Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sonbaharın, ipek şalına sarındığı meltemli bir akşam. Maçka Küçükçiftlik Park’tayım. Hep Yeni Kal’ın gazino kültürünü yaşatmak amacıyla düzenlediği Yeni Bi’Fest, pandemi arasını bitirmiş, dev sahnesini kurmuş. Büyük bir açıkhava gazinosu burası. Masalı oturma düzenine doğru ilerliyor konuklar. Kareli örtüler, beyaz porselen tabaklarda mezeler. Kimi ‘gazinoya gider gibi’ giyinmiş, iki dirhem bir çekirdek kimi ‘konsere gider gibi’ rahat giysiler içinde. Yaş grubu 20’lerden başlayıp 70’lere uzanıyor. Renk renk sohbetler koyultuluyor masalarda.

Haberin Devamı

Sekiz buçuğa doğru perde açılıyor ve Kenan Doğulu çıkıyor sahneye. Roma’yı yaktığı günlerden bugüne tam 33 şarkı söylüyor. Dile kolay, 30 yılın hitleri her biri. Dumanların yükseldiği, havai fişeklerin patladığı ışık hüzmeleriyle dolu şaşaalı bir sahne. İlk yarım saatte ısınan seyirci, kendini sahne önüne atıyor; kalanların çoğu ayakta. Şarkılara eşlik ediyorlar, çığlık kıyamet. İki buçuk yıllık korona sürecinden firar etmiş insanlar bunlar; acısını çıkarıyorlar evde geçen akşamların. Kenan Doğulu, sıcak, sempatik; güzel sesi yıllar içinde demlenmiş, enerjisi şahane. Temposu her şarkıda biraz daha artan iki buçuk saate yakın muhteşem bir performans sergiliyor. Seyirci de hakkını veriyor. Gözlerinin içi gülen, eğlenen insanlar görmek ne güzelmiş.

Kısa bir ara. Meze tabakları değişiyor, ana yemeklere geçiliyor. Herkes heyecan dolu tatlı bir bekleyiş içinde. Assolist sahne alacak az sonra. Tanıdıklar selamlaşıyor, ayak üstü sohbetler ediliyor, garsonlar masaların etrafında dört dönüyor. Ve derken ağır ağır aralanıyor kırmızı perde. Nefesler tutuluyor, çatal bıçak sesleri kesiliyor ve biz birden büyülü bir rüyanın içinde buluyoruz kendimizi. Beyazlara bürünmüş, bütün güzelliği ve ihtişamıyla beliriyor Emel Sayın. Zarifçe selamlayıp seyircisini, henüz on beş yaşındayken ders aldığı hocası Münir Nureddin’in şarkısı “Endülüs’te Raks”ı okumaya başlıyor:

“Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı

Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı”

Radyo günlerinden dijital müzik zamanlarına uzanan benzersiz sesiyle hocasının karşısında ilk kez geçiyormuşçasına bir heyecanla ve saygıyla söylüyor şarkısını. Gözlerimi alamıyorum. Onu sahnede ilk görüşüm bu. Işıklar dökülürken üzerine, her bir anı kaleme almaya alışık kelimelerim susuveriyor, şarkıyı dinliyorlar hayranlık içinde. İfade edemiyorum. Bittiğinde, hepimiz ayaktayız. Alkış sesleri arşa uzanıyor, yalansız. Nasıl sevinçli bir karşılama bu. Yüzünde benzer bir sevinç iki buçuk yıl aradan sonra özlemle selamlıyor seyircisini o da; “Ah, ne güzel” diyor gördüğü manzarada çizilmiş mutluluğun resmine bakıp. Hemen ardından Muhayyerkürdi makamına geçiyor: Amir Ateş bestesi “Bir Kızıl Goncaya Benzer Dudağın”. Her yaştan, her sesten muazzam bir seyirci korosu eşlik ediyor Sayın’a. Uğruna şarkı yazılan elleriyle minik kalpler yapıp gönderiyor bize. Asri zamanlar gazinosunda, masasında oturup sessizce şarkıları dinleyen eski izleyici yok, herkes ayakta, ulaşabilenler sahne önünde. Cep telefonlarının kameraları açılmış, görüntüler alınıyor, Instagram’da paylaşılıyor. Sahnede tanrıçaları kıskandıran bir kadın, saçlarına kızıl goncalar taktığı Türkçeyi onurlandırıyor her bir harfiyle. En çok da ‘ş’ harfini. Bir başka basıyor ona sesi. Ve derken “Ah Bu Şarkıların Gözü Kör Olsun”a geliyor sıra. Kürdilihicazkar Avni Anıl bestesi. Çoktan unuturduk biz nicelerini, bu Emel Sayın şarkıları olmasaydı. Ah bu şarkılarınız Emel Hanım… Nasıl bir güzellikle seslendiriyor her birini. İnsan ona bakmaya kıyamıyor, kendi bakışından korkuyor, incinecek diye. Aynı makamdan devamla yine bir gözü kör olsun istediğimiz şarkı geliyor. Baki Duyarlar bestesi “Seni Ben Ellerin Olsun Diye mi Sevdim?” Kabuk bağlamış eski yaralar şöyle bir sızlıyor ama hızını kesmiyor seyirci. Sesini Sayın’ın sesine katıp, kalbini de kalbine, şarkıları söylemeye devam ediyor. Artık herkes ayakta.

