Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, ikinci kez seçildikten hemen sonra yeni anayasa için liderler turu yaptı.
Meclis Başkanı Çiçek’in yeni bir anayasa için gösterdiği gayret takdire değer.
2 yıla yakın süredir sivil toplum kuruluşlarıyla Türkiye’yi dolaşan Meclis Başkanı, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun dağılmaması için de büyük çaba gösterdi.
Başkanlığının yeni döneminde de komisyonu tatile sokmadan çalışmalarını devam ettirmek istiyor.
Çiçek’in gayretlerinin yanı sıra siyasi partiler de, “masadan kalkan biz olmayacağız” şeklindeki vaatlerine sadık kalarak, çalışmalarını sürdürdüler.
Bu gayretlere rağmen, yeni anayasa konusunda gelinen aşama, çok umut verici değil. Siyasi partilerin uzlaşamadıkları konular, uzlaştıkları konulardan hem nicelik hem nitelik olarak daha fazla.

Partilerin talepleri
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun temel konularda ilerlemesini engelleyen en önemli iki faktör, Ak Parti’nin başkanlık sistemi teklifiyle BDP’nin adı konmamış federasyon talebi olarak görülüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın mevcut sistemde Cumhurbaşkanı’nı halkın seçmesinin yeni sorunlar yaratabileceği düşüncesiyle başkanlık sistemini öteden beri savunduğu biliniyor. Başbakan’ın bu düşüncesi partisi tarafından Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na teklif olarak da getirildi. Ancak diğer üç parti CHP, MHP ve BDP, başkanlık sistemine karşı çıkıyorlar.
İktidar partisi sözcüleri, başkanlık sisteminin, “olmazsa olmaz” bir koşul olmadığını, yeni anayasa için bundan vazgeçebileceklerini söylemiş olmalarına rağmen alternatif olarak gündeme getirilen yarı başkanlık ve partili cumhurbaşkanı seçeneklerinin de CHP ve MHP tarafından kabul görmesi çok zor bir olasılık.
Diğer taraftan BDP’nin, yasama yetkisinin yerel meclislerde yürütme yetkisinin de bölge başkanlarıyla paylaşılmasını öngören teklifi de diğer partiler tarafından kabul görmüyor. MHP’nin üzerinde tartışma açmaya bile değer görmediği bu teklife hem iktidar hem ana muhalefet partisi de karşı çıkıyor.
Ayrıca anayasada, “Türk milleti”, “Türk vatandaşı” gibi atıf ve tanımlamalara da BDP karşı çıkıyor.
Bu koşullar altında dört partinin ortak bir anayasa metni üzerinde uzlaşmaları çok zor.

AKP-BDP seçeneği
Dört partinin bir araya gelemeyeceğinin anlaşılması karşısında Ak Parti ile BDP’nin referandum sayısına ulaşmak üzere işbirliği yapıp yapamayacakları da tartışılan bir diğer seçenek.
Başlangıçta her iki partiden de değişik düzeylerde, “son seçenek olarak düşünülebilir” yolunda açıklamalar yapıldıysa da son günlerde bu düşünceler sıklıkla ifade edilmiyor. Bunun en önemli nedeni kuşkusuz çözüm süreciyle ilgili beklentiler.
BDP açısından böyle bir işbirliğine evet denilmesi başta Abdullah Öcalan’ın koşulları ve hatta sonunda serbest bırakılması dahil olmak üzere yeni anayasada taleplerine yer verilmesine bağlı.
İktidar partisi açısından ise bu süreci toplumda karşılık bulmayacak bir şekilde yürütmenin taşıdığı riskler önemli. Özellikle PKK-BDP cephesinin ikinci ve üçüncü aşama olarak tanımladığı süreçlerde hükümetin atacağı adımların neler olacağı merak konusu.
Çözüm süreci içinde PKK’ya taviz verilmediğini ve pazarlık yapılmadığını sık sık vurgulayan hükümetin, bir taraftan BDP’yi tatmin edecek diğer taraftan Türk kamuoyunu da ikna edecek adımlar atması kolay bir iş değil.
Dört siyasi partinin yeni bir anayasa üzerinde uzlaşmalarını zorlaştıran nedenler de bu temel konudan kaynaklanıyor.