Türkiye, uzunca bir süredir Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin Başkanı Mesud Barzani ile iyi ilişkiler içerisinde. Dışişleri Bakanlığı ve MİT, Kuzey Irak’ta konuşlanan PKK’nın Türkiye’ye girişinin engellenmesi, PKK’nın can damarlarının kesilmesi hatta silah bırakması konusunda Barzani ile ortak hareket etmeye çalışıyor. Bu amaçla, Barzani ile devam eden görüşmeler var. Hem Türkiye’nin konuyla ilgili en kritik isimleri Kuzey Irak’a gidiyor hem de Barzani, kritik dönemlerde Türkiye’ye geliyor.
Barzani ile ilgili bu tavrın geliştirilmesinde, özellikle hem ABD yönetimince tanınması, hem Irak yönetiminde etkisinin bulunması hem de PKK’nın silahı ve şiddeti terk etmesine yönelik söyleminin etkisi var.
Ancak işin bir başka yanı var ki Barzani üzerinden terör sorununun çözülemeyeceğini açıkça ortaya koyuyor. Yazarımız Hasan Cemal’in Barzani ile yaptığı söyleşi de bu düşünceyi yeniden teyit eder bir nitelik taşıyor.
Barzani, bu görüşmede, Cemal’e, “Büyük Kürdistan” konusunda 1993’teki bir açıklamasının anımsatılması üzerine, “Yanıtımı herhalde hatırlıyorsun. Bağımsız devlet idealimizi belirtmiştim” diyor.
Barzani, bu hedefi için şunları kaydediyor:
“Her şeyden önce bu bizim doğal hakkımız. Buradaki en büyük sorun Kürtlerin dört devlet arasında paylaşılmasıdır. Asıl sorun burada. İşi zorlaştırıyor. Eğer böyle olmasaydı Kürtler, iki devlet arasında paylaşılsaydı veya hepsi bir devlete bağlı olsaydı Kürt devleti daha kolay kurulabilirdi. Bütün Kürtlerin haklarına kavuşmasından yanayız. Onların en doğal haklarıdır.”
PYD desteği
Barzani’nin, Suriye’deki iç karışıklıkların ardından Kuzey Suriye olarak anılan bölgede, PKK’nın kurduğu PYD adlı örgütün hakimiyetinden rahatsız olmadığı da biliniyor. Aksine Barzani, bölgedeki farklı Kürt grupların çatışmalarını önlemek için arabuluculuk yaptı. PYD’lilerin Kuzey Irak’ta Barzani’ye bağlı güçler tarafından da eğitildiği biliniyor.
Barzani, PYD’nin Suriye’deki etkinliği konusunda, Cemal’e, “Özellikle Suriye Kürdistan’ında istihbarat ve asayişle ilgili yerlerin nasıl PYD’ye teslim edildiğini, bunun Suriye makamlarıyla yan yana nasıl durduğunu hala anlamıyorum. İki taraf arasında bir ittifak mıdır bu, yoksa Beşar Esad rejiminin bir zayıflığı mıdır? Biz bunun üzerinde duruyoruz. Tekrar ediyorum. Biz şimdi Suriye Kürdistan’ında Kürtlerin kendi aralarında bir çatışmaya yönelmemesi üzerinde duruyoruz” diyor.
Söyleşinin bir başka kısmında ise Barzani, “PYD inkar edilemez. PYD, Suriye Kürdistan’ında mevcut. Ama Suriye’nin dışında bu iş çok büyütülüyor. Oradaki Kürtler Suriye’nin Kürtleri. Oranın Kürtleri PYD’ye de PKK’ya da sempati duyabilirler. Başka gruplara da sempati duyabilirler” ifadelerini kullanıyor.
Kürtler çatışmasