yeni yeni geliştiği, insanların güneydeki sahil kasabalarında yazlık evler kiralamaya başladığı döneme götürüyor bizi Füruzan. Dönemin sosyolojik yapısını olay örgüsü içine yerleştirdiği bu öyküde, yazlık kasabaya gelen Varnalı bir aile ile karşılaşıyoruz. Anne, baba ve dünyalar güzeli kızları. Bu defa Varnalıların kızıyla masal şehzadesi gibi yakışıklı Yandım Duran’ın aşklarıyla tanıştırıyor bizi yazar. Kızın ortadan kaybolması sonrası yakılan türkünün hikâyesini anlatıyor. Son derece sağlam kültürel saptamalar, çatışmalar ve yine sınıf meselesi ekseninde.
Yoksulluğun ağıdı
“Varoşlarda” adlı öyküsündeyse bir büyük kent çöplüğündeki barakada yaşayan baba-oğulun hikâyesini okuyoruz. Yoksulluğun bütün sertliğiyle anlatıldığı bu öyküde, oğlunu çöplerden topladıklarıyla besleyip büyüten babanın dayanılmaz çaresizliğiyle insanın gözlerine yaş basıyor. Hayatı küçücük yaşında yoksulluk üzerinden deneyimleyen çocuğun hayatta kalma adına bulduğu çocuksu yöntemler, babasına duyduğu güven ve zayıf bedeninin dayanma çabaları. Yokluğun, yoksulluğun ağıdı “Varoşlarda”. Bittiğinde tarifsiz bir acının orta yerinde bırakıyor okuru. Etkisi kolay geçmiyor.
Başta da söylediğim gibi Füruzan olayı, bugün yazarın 91 yaşında bütün çarpıcılığıyla devam ediyor. O olay ki Türk edebiyatında benzersiz eserler yarattı. Çığır açtı. Kalemiyle keşfettiği insan ruhunu tüm çıplaklığıyla anlattı. Okumaya duyduğumuz aşkı geliştirdi. Türkçeyi en kıymetli taşlarla taçlandırırken öykünün değerini, saygınlığını artırdı.
Füruzan’ın önünde ona olan sonsuz sevgim ve saygımla eğiliyorum.
İyi pazarlar.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024