Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kolombiya, Küba ve Meksika’dan oluşan ilk Güney Amerika ziyaretine dün başladı. İkinci ziyaretini Brezilya, Venezuela ve Bolivya’ya yapacak olan Erdoğan, uzun uçak yolculuğu sırasında, sorularımıza çok tartışılacak yanıtlar verdi. “Sır küpüm” olarak nitelediği Hakan Fidan’ın, milletvekili adayı olmak için MİT Müsteşarlığı’ndan istifa etmesi konusunda, “Bazı görevleri kafasında planlamak gibi bir durumu olabilir. Ya da ona belki bu tür bazı vaatlerde bulunulmuş olabilir. Ben kendisine net olarak ‘ayrılmanı doğru bulmuyorum’ dedim. Maalesef artık yorulduklarını söyleyerek böyle bir adım atmayı kendileri için uygun buldular. Paralel yapıyla mücadelede neler çektiğimiz ortada. Tek başıma kalsam da ben bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm” ifadeleriyle, yola çıkmadan önceki açıklamalarını daha da ileriye taşıdı. İç Güvenlik Paketi’nin çıkmaması halinde seçimin silahların gölgesinde yapılacağını kaydeden Erdoğan, 7 Haziran seçiminde aslında yeni anayasa ve başkanlık sisteminin oylanacağını söyledi. Erdoğan, kafasındaki model konusunda Ak Parti’nin TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği öneriyi işaret etti.
Erdoğan’ın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan Güney Amerika yolunda uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
‘İZİN ÇIKARSA CAMİ YAPARIZ’
Kolombiya’nın FARC sorunu vardı. İki yıldır masada oturuyorlar. Bizde de benzer bir sorun var. Terörle mücadele konusunu ele alacak mısınız?
- Terörle mücadele konusunda görüşmelerimiz olacak. Kolombiya bize göre sanki daha avantajlı bir konumda. Onlar vardıkları noktayı, biz vardığımız noktayı, çevremizde gelişen terör eylemlerini ele alacağız. Küba’da 4 bin kadar Müslüman var. Ortaköy camiinin benzerini yapmak için başvurduk. Suudiler de başvurmuş, bekliyoruz. İzin çıkarsa yapacağız.
‘NET SÖYLEDİM AMA...’
Hakan Fidan’ın istifasını doğru bulmuyorum dediniz...
- MİT sıradan bir kurum değildir. Sıradan bir insanı da kolay kolay getiremeyiz oraya. Çok sık eleyip ondan sonra gelinebilen bir makamdır. MİT’in başında son derece güvenilir bir kişi olmalıdır. Nitekim ben oraya son derece güvenilen, hatta sır küpüm olarak görebileceğim birini getirmiştim. Daha öncesinde söz konusu arkadaşı özel temsilci olarak görevlendirdiğim anlar da olmuştu. Dolayısıyla bu makama gelmiş olan bir kardeşimizin milletvekili adayı olmak ya da onun ötesinde bazı görevleri kafasında planlamak gibi bir durumu olabilir. Ya da ona belki bu tür bazı vaatlerde bulunulmuş olabilir, bulunmuş olabilirler orasını bilemem. Ama ben kendisine açık ve net olarak ‘ayrılmanı doğru bulmuyorum’ dedim. Senin göreve devam etmen gerekir çünkü burası rastgele bir yer değil. Siz gidersiniz sizin yerinize bir başkası gelir, o ayrı mesele. Bunu normal bir memuriyet olarak görebilirsiniz. Ama bu öyle bir makam değil.
Dolayısıyla doğru bulmuyorum ama kendileri artık yorulduklarını söyleyerek, burada daha fazla devam edemeyeceklerini söyleyerek maalesef böyle bir adım atmayı kendileri için uygun buldular ve bu adımı attılar. Bundan sonraki süreç Sayın Başbakan’a ait olan bir süreçtir. Yerine kim gelecekse sayın Başbakan teklif yapar. Biz de onar ya da onamayız. Kimin geleceği çok önemli çünkü bizim paralel yapıyla mücadele esnasında neler yaşadığımız, neler çektiğimiz her şey ortada. Böyle bir ortamda böyle bir tabloyla karşı karşıya kalmayı ben asla doğru bulmam.
