PKK’nın dağ kadrosunun başında olan Murat Karayılan, BDP heyetiyle görüştükten sonra görüşlerini açıkladı.
Karayılan, Abdullah Öcalan’a inandıklarını ve güvendiklerini, İmralı’da görüşmesinin kendilerini bağladığını vurguladı. Bu söylemle Öcalan’a bağlılık bildiren Karayılan, bazı konuları ise anlamakta zorlandıklarını da ekledi.
Öcalan-BDP-Kandil üçgeninde ayak direyecek faktörün Kandil olduğu biliniyordu. Silahlı PKK’lıların yurtdışına çıkmaları ve PKK’nın silah bırakması konusunda “tereddüt” ettikleri sır değildi.
TBMM kararı
Kandil’in, Öcalan’a silahlı PKK’lıların geri çekilme için en az 2 yıllık süreye ihtiyaç olduğunu ilettiği de biliniyor.
Kandil, PKK’nın silahlı dağ kadrosunu tek “güvence” olarak görüyor ki, bazı BDP’liler de bu yönde açıklamalar yapmışlardı. Silahlı dağ kadrosunun “sigorta” olduğunu ilan etmişlerdi.
Kandil’in birinci tereddüdünün Türkiye’deki silahlı güçlerini hızla ve tümüyle yurtdışına çekilmesi konusunda olduğu anlaşıldı.
Bu tereddüdün gerekçelerinden birinin 1999’da yurtdışına çıkarken operasyonlar sonucu çok sayıda militanını kaybetmiş olmalarından kaynaklandığı da kamuoyuna duyurulmuştu.
Başbakan Tayyip Erdoğan, bu kez böyle operasyonlar olmayacağı konusunda söz vermesine rağmen, Kandil’in tereddüdü sürüyor.
Bu konuda Öcalan da Kandil’e bazı güvenceler veriyor.
“Kandil karamsar, aşarsa iyi olur” diyen Öcalan, çekilme konusunda iki güvence veriyor:
İlk olarak çekilmenin TBMM’nin kararıyla olacağını söylüyor. İkinci olarak da bir komisyon nezaretinde yapılacağını iletiyor.
PKK’nın silahlı militanlarının Türkiye dışına çıkması konusunda TBMM’nin karar almasının gerçekçi olduğunu söylemek çok zor. TBMM’nin böyle bir karara imza atmasını beklemenin gerçekçi olmadığını Öcalan da Karayılan da biliyor olmalı.
Buna karşın Öcalan’ın, Kandil’in “endişeleri”ni gidermek için bir temennisini dillendirdiği düşünülebilir.
Kaldı ki, henüz hükümetin Öcalan’ın kesinleştirmeye çalıştığı yol haritasına hükümet/devlet tarafından bir yanıt verilmediğini de unutmamak gerekir.
Silahlı gücü muhafaza
Kandil’in süreç boyunca silahlı gücünü hazır tutmak istediği Kandil’den gelen mesajlardan anlaşılıyor.
Silahlı militanlarını yurtdışına çıkarmak konusunda ayak sürüyeceği gibi silah bırakma konusunda da istekli davranmayacağını tahmin etmek zor değil.
Karayılan, “en az iki yıl gerekir” derken, arka arkaya yapılacak seçimlerde silahlı baskı aracını yitirmek istemediği de tahmin edilebilir.
İşin Suriye boyuta da unutulmamalı. PKK bir yandan silahlı güçlerinin bir kısmını Suriye’ye konuşlandırırken diğer yandan PYD’yi kontrol ederek Kuzey Suriye’de hakimiyetini pekiştirmek niyetinde.
Suriye boyutunun diğer yönü de PKK’nın silahlı unsurlarının üçte birinin Suriyelilerden oluşması. Başlarında da Suriyeli Bahoz Erdal’ın bulunduğu da düşünülürse, Suriye’nin bu kanadı Türkiye’ye karşı kullanma olasılığını gözardı etmemek gerekir.
Keza, Türkiye’ye karşı PKK’yı desteklemiş komşu olanlar dahil diğer ülkelerin de süreçte faktör olacağı da hesaba katılmalı.
Bu itibarla sürecin düz bir çizgiden ibaret olmadığı akıldan çıkarılmamalı.