Filiz Aygündüz

Filiz Aygündüz

filiz.aygunduz@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Kitabevlerinin ‘yeni çıkanlar’ raflarının verdiği heyecanı severim. Severdim demeliyim aslında. Çünkü bu raflar uzun bir zamandır eskisi kadar heyecanlandırmıyor beni. Yeni çıkan kitaplar arasında edebi değeri olan, okumaktan mutluluk duyacağım kitaplar yok denecek kadar az. Yıllardır bitip tükenmek bilmeyen kişisel gelişim kitapları, türünü ve kimin okuduğunu hiç anlayamadığım garip kitaplar sübhaneke boncukları gibi diziliyor bu raflara. İyi kitaplar çıkmıyor diyemem ama kitabevlerinin tercihi olsa gerek, raflarda yer bulamıyorlar kendilerine. Son dönemlerde butik yayınevlerinin yayımladığı birbirinden güzel kitaplar, büyük yayınevlerinin nitelikli kitapları bu raflarda çoğunlukla yer almıyor.

Haberin Devamı

Hâl böyle olunca, raflardan kitap keşfetmek yerine, gelen basın bültenleri arasında edebi kazılar yaparak, tek tek yayınevlerinin web sitelerine girerek, sosyal medyayı takip ederek yapıyorum keşiflerimi. Sonrasında internet üzerinden sipariş vererek ya da kitabevine gidip satıcıdan isteyerek alıyorum bu kitapları.

Amaç sadece ‘satmak’ olmamalı

Suzy Pommier’yi kim öldürdü? 

Bu hafta, epeydir Ayrıntı Yayınları’ndan kitap okumuyorum diye düşünüp yayınevinin web sitesine girdim. Ve onu keşfettim: “Suzy Pommier Cinayeti”. Yazarı Emmanuel Bove. Bove Rusya göçmeni. 1898 yılında Paris’te dünyaya gelmiş. Bir süre Viyana’da yaşayıp kitaplar çıkardıktan sonra 1922’de Paris’e geri dönmüş. Ve burada Colette’in dikkatini çekmiş. Döneminin en ünlü yazarlarından kabul ediliyor. İkinci Dünya Savaşı’na kadar eserlerini düzenli olarak yayımlayan yazar, savaşla birlikte Fransa işgal altındayken kitap yayımlamayı kabul etmemiş ancak savaş bittiğinde kalemi eline almış. Bir süreliğine unutulsa da kızının çabalarıyla ölümünden sonra yeniden keşfedilmiş.

“Suzy Pommier Cinayeti”, polisiye türüne katkı yapan kitaplar arasında sayılıyor. Genç Fransız aktris Suzy Pommier, yeni filminin galasının yapıldığı gecenin ardından sabaha karşı evinde küvette boğazı sıkılmak suretiyle öldürülüyor. Cinayeti, genç dedektif Hector Mancelle soruşturuyor. Daha işe yeni başlamışken amiri Piget, kendisinden habersiz soruşturmayı yürüten Mancelle’i bertaraf ederek işe koyuluyor. Hızlı, yalapşap bir sorgunun ardından Suzy’nin evli sevgilisi Pierre Nervray’i tutukluyor Piget. Başlangıçta suçu kabul eden Nervray, daha sonra Suzy’i öldürmediğini söylüyor. Bakanlığın da takip ettiği dava birden arap saçına dönüyor. Mancelle, cinayeti araştırmaya devam ediyor. Suzy Pommier’yi kim öldürdü? Filmin yönetmeni Jean Riviere? Kapıcı Jaubert? Filmde de kendisini aynı şekilde öldüren oyuncu Harry Paul Donna? Cinayetin ardından filmin gösterilme-mesi için yönetmene yüklü bir ödeme yapan eski ve yaşlı sevgili Bay Escamp? Hatta Suzy’nin babası Bay Pommier?

Haberin Devamı

Yazar Bove, hepsinden eşit derecede şüphelenmemizi sağlıyor. Kitabın sonuna kadar heyecanımız hep ayakta. Mancelle, zeki bir dedektif. Hiçbir ayrıntıyı kaçırmıyor. Asla vazgeçmeyenlerden. Nefes kesen bir sürece tanıklık etmemizi sağlıyor. Olay yerinden topladığı önemsiz gibi görünen delilleri birleştirerek cinayeti çözüyor. 1932 yılı Paris’inde geçen bu polisiye hikâyeyi sevdim ben. Bove’u tanımaktan mutluluk duydum. İyi bir kitap okumanın, bilmediğimiz bir yazarla tanışmanın verdiği bu mutluluğa paha biçilmez. O yüzden yeni kitaplar ve yazarlar keşfetmek adına yaptığım araştırmaları sürdürüp sonuçlarını sizinle paylaşmaya devam edeceğim. Ama kitabevlerinin de okuru iyi kitapla buluşturmak için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi lazım. Özellikle butik yayınevlerini daha görünür kılmaları gerekiyor. Çünkü gerçekten çok nitelikli kitaplar basıyorlar. İhtiyacı ‘edebiyat’ olan okuru görmezden gelmemeleri gerek kitabevlerinin. Market raflarıyla kitap rafları arasında fark var. Amaç sadece ‘satmak’ olmamalı!

Haberin Devamı

İyi pazarlar.