Haberin Devamı

Derken film şarkılarına geçiyor Emel Sayın:

Haberin Devamı

“Tac olsan başıma takmayacağım

Gözümde nur olsan bakmayacağım

Yoluna adaklar yakmayacağım

Tövbeler tövbesi”

“Feryat” filminde seslendirdiği bu Sadettin Öktenay şarkısıyla tövbe ederken biz, aynı filmdeki rol arkadaşı, ‘sevgili’ Tarık Akan nihavent bir gülümsemeyle bakıyor gökyüzündeki ayın on dördünün kıyısından. Yeşil maviye değiyor özlemle. Emel Sayın “Rüyalar Gerçek Olsa” derken, en çok da bu rüya gerçek olsa diyorum. Gerçek olamayacak kadar güzel çünkü. Sayın’ın eşsiz sesi şarkıların içinden geçiyor biz de kendimizden. Radyodan, plaklardan, televizyondan, CD’lerden dinlerken kulağımda kalan ses neyse şu an duyduğum da o, “Bir Tatlı Huzur Almaya Geldik” diyen bu muhteşem ses! Her yeni şarkıya girişinde yer gök inliyor. Sanki o eski gazinolar dönemi hiç bitmemiş gibi. O günlere götürüyor bizi Emel Sayın, yarım asrı sırtlamış deneyimiyle. Gerçi seyirci o günkü seyirci değil. Cep telefonlarına sıkıca sarılmış, hem şarkılara eşlik ediyor hem videolar paylaşıyor, görüntülü aramalar yapıp sevdiklerine izletiyor konseri. Onların heyecanına, neşesine, temposuna uyumlu Emel Sayın.

Bir Emel Sayın rüyası

Kenan Doğulu geliyor sahneye az sonra. Diz çöküp elini öpüyor Sayın’ın. “Agora Meyhanesi”ne gidiyoruz hep birlikte. Yurdaer Doğulu’yu selamlayıp “Elveda Meyhaneci” diyoruz. Hemen ardından ekranda “Feride” filminden sahneler beliriyor. Artık en tepe noktasında seyircinin coşkusu: “İsmin ne dedi, söyleyiverdim, Feride, Feride”. Feride’yi soprano sesiyle öyle bir tonluyor ki Emel Sayın, konservatuvardaki hocası Madam Rosenthal duysa ayakta alkışlar. Ve bir Sayın konser klasiğine geçiyoruz: “Çile Bülbülüm Çile”. Şarkının içinde sesi raks ediyor. Çıkabildiği tonların haddi hesabı yok. “Allah” diyerek hançeresinden sevgiyle, saygıyla haykırıyor herkes. Sonra hep birlikte “Mavi Boncuk” ile final yapıyor. Her birimizde bir mavi boncuk, her bir gönülde bir Emel Sayın. “Artık döndüm, yine hep beraber olacağız” diyerek, hafifçe alnımızdan öperek uyandırıyor bizi o güzel rüyadan.

Gözümüzü açtığımızda hala ayın on dördü var gökyüzünde, pırıl pırıl. Ruhumuz ışımış. Gam kasavet kalmamış. Evlerimize dağılıyoruz. Gerçekten öyle. Gerçekten “Şu dünyada sevgi büyük ihtiyaç”. Sizi çok seviyoruz Emel Hanım. Önünüzde saygıyla eğiliyoruz.