Başbakan Tayyip Erdoğan uzun süreden beri dillendirilen kabine değişikliğini gerçekleştirdi.
Hükümette 4 bakanın değiştirilmesi, “mini bir revizyon” gibi görünse de bakanlıkların büyüklükleri ve nitelikleri göz önüne alındığında, Başbakan’ın önemli bir operasyon yaptığı söylenebilir.
Erdoğan’ın hükümette yapacağı değişikliğin üç dönemini dolduran bakanlar arasından belediye başkanı adayı yapmak istediklerini kabine dışına alacağı söyleniyordu. Ancak değişiklik yapılan isimlere bakıldığında Erdoğan’ın revizyonu bu amaçla yapmadığı söylenebilir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan ayrılan Ertuğrul Günay’ın İzmir büyükşehir belediye başkan adayı olabileceğine ilişkin söylenti dışında, diğer isimler için böyle bir beklenti yoktu.
Akdağ sürprizi
Kabine dışına alınanlar arasında Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın bulunması sürpriz niteliğindeydi.
Akdağ, 2002 yılından bu yana kesintisiz bakanlık görevini yürüten isimlerden biriydi, ancak, vatandaş memnuniyeti açısından en üst sırada geliyordu. AKP’nin oy artışlarında sağlık hizmetlerinin önemli payı olduğu genel kabul gören bir algıydı.
Performansa dayalı ücretlendirme, tam gün yasası gibi düzenlemeler nedeniyle doktorlar, özellikle de üniversite öğretim üyelerinin eleştiri ve tepkilerine neden olmakla beraber, vatandaşlar sevk olayının kaldırılması, aile hekimliği, istediği hastaneye başvurabilme, acil servis tedavilerinin devlet tarafından karşılanması gibi uygulamalar nedeniyle anketlerde memnuniyet belirtiyor ve bu da sandığa yansıyordu.
Başbakan Erdoğan’ın zaman zaman yaptırdığı memnuniyet anketlerinde Sağlık Bakanı Akdağ, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la birlikte hep en önde yer alıyordu. Bu nedenle de Akdağ’ın değiştirilmesi beklentisi yoktu.
Akdağ’ın adı belediye başkanı adaylığı için de geçmiyordu. Nitekim bu yöndeki soruları “belediye başkanlığını müktesebatımla uyumlu görmem” diyerek yanıtlamıştı.
Şahin’in ve Güler’in özellikleri
Akdağ yerine atanan Mehmet Müezzinoğlu da “beklemiyordum” diyerek, değişikliğin kendisi için de sürpriz olduğunu yansıtmış oldu.
Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte en önemli bakanlıkların başında gelen İçişleri Bakanlığı’ndaki değişiklik de dikkat çekici.
Görevden ayrılan İdris Naim Şahin, ince eleyip sık dokumadan yaptığı konuşmalarla kamuoyunda zaman zaman tepkilere neden oldu. Bazı sözleri ve davranışları siyasi gaf olarak değerlendirildi. Bu yönü itibariyle de en çok tartışılan bakanlardan biriydi. Ancak, bu değişimde bu niteliklerinden çok siyasal duruşunun daha etkili olduğunu düşünüyorum.
Şahin, terörle mücadele, PKK ve nihayet Kürt sorunu konusunda milliyetçi bir duruşa sahipti. Bu konudaki değerlendirmeleri zaman zaman MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından da takdir edilen Şahin’in siyasal söylem ve tutumu, açılım politikasıyla ve bu politikanın Abdullah Öcalan’la görüşmelere ulaşan yeni aşamasıyla çok uyumlu değildi.
Şahin’in bu özellikleri dikkate alındığında, yerine, daha merkezde bir duruşa ve daha diplomatik bir söyleme ve bürotratik deneyime sahip, Güneydoğu kökenli Mardin Milletvekili Muammer Güler’in getirilmesi yeni süreçle ilgili bir tercih olarak görülüyor.
Günay ve Çelik
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, CHP kökenli bir siyasetçi olarak AKP içinde özel bir yere sahipti. Son dönemde söylemi Başbakan Tayyip Erdoğan’la örtüşmeyen Günay’ın kabine dışına alınabileceği söyleniyordu. Ayrıca CHP kökeni nedeniyle İzmir büyükşehir belediye başkanlığı için de adı geçiyordu.
Bu nedenlerle Günay’ın görevden ayrılması sürpriz sayılmadı.
Yerine Başbakan Erdoğan’ın en yakın danışmanlarından olan Ömer Çelik’in atanması ise bir vefa örneği olarak değerlendirildi.
Dinçer yerine Avcı
Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki değişiklik de tartışmaya açıktı.
Öner Dinçer, eğitim sisteminde yapılan 4+4+4 değişikliğini henüz tam olarak uygulama ve sonuçlarını görme imkanı bulamadan görevden ayrıldı.
Dinçer, öğretmen atamaları ve yine sistem nedeniyle toplumun belirli kesimi tarafından sürekli eleştirilen isimlerin başında geliyordu. Ayrıca, selefi bakanlarla girdiği tartışma da parti içinde sorunlar doğurdu. Bu nedenle hızlı yıpranan isimlerden biri oldu.
Milli Eğitim Bakanlığı’na, Milli Eğitim Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Nabi Avcı’nın atanması hem Ömer Çelik gibi bir vefa örneği olarak görülüyor hem eğitimci ve uzlaşmacı kişiliğinin bir sonucu olarak değerlendiriliyor.