Abdullah Öcalan’ın Diyarbakır’da okunan mesajı, müzakere sürecinde bir aşamanın daha geçildiği anlamına geliyor.
Bu aşama, Öcalan’a, “silahların susması ve yurtdışına çıkış çağrısı”nın yaptırılmasıydı. Öcalan, bu çağrıyı yaptı. “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir. Artık silahlar sussun, fikirler ve siyaset konuşsun noktasına geldik” dedi.
Öcalan, silahlı mücadeleden siyasi mücadeleye geçiş mesajı verdi, ancak “silahları bırakın” yerine, “silahlar sussun” demeyi tercih etti. Sınır dışına çekilme konusunda ise tarih ve yöntem konusuna girmemesi de dikkati çekti. Öcalan bu konuda Meclis’ten bazı adımlar beklediğini daha önce açıklamıştı.
Erdoğan memnun
Öcalan’ın yaptığı çağrıdan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan memnun. Hollanda’da Öcalan’ın mektubuyla ilgili soruyu yanıtlarken, “Yapılan çağrıyı, daveti olumlu görüyorum” dedi.
Öcalan’ın sözlerinin Başbakan Erdoğan için sürpriz olmadığını söyleyebiliriz. Erdoğan, İmralı sürecini yakından kontrol ediyor. Öcalan’dan, BDP’lilere, Kandil’e ve onlardan Öcalan’a giden mesajlar, MİT tarafından alınıyor, önce Başbakan Erdoğan görüyor, sonra adrese teslim ediliyor.
Kuşku yok ki, Başbakan Erdoğan, Öcalan’dan gelen ve dün Diyarbakır’da okunan mektubu da önceden görmüş ve kontrolden geçirmişti.
Bu yönü dikkate alındığında Erdoğan’ın, Öcalan’a istediği çağrıyı yaptırdığını da söyleyebiliriz. Öcalan’ın, BDP, Kandil ve Avrupa’ya gönderdiği mektuplar gibi dünkü mektubun da Öcalan’la hükümet/devletin yaptığı bir müzakereye dayandığını söyleyebiliriz.
Öcalan’ın, Diyarbakır’da okunan çağrısının Başbakan Erdoğan açısından en çok önem taşıyan yönü, sürecin bir aşaması olarak görülen, “silahların susması ve sınır dışına çıkılması” çağrısıdır.
Nitekim Başbakan Erdoğan, konuşmayı değerlendirirken, silahların susması konusunda, “Aylardır, yıllardır biz de söylüyoruz” diyerek, memnuniyetini yansıttı.
Keza, Öcalan’ın mektubunda, Türklerin ve Kürtlerin bin yıldır İslam bayrağı altında ortak yaşamlarından, kardeşlik ve dayanışmalarından, Çanakkale’de birlikte savaşmaktan, Misak-ı Milli’ye aykırı olarak parçalanmışlıktan, helalleşmekten söz etmesi de Başbakan Erdoğan ve hükümeti, memnun eden yönler olarak görülebilir.
Millet ve bayrak meselesi
Diyarbakır’da beklendiği gibi Öcalan posterleri ve PKK renkleri vardı. Başbakan Erdoğan, “Türk bayrakları olmasını da arzu ederdik” dedi. Meydanda Türk bayrağı olmayışının Öcalan’ın verdiği mesaja uygun olmadığı yorumunu yaptı.
Erdoğan, “tek vatan, tek bayrak, tek millet, tek devlet” söyleminin Öcalan’ın mesajında da bulunduğunu, bu anlamda bir örtüşme olduğunu söyleyerek iyimser bir yorum da yaptı.
Öcalan cephesi
Öcalan’ın, Başbakan Erdoğan’ın beklediği yönde çağrı yaparken, kendisi ve PKK açısından da mesajlar verdiği, yeni bir konuma geçtiği de söylenebilir.
Öncelikle Öcalan, Diyarbakır’da mektubunun okunmasına izin verilmesiyle, büyük bir fırsat yakaladı. Yüz binlerce destekçesine hitap ettiği gibi canlı yayınlar aracılığıyla bölge ve dünya kamuoyuna da seslenme olanağı buldu.
Bu durum, Öcalan’ı ve PKK’yı meşrulaştırdı, terör örgütü lideri konumundan siyasi kişilik konumuna taşıdı.
Yıllardır uyguladıkları şiddet ve terörün yanlış olduğunu söylemedi. Aksine bu sayede mesafe aldıkları mesajını da verdi. Yanlış olduğu için değil belli sonuçlara ulaşıldığı için bu silahlı direniş aşamasından siyasi aşamaya geçtiklerini söyleyerek, tabanına moral verdi.
Kürt kimliğinin ulusal bir kimlik olduğu vurgusuyla da Türkiye’de, “iki stratejik güç” olarak tanımladığı iki ulus olduğu mesajını da vererek tezlerini sürdürmüş oldu.
Uygulamanın önemi
Dün dikkat çeken bir taraf da Başbakan Erdoğan ve İçişleri Bakanı Muammer Güler’in, “önemli olan uygulamadır” mesajlarıydı. Bu mesaj, ihtiyatlı bir iyimserliğin yansımasıydı. Başbakan Erdoğan’ın, “Bakalım Öcalan’ın çağrıları karşılık bulacak mı” sorusunun adresi Kandil’de. Güler’in, “Barış dili ama önemli olan uygulama” sözleri de öyle.
Yeni aşamanın nasıl seyredeceğini izleyip, göreceğiz.