‘SEN KENDİNE BAK’
Bu süreçte sıkıntı olur mu?
- Yok, ne sıkıntı olacak. Ben her zaman söylüyorum. Tek kişi dahi kalsam ben bu mücadeleyi sonuna kadar sürdürürüm. Paralel yapı ve benzerleriyle...
Kılıçdaroğlu’nun bazı açıklamaları olmuştu, “Başbakanlık’ta boşluk var, orayı dolduracak, o yüzden istifa etti” gibi.
- Sen mevcut Başbakan’ın gidip gitmeyeceğiyle ilgileneceğine kendine bak. Sen nereye gelebiliyorsun ona bak. Kendisinin böyle bir hayali, böyle bir derdi yok. Ben başbakan olabilir miyim bunu düşünmüyor, Davutoğlu üzerinden politika üretmeye kalkıyor.
New York Times’ta yayınlanan Gülen imzalı yazıyı biliyorsunuz. Daha sonra Temsilciler Meclisi’nden 88 kişinin imzası olan bir mektup gönderildi Kerry’ye. Türkiye’de basın özgürlüğünün olmadığı vs. gibi bir içerik taşıyordu bu mektup.
- Bu atılan adıma karşı, mektuba karşı parlamentoda Amerika-Türkiye Dostluk Grubu milletvekillerimizin bir karşı yazısı olacak Sayın Kerry’e. Arkadaşlar zannediyorum hazırlıyorlar. Benim için manidar olan, gerek o yazıyla ilgili gerek seçim kampanyalarında partilere yapılan bağışlar vs. ile ilgili bilgiler geliyor. Nereden nereye nasıl kaynaklar aktarıldığı noktasında da keza bilgiler geliyor. Öyle sanıyorum ki bunlar yarın kitaplar haline, belgeseller haline gelecek ve uluslararası siyaset camiasını sarsacak nitelikle şeyler ortaya çıkacak.
Çok ilginç şeyler var; bakın bu sabah (dün) 21 kişilik bir operasyon yapıldı, öyle değil mi? Bu operasyonun liste başında kim var? Fethullah Gülen var, alt sıralarda da malum alınan isimler var. Bunlarla ilgili adımı emniyet-yargı müşterek olarak sürdürüyor. Artık iş derinleştirilmeye başladı. Derinleştikçe başka şeyler de ortaya çıkmaya başlayacak. Türkiye’deki şehir imamları açıklandı ve bunların hepsi birden kaçıverdi. Yakında belki de ülkelerin imamları açıklanacak. Ülkelerin imamlarının açıklanmasıyla birlikte uluslararası camiada bakalım neler olacak. Ben geçen gün Mali Cumhurbaşkanı’na bunu açıkladım. Mali Cumhurbaşkanı hiç tereddütsüz anında, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ne ters hareket eden kim varsa bize ters hareket etmiş olur. Gereğini yaparız’ dedi.
En son yaptığınız konuşmalarda ‘bana ve aileme tehditler geliyor’ dediniz. Biraz açar mısınız?
- Bursa’daki konuşmamda da belirttiğim gibi bu konuda bize gelen bilgiler bu yönde. Şahsımla ilgili ailemle ilgili tehditler var. Şahsımla alakalı olarak öldürmek ve benzeri türden hakeza, ailemle alakalı olarak da bazı tehditler söz konusu. Siz tabii korumalarınızı falan güvendiğiniz insanlar olarak görüyorsunuz ama bakıyorsunuz onların içinden de çıkıyorlar. Bir tanesi ya da iki tanesi öyle olabiliyor. Böcek olayında olduğu gibi.
