Cizre’de “PKK polisi” görüntüleri ve Lice’deki karakol olayından sonra ortam gerildi. Bu gerginlik içinde BDP, “hükümet adım at” sloganıyla mitingler düzenlemeye girişti.
Yeni süreçte PKK’lıların sınır dışına çekilmesinden sonraki aşamada ve legal siyasi alanda BDP, eskiye göre farklı bir işlev üstlenecekti. PKK’nın çekilmesi tamamlanacak, devreye BDP girecek ve hükümetle yeni anayasa dahil “çözüm sürecini” sonuçlandırmak için kolları sıvayacaktı. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamaları da bu yöndeydi.
Ancak Cizre ve Lice olayları sonrasında BDP’nin söylemi ve eylemi değişti. Hükümete güvensiz beyanları, hükümeti zorlamayı amaçlayan mitingler devreye girdi.
BDP’nin “çözüm süreci”nde müzakere işlevi üstlenmesi beklenirken, mitinglerle yeni bir politikaya yöneldiği görüldü. Bu yöntemin ortamı daha da gereceğine şüphe yok.
Cizre görüntüsü
BDP’nin Cizre ve Lice olaylarındaki tutumu, söylemi ve talepleri çelişkiler taşıyor.
BDP, Cizre’de ortaya çıkan “PKK’nın ‘asayiş teşkilatı (PKK polisi) mezuniyet töreni ve yol kontrolü’ faaliyetleri”nin süreçte kırılma yaratacağını bildiği halde, ciddiye alınır bir tepki göstermedi, gösteremedi. Bazı BDP sözcüleri, Cizre görüntülerini, birkaç gencin işi olarak niteleyip, geçiştirmeyi tercih ettiler.
Oysa, bir yandan “çözüm sürecinin devam etmesinde çok kararlıyız, Abdullah Öcalan da bu kararlılığını tekrar vurguladı” deyip, diğer yandan, “PKK polis gücü”nü tepkisiz seyretmek çelişkili bir durum. Bu tür görüntülerin süreci tıkayabilecek nitelikte olduğunu bile bile bu tutumu almak elbette güven artırıcı bir hal değil.
Karakol olayı
Lice’de Kayacık Jandarma Karakolu’nda çıkan olaylar da keza süreç açısından kırılgan olaylardı.
“Yeni karakol istemiyoruz” diyerek yapılan bu eylemin gerekçesinin geçerli olmadığı da keza biliniyordu. Hükümet yetkilileri olay gününden başlayarak bölgede yeni karakol yapılmasının söz konusu olmadığını, eski karakolun yenilenmesi çalışması yapıldığını açıklamasına karşın, inşaata “yeni karakol” diye itirazlar devam ettirildi.
PKK’nın karakol baskınları henüz belleklerde taze. Sadece sınırda değil iç bölgelerde, hatta il ve ilçe merkezlerindeki jandarma ve polis karakollarına defalarca saldırı yapıldı, asker ve polisler şehit edildi. Kayacık Jandarma Karakolu da onlardan biri. Daha kısa süre önce bu karakola da saldırı düzenlenmiş ve 3 jandarma eri şehit olmuştu. Sınırdaki ve içerdeki bu karakolların güçlendirilmesine de bu saldırılar nedeniyle karar verilmişti. Kayacık Jandarma Karakolu’ndaki inşaatın nedeni de buydu.
Bu durumda mevcut karakolları bile güçlendirmeyin demek, saldırılara karşı zayıf olarak kalsınlar demektir. Bu tutum da çözüm isteyen, silahlı çatışma geride kaldı diyen, bir daha saldırmayı düşünmeyen PKK ve siyasi alandaki temsilcisi BDP açısından bir başka güven sorunu oluşturuyor.
Hint keneviri tarlaları
Bir başka nokta da Lice’deki Kayacık Karakolu olayının “hint keneviri tarlaları” yönü. Bu karakola itirazın önemli sebeplerinden biri, bölgede geniş biçimde hint keneviri tarlalarının bulunması olarak açıklandı. Nitekim karakol olayından önce polisin bu tarlalarla ilgili operasyonlar yaptığı ve bulduğu hint kenevirlerini imha ettiği yolunda. PKK için en önemli para kaynaklarından birini uyuşturucunun oluşturduğu bir sır değil.
Bunu dillendirmeden ama bu gerekçeyle karakol basmaya ve işçi çadırı yakmaya yönelmenin hükümet tarafından “anlayışla” karşılanmasını beklemek de BDP için ciddi bir handikap. BDP’nin de diğer partiler gibi tereddüt biçiminde hint keneviri tarlalarına, uyuşturucu ticaretine karşı çıkması gerekir.
Süreç sadece hükümet açısından değil, legal bir parti olarak BDP açısından da önemli bir sınav niteliğindedir.