Mesaha-i sathiyye, müselles-i muhtelifül, zaciyetan-ı mütekabiletan-ı dahiletan, murabba, mütevazi-l-adla, şibh-i münfarih... Bu kelimelerin her biri birer geometri terimi olup Türkçe karşılıkları sırasıyla alan, çeşitkenar üçgen, iç ters açı, kare, paralelkenar, yamuk... Peki, bu son derece anlaşılır, kullanışlı Türkçe çevirinin arkasında yatan ismin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu biliyor muydunuz?
Aslında her şey 1932 yılında Türk Dil Kurumu’nun kurulmasıyla başlıyor. Kurum ilk kurultayını aynı yıl gerçekleştiriyor. Bir yığın sorun masaya yatırılıyor. Bunların başında da dilde kullanılacak terimler geliyor. Amaç yazı dilini yabancı dillerden kurtarmak, öğrenmeyi kolaylaştırmak. Bilim, sanat, fen alanlarındaki teknik terimleri Türkçeleştirmek. Çünkü evde Türkçe konuşan çocuk okula gittiğinde bambaşka bir dille karşılaşıyor, onu öğrenmekte zorluk çekiyor. Okuryazarlık oranını düşüren en büyük etkenlerden biri de bu. Oysa Dil Devrimi’nin hedefi ülkede okuma yazma bilmeyen kimsenin kalmaması, Türk eğitim dilinin özelleştirilmesi. Bu nedenle, yer ilimleri, gök ilimleri, riyazi ilimler, fiziki ilimler, teknoloji, tarih, dil ilimleri, cemiyet ilimleri, güzel sanatlar, spor, yollar ve nakil vasıtaları adı altında on iki bölüm oluşturuluyor. Bu alanlara ait terim listeleri hazırlanıp uzmanlara ve öğretmenlere dağıtılıyor; onlardan bu listedeki terimlere Türkçe karşılıklar bulmaları isteniyor.
Atatürk terim komisyonlarının çalışmalarını dikkatle izliyor. Onlarla akşam sofralarında bir araya geliyor, bu süreçle ilgili ilkeleri paylaşıyor. Özellikle de Doğu kültürünün terimlerinin atılması gerektiğine vurgu yapıyor. Batı terimlerinin Türkçenin fonetiğine uygun karşılıklarla millileştirilmesinin önemine dikkat çekiyor. Bu çalışmaların bir an evvel tamamlanıp ortaokul ve lise eğitiminde kullanıma girmesini istiyor.
Elbette bütün komisyonlara başkanlık etmesi, her terimle ilgilenmesi mümkün değil. Böyle bir zamanı yok. Ama neden bilinmez, riyaziye komisyonunun terimlerini kendi denetimine alıyor. Belki de hayat matematiktir diye düşündüğünden. Komisyonla yaptığı toplantılarda riyaziye terimine karşılık bulunamadığını görünce riyaziyat teriminin ne anlama geldiğini, kökenini soruyor. Riyaziyatın, riyazattan geldiğini, anlamının da ‘sofuların sıkı perhizi’ olduğu bilgisini veriyorlar kendisine. Bu defa da Batı’daki karşılıklarını soruyor Atatürk. Fransızcada “mathematiques’, İngilizcede ‘mathematics’, Almancada ‘mathematik’ olduğunu söylüyor komisyon üyeleri. “Peki” diyor, “Batı’da bu terimlerin anlamı ne?”. Cevap veriyorlar: “Sayılabilen, ölçülebilen şeylerin sayılması, ölçülmesi yollarını araştıran ilim”. Bu cevabı duyunca kararını komisyona şu sözlerle bildiriyor: “Burada sofuların perhizlerinin işi yoktur. Bu terimin Türkçesi matematiktir!” Böylelikle riyaziye terimi matematik olarak Türkçeleştiriliyor. Çalışmalar sırasında hendese kelimesi de geometri olarak Türkçeye çevriliyor. Devamı geliyor, teorem, küp, silindir, elips, hiperbol, parabol vs. Aslında bu karşılıkların asıl mimari Atatürk. Neden mi?
Sorunun cevabı ve kısaca özetlemeye çalıştığım matematik terimlerinin Türkçeleştirilmesi sürecinin tamamı İş Bankası Yayınları’ndan çıkan, Atatürk imzalı “Geometri” kitabında. Atatürk’ün Dolmabahçe Sarayı’nda kaleme aldığı bu kitap ilk kez 1937’de basılmış. 1971’de Türk Dil Kurumu tarafından yeniden yayımlanmış. Kitapta sadece geometri terimlerine bulunan Türkçe karşılıklar yer almıyor. Sözgelimi açı konusunda, açı çeşitleri Türkçe karşılıklarıyla verilip, özellikleri son derece anlaşılır bir dille anlatılıyor, çizimlerle destekleniyor. Kimi kelimeler zaman içinde ufak değişikliklere uğramış; pürüzma prizma olmuş sözgelimi. Ama kitabın içeriğindeki bilgiler aradan geçen 83 yıla rağmen taptaze.
Eski bir matematik öğretmeni olarak hayranlıkla okudum. Öğretmenlik yaptığım o sekiz sene sırasında öğrencilerime verdiğim geometri derslerinde, hiç zorluk çekmeden hafızalarına kaydettikleri terimlerin arkasındaki ismin Atatürk olduğunu onlara söylemeyi çok isterdim. Ben böyle bir kitaptan habersiz olduğum için yapamadım ama İş Bankası’nın yayına hazırladığı kitap, bugünün öğretmenlerine bu şansı veren muazzam bir hazine.
Eski bir öğretmen olarak Başöğretmen Atatürk’ün anısı önünde saygıyla eğiliyorum.