Basın mensupları dün acaba İmralı’dan nasıl bir haber gelecek diye beklerken, haber Silivri’den geldi.
Ergenekon davasında savcı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Ergenekon savcısı Ergenekon sanıkları için istenebilecek en ağır cezaları istemişti.
Aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da olmak üzere birçok sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis isteyen savcılık, diğer sanıklar hakkında da 7,5 yıl ile 5 yıl arasında değişen hapis cezaları talep ediyordu.
Başbuğ ve diğer komutanların yanı sıra ağırlaştırılmış müebbet hapsi istenenler arasında Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Mehmet Haberal, Fatih Hilmioğlu, Kemal Gürüz gibi gazeteci, milletvekili, profesör siviller de vardı.
Kuşku yok ki, iddia makamının her bir sanık için talep ettiği ağır cezalar ve gerekçeleri tartışılacaktır.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında istenen ceza nedeniyle en çok tartışılacak isimlerin başında gelecektir.
Başbuğ hakkında istenen ceza ve gerekçeleri birkaç açıdan tartışmaya adaydır.
Örgüt yöneticisi
İddia makamının mütalaasında dikkat çeken bir yön, “terör örgütü kurmak ve yönetmek” ile suçlanarak tutuklanan Başbuğ’un terör örgütü üyesi veya yöneticisi olmadığı sonucuna varmış olmasıdır.
İddia makamı ilk iddianamede Başbuğ’u terör örgütü yöneticisi olmakla itham ediyordu. Bu suçlama kamuoyu vicdanına sığmadığı gibi Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından da eleştirilmişti.
Başbakan Erdoğan, 2 Şubat’ta bir televizyon programında, Genelkurmay Başkanı’nı terörist diye suçlayanları tarih affetmez, demiş, “Başta Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere generallerimizin hiçbirine alışılmış anlamda terör örgütü mensubu demek bir defa çok ciddi bir yanlıştır. Bu affedilmez” diye devam etmişti.
Savcılığın dünkü mütalaasında, Başbuğ’u terör örgütü üyesi veya yöneticisi olarak suçlamaktan vazgeçtiği anlaşıldı.
Buna karşın savcılık, Başbuğ’un, darbe girişiminde bulunmak suçlamasıyla, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istedi.
Savcılık, “varlığı tespit edilmiştir” dediği Ergenekon örgütüne Başbuğ’un üye olmadığını kabul etmiş, ancak, darbe girişiminde bulunduğu kanaatine varmıştı.
Bu çelişki tartışılacak yönlerden birini oluşturuyor.
Ergenekon sanığı mı?
Bu durumda savcılık nezdinde Başbuğ’un Ergenekon davasının sanığı olup olmadığı da tartışmalı hale geliyor. Ergenekon üyesi olmadığı kanaatine varıldığına göre Başbuğ hakkındaki internet andıcı davasının Ergenekon davasıyla birleştirilmesi gerekçeleri de zayıflamış oluyor.
Bu durumda Başbuğ hakkındaki davanın Ergenekon davasından ayrılıp ayrılmayacağı da ayrı bir tartışma konusu olacaktır.
İnternet sitesiyle darbe
Başbuğ internet siteleri kurarak hükümeti devirmekle suçlanıyor.
Söz konusu internet sitelerinin TSK tarafından kurulduğu ve hükümet aleyhine kara propaganda yaptığı savcılığın temel dayanaklarından birini oluşturuyordu.
Soruşturma ve yargılama sırasında İlker Başbuğ’un, kendisinden önce açılmış ve faaliyetleri süren söz konusu siteleri kapattırdığı, dört yeni site açtırdığı ancak bu siteleri faaliyete geçirmediği belgeleriyle mahkemeye sunulmuştu.
Kendinden önce açılan siteleri kapattıran ve yasal düzenlemeden sonra açılan dört yeni siteyi de faaliyete sokmayan Başbuğ’un internet siteleri üzerinden darbe girişimi yapmakla suçlanması da tartışılacak diğer bir konu olacaktır.