Adam kalkıyor mesela mahkemede “Cumhurbaşkanı bana çok güvendiği için, beni çok takdir ettiği için Libya’ya gönderdi” diyor. Adamı ben tanımam, bilmem. Bunu söyleyecek kadar bunlarda yalan meşrudur. Aynı şekilde orada olan koruma müdürünün durumuna bakıyorsunuz, benim koruma müdürüm emri altında olan polis memurlarını tanımayacak da ben mi tanıyacağım? Bunları tanıyabilen o, istediği yere yerleştirebilen, sevk ve idare eden o ve diyor ki Başbakan’a en yakın yerde olan bendim, çok severdik... İyi severdin de, bu ne? Nasıl oluyor da bunlar buralara kadar sızıyor. Şimdi birçok yerden öyle enteresan bilgiler gelmeye başladı ki... Artçı ekiplerde benzer tezgahlar kurulmuş. Öncü ekiplerde keza. Ama bunları neden sonra, birçok olayın meydana gelmesiyle tespit edebildik.
‘İNSANA ACIMIYORLAR’
Bu son operasyonda terör bağlantısı ortaya çıkmış... Kabinenin tamamını dinlemişler, bir tek İdris Naim Şahin’in dinlenmediği söyleniyor. Terör örgütü oluşturup bunu hükümetin üzerine atma iddiaları var. Bir de önceki operasyonlarda da 30 kişinin gözaltına alınıp sadece ikisinin tutuklanması gibi durumlar yaşandı...
- Bu durum maalesef kamuoyunda olumsuz bir algı ortaya çıkartıyor. Bugünkü operasyon neticesinde de nelerin olabileceğini göreceğiz. Temenni ederim ki, burada aynı yanlışa düşülmez. Daha isabetli bir yargı kararı oluşur. Tabii bu yargı kararının uluslararası boyutu olabilir. Devam eden yargı süreçlerinde de bazı şeylerin ortaya çıkabileceği kanaatindeyim.
İşledikleri suç boyutuyla konuşuyoruz paralel yapıyı ama aynı zamanda politik bir yapı olduğunu da kavrıyoruz. Yapının işlemesinde bir inanç boyutu da var. Bunlardan boşalan yeri başka yapıların başka cemaatlerin doldurma ihtimali yok mu?
- Bazı yazarlar bunların “Opus Dei” (İspanya’da ortaya çıkan Katolik tarikatlarından) tarikatını çağrıştıran bir yapılanma olduklarını ileri sürüyorlar. Aslında bunlar daha ziyade ABD’deki “Evangelist”lerin bazı radikal unsurlarını çağrıştırıyorlar. Bunlar tarikat havasında değiller. Bu orada (Amerika’da) fazla yaşamanın getirdiği bir şey de olabilir. 1999 Türkiye’den gidiş ve gidişten itibaren orada yüklenilen görev ve bu yüklenilen görevle birlikte yapılan şeyler orada. Ama tabanları bunu bilmiyor. Tabanları bunu tamamen dini meşruiyet olarak algılıyor bunlar da o dini meşruiyete sarılıyorlar. Öyle şeyler var ki bulunduğumuz makam bunları söylememize müsaade etmiyor. Bunlarda bir kere “insana acıma” diye bir şey yok.
Geçenlerde bir başlık atmışlardı: “Kod adı Süfyan yeri Sincan.” Kimin kod adı Süfyan? Beni kastediyorlar. Beddua seansları yaptılar. Hak noktasında haklarımızı aldık. Hukuk halk nezdidir. Bunu aldık. Yasal hakkımızı almak için uğraşıyoruz. Yasal bazı düzenlemeler yaptık. Ama onların işine yaradı. İş 2010’da referandumla başladı. Ama bu iş bumerang gibi. Onlar savurdu şimdi onlara döndü. Haziran seçimleri bu yüzden önemli.
Bana hakaret eden bakanı görevden aldı
Yeni Suudi kralının açıklamaları var. Mısır’da İhvan’a yönelik süreç tersine döner mi?
