BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan açıkladı. Son görüşmelerinde Abdullah Öcalan, “Meclis’te kurulan komisyona CHP’nin mutlaka milletvekili vermesi gerekiyor. CHP’nin bu sürecin içinde olması gerekiyor” demiş...
Öcalan, vermezse ne olacağını da açıklamış:
“CHP kendini bitirir.”
Demek ki Öcalan da CHP’yi düşünmeye başladı!
Geçtiğimiz hafta da Ak Parti milletvekilleri, CHP’nin önergesine, CHP’lilerden daha fazla imza koyarak sahiplenmişlerdi.
Bu imzalarla CHP’yi, Meclis’te kurulacak araştırma komisyonuna bu yolla katmaya çalışmışlardı.
CHP, çareyi önergedeki imzalarını geri çekmekte bulmuştu.
Herhalde CHP’liler, “Hayırdır! Bir yandan hükümet bir yandan Öcalan, bizi niye komisyona sokmaya çalışıyorlar?” diye düşünmeye başlamışlardır.
İkili görüntü sorunlu
İki tarafın da CHP’yi komisyona ve sürece dahil etmeye çalışmalarının nedeni var.
Öcalan’la masaya oturan iktidar açısından BDP’yle ikili bir görüntü vermek giderek sorunlu hale geliyor.
Anketlerde, “Barışı destekliyor musunuz, terörün bitmesini istiyor musunuz?” türünden sorulan sorulara verilen “evet” yanıtları yüzde 98’i bulurken, “Öcalan’la görüşülmesine ne diyorsunuz?” yollu sorulara verilen destek birden yüzde 37’ye düşüyor.
Yönteme ciddi bir itiraz olduğu belli.
Yine Ak Parti’nin bu süreç boyunca BDP ile fiili bir “koalisyon”la yürümesi, yeni anayasa ve başkanlık sistemine geçiş süreci açısından da soru işaretlerine neden olacak.
İktidarın, sadece BDP’nin desteğiyle başkanlık, yarı başkanlık veya partili cumhurbaşkanlığı öngören bir anayasayı referandumdan geçirmesi ayrı bir handikap yaratacak.
Böyle bir ikili yürüyüş, Öcalan’la yürütülen müzakerenin diğer kefesinde başkanlık sistemi olduğu yönündeki kuşkuları artıracak. Elbette bu Ak Parti’nin kolay savunabileceği bir görüntü değil.
Bu nedenle CHP’nin sürece katılması, destek vermesi, iktidar açısından önem taşıyor.
Aynı şekilde bu, Öcalan-PKK-BDP cephesi için de çok önemli.
CHP’nin ana muhalefet partisi olarak iktidar partisiyle birlikte sürece katılması, Öcalan’ın daha güçlü bir meşruiyet kazanması sonucu doğuracak.
Oluşacak, “AKP-CHP-BDP” üçlü bloğu karşısında sadece MHP muhalefeti kalacak ki, bu da, süreci ve sonuçlarını topluma daha kolay kabul ettirilebilir bir ortam yaratacak.
Yöntem yanlışı
Sürecin başında yapılan yöntem yanlışı, denklemin de yanlış kurulmasına yol açtı...
Siyasi denklemin, “AKP-BDP” olarak kurulması, hem kuşkuları artırdı hem toplumu ikiye böldü.
CHP’nin, Meclis’i esas alan dört partili formülünün uygulanması zordu.
Ancak CHP, hükümetin başlattığı sürece yine de set çekmedi. Kredi verdi. Engel olmayacağını ilan etti.
İktidar, ana muhalefetin bu duruşunu önemli bir fırsat olarak görüp, her aşamada CHP’yi bilgilendirip, kafasındaki çözümü paylaşıp, önerilerini dikkate alarak, daha uygun bir ortam yaratabilirdi.
MHP’nin sürece katılması zaten mümkün değildi.
CHP’yi de tümüyle devre dışı bırakarak, üstüne üstlük ağır şekilde yüklenerek yol almaya yönelince BDP’yle yalnız kaldı.