Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başlangıç noktası olarak ‘bir insanı sevmek’ seçeneğine inananlardanım ben de. Sait Faik sonuna kadar haklıdır. Her şey bir insanı sevmekle başlar. Adım adım ilerler. Onu tanıdıkça sevgi devam ediyorsa, kat kat açılıyorsa hayata bir anlam daha katılır. Sağlam bir temel, sevgi ve samimiyet. Bunların üstüne inşa edilen yapıya çıkılan katlardaki deneyimlerimiz, Sait Faik’in sözünü ettiği ‘her şey’in bileşenleri değil midir? Ama öyle şıpın işi bir şey değildir sevmek. Bir sürü sınavla sınanır. Alınan her geçer not, ‘her şey’in derinliğine biraz daha yaklaştırır insanı.

Haberin Devamı

Sait Faik’in bu sözünü  şiar edinen bir hikâye dinletisi başladı İş Sanat’ın 21. Sezon etkinlikleri kapsamında. Korona nedeniyle salonu kapalı olan İş Sanat, etkinliklerini çevrimiçi gerçekleştiriyor. Sait Faik Abasıyanık’ın “Her Şey İnsanı Sevmekle Başlar” başlıklı hikâye dinletisi, İş Sanat sosyal medya hesaplarından ve internet sitesi üzerinden edebiyatseverlerle ücretsiz buluşuyor.

Dinletiyi Atilla Birkiye hazırlamış, Mehmet Birkiye sahneye uyarlamış. Müzik yönetmenliğini ise Serdar Yalçın üstleniyor. Projede Sait Faik’in 5 öyküsüne yer verilmiş. Öyküleri seslendirenler Tilbe Saran, Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek. Seslendirilen öyküler ise “Projektörcü” (Şahmerdan, 1940), “Alt Kamara” (Şahmerdan,1940), “Plajdaki Ayna” (Mahalle Kahvesi, 1950), “Sivriada Geceleri” (Son Kuşlar, 1952) ve “Hişt, Hişt!” (Alemdağda Var Bir Yılan, 1954).

Her bir öyküde bir insana duyulan sevgi üzerinden ilerleniyor. Oyuncuları İş Sanat’ın sahnesinde mikrofonun önünde seslendirme yaparken izliyoruz. Bir kova pirinci dökerek çıkarılan dalga seslerine kadar bütün arka plan gözümüzün önünde. Sanatçıların metinleri okurken yaptıkları tonlamaları sadece duymakla kalmıyor, görüyoruz da. İlginç bir deneyim olduğunu söylemeliyim. 

Peki, hikâyeler neye göre seçildi? Bu soruma şöyle yanıt veriyor Atilla Birkiye: “Deniz-ada temasını işleyen hikâyelerden seçildi; doğal olarak bu aynı zamanda hikâyelerin de mekânıdır (vapurla, kayıkla denizde olma, adada dolaşma vb). Bu tema, yazarın çokça yapıtında görülür, dolayısıyla seçerken anlam olarak derinlikli hikâyeler, yaygınlaşmış hikâyeler düşünüldü; “Plajdaki Ayna”, “Hişt! Hişt”, gibi. Teknik açıdan da şunlar söylenebilir: Süre ve sanatçıların ses, karakter yaratma eğilimleri-özellikleri göz önünde bulunduruldu. (Zaten, kaba bir ifadeyle söylersek, “rol dağılımı” da buna göre oluştu.) Ayrıca hikâyenin içerik açısından sesli olarak okunup-okunamayacağı da dikkate alındı... Bir de şu eklenebilir: Dinletilerimizin çoğunluğunda olduğu gibi, bunda da, yukarıdaki hikâye sıralamasında da görüleceği gibi, yazılış sırasına göre yer aldı. Bu, bazen denk düşmüyor ama burada denk düştü.”

Haberin Devamı

Hikâyelere müzik de eşlik ediyor. Tüm müzikler özgün ve bu dinleti için Serdar Yalçın tarafından bestelenmiş. Müzisyenler, Seda Subaşı Yalçın (keman), İdil Uras (çello), Seyit Mas (obua). Seda Subaşı Yalçın ve Seyit Mas, İstanbul Devlet Opera ve Balesi sanatçıları. Çellist İdil Ural ise ders veriyor ve orkestralarda yer alıyor. Müzikler hikâyelerin içindeki insan sevgisini notalara döküyor. Velhasıl dört başı mamur bir öykü dinletisi bu.

Haberin Devamı

Her birini Sait Faik’in kitaplarından okuduğum bu öyküler, ses ve müziğin katkısıyla, disiplinler arası bir buluşmanın görkeminde daha da zenginleşiyor. Bir hişt sesi duydum ben onları dinlerken. Mutlu oldum. Mutlu olmak bazen bu kadar da kolay aslında.