- Kral Abdullah ile şimdiki Kral Selman kıyası yapmam doğru olmaz. Kral Abdullah ile Suriye konusunda aynı fikirdeydik. Bizi takdir ediyordu. Ama darbe konusunda ayrıştık. Kral Selman göreve geldikten sonra attığı adımlarla inanıyorum ki iki ülke arasındaki ilişkiler eski günlerine dönecektir. Cenaze töreninde görüştük. Gelince bu ülkeyi ziyaret edeceğiz. Kral Selman ile Kral Abdullah ölmeden önce de görüşmüştük.. Kral Selman değişiklikler yaptı. Kral Selman’ın görevden aldığı bakanlardan biri vardı ki şahsım hakkında çok ağır hakaretler yapmıştı. Onu görevden aldı ki bu manidardır.
Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Bogota’da yöresel el sanatları ürünlerinin satıldığı çarşıyı gezdi. Erdoğan çifti bronz bir el heykeli satın aldı. Fotoğraf: Kayhan Özer AA
7 Haziran’da anayasa ve başkanlık oylanacak
Başkanlık konusunda bir model var mı? Hayalinizde nasıl bir başkanlık var?
- Biz başkanlık çalışmasını aslında yaptık. Söylediğimiz aslında yeni de değil.. Hatırlayın bir önceki dönemde benim başbakan olduğum sırada çalışmaları yapmış hatta Meclis Anayasa Komisyonu’na göndermiştik. Bizim başkanlık konusu ile ilgili çalışmalarımız hazır. Bizim için ekonominin ve demokrasinin at başı gittiği bir sistemdir. Başkanlık sisteminin denetim mekanizmasını kaldırdığı yalanını da söylüyorlar. Olabilir mi böyle bir şey? Aksine denetimin daha da arttığı bir sistemdir. Yeni anayasanın içinde başkanlık mutlaka yerini almalıdır. Çözüm süreci yerini almalıdır. Demokrasi paketleri yerini almalıdır.
Bu seçim yeni anayasanın ve başkanlık sisteminin oylanacağı bir seçim mi olacak? Vatandaş böyle mi görmeli?
- Evet. Aynen öyle olacak. Sayın Başbakan da böyle söylüyor. Seçim bunun üzerine, bu oylanacak.
Başkanlık açıklamaları konusunda Sayın Davutoğlu’nun sona kalmasını eleştirenler oldu? Ak Parti seçmeni ne düşünüyor?
- Kamuoyu araştırmalarına bakıldığında tabanın elbette ki yüzde yüz ‘evet’ demesi söz konusu değil. Ama kahir ekseriyet ‘evet’ diyor. Bu seçim Türkiye açısından kırılma dönemini yaşayacak. Muhalefetin başkanlığa karşı olmasının nedeni başkanlık olursa sadece iki güçlü parti olacak. Bundan korkuyorlar.
Paket olmazsa seçim silahların gölgesinde olur
İç Güvenlik Paketi’ne yönelik yoğun eleştiriler var...
- İç güvenliğin olmadığı ortamları seviyorlar. İç Güvenlik Paketi çıkmazsa bu seçimleri bundan öncekiler gibi silahların gölgesinde yaparız. Özellikle Doğu ve Güneydoğu’da. Vatandaş ne diyor; can güvenliğimizi sağlayın ki oyumuzu güvenle kullanalım. Bakın muhalefet ne diyor ‘elinde molotoflarla gidenlerin önünde giderim’ diyor. Ellerinde molotof, demir bilye olanlara ‘direnme hakkını kullanın’ diyor. Ana muhalefetin başı molotof için ‘direnme hakkı’ diyor. Yavru muhalefet de ondan geri kalmıyor. Böyle bir demokrasi olamaz, bu şekilde parlamenter demokrasiyi savunamazsınız. Bakıyorsunuz MHP de onların yanında yer alıyor. Bunların dördüncüsü de paralel yapı.
‘Anlamsız bir açıklama’
HDP’den, ‘barajı aşamazsak Diyarbakır’da alternatif Meclis kurarız’ yönünde ifadeler duyuluyor. Süreçle ilgili tavır ve açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Siyasetin içinde adeta doğdum, büyüdüm, bu noktalara geldim. Bu isimlerin yaptığı açıklamanın Türkiye gerçekleriyle bağdaşır bir durumu yok. Eğer A partisi B partisi barajı aşamazsa bu durum yüzde elli oyla anayasayı değiştirecek noktaya getirir sizi. Onların Diyarbakır’a ayrı bir parlamento sözleri bir anlam ifade etmiyor. Bu kaosun önlenmesi için de İç Güvenlik Paketi önemli. Çıktığı takdirde illegal yapılanmaların tamamının önüne geçilecektir. Bize kadar devlet öncelikli bir bir durum vardı. Bizimle millet öncelikli bir devlet oldu. Bunu engellemeye çalışırlarsa bedelini öderler. Özgürlükler benim özgürlük alanıma kadar serbesttir. Bu illerde sadece onlara oy verenler yaşamıyor. Onlara neler neler yaptınız. Şehirde cam çerçeve indirdiniz. İç Güvenlik Paketi’yle bunları yapamayacaksınız.
PKK bile Türkiye’ye bu zararı vermedi
MGK’da bu konu karar haline geldi. Buna rağmen ülke için tehdit görülen bu konudaki mücadeleye yönelik sizin bir endişeniz mi var ki, ‘ben yalnız başıma kalsam bile tek başıma mücadele edeceğim’ diyorsunuz, tüm kurumlar gerekli hassasiyeti göstermiyor mu?
- Ben kendi hassasiyetimi ortaya koyuyorum. Ve hükümetten, tüm kurumlardan bu hassasiyeti bekliyorum. MGK kararı iletildikten sonra hükümet gerekli adımları attı. Nisan ya da mayısta yayımlanacak olan MGK Ulusal Güvenlik Siyaset Belgesi’nin içine bu girmiş olacak. Bu aynı zamanda yargının elinde de önemli bir dayanak olacak, atacakları adımlarda önemli bir yeri olacağına inanıyorum. Buna ne kadar önem verdiğimi ifade etmek için tek de kalsam sürdüreceğim diyorum. Bugün PKK terör örgütü bile uluslararası camiada bunların Türkiye’ye verdiği zararı vermemiştir. Bunlar uluslararası camiada uluslararası parlamentolarda, devlet başkanlarıyla, şunlarla bunlarla her türlü kirli ilişkiler içine girerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kötüleme gayreti içindeler. PKK bunların bu yolunu denemiyor. Onların denediği yol silahlı eylemler.
Medya özgürlüğü yokmuş, Türkiye’deki medya özgürlüğü bugün Amerika’da yok. New York Times’ta böyle bir yazıyı nasıl çıkartıyor bunlar? Acaba siz Türkiye’de Amerika aleyhine böyle bir yazı çıkartabilir misiniz? Çünkü bunlar arazinin rengi neyse o renge rahatlıkla uyabiliyor. Onu oradan çıkarabilmek öyle kolay bir iş değil. Ve bizim çok hassas kurumlarımızın içerisindeki sızmaları bile aynen o şekilde. Değerler noktasında herhangi bir şeyleri söz konusu değil. İşte şimdi diyelim ki bakın faizsiz banka değil mi, işte katılım bankası. Ne yapıyor, diyor ki gidin bankalardan kredi alın, aldığınız krediyi getirin buraya yatırın. Böylece burayı ayağa kaldıralım gibi yollar kullanılıyor. Aynı şekilde mesela Kestanepazarı’na ilk geldiği zamanlarda yaptığı konuşmalar, açıklamalar var, ama bir de 28 Şubat sürecinde yaptığı açıklamalar var. Nerelerden nerelere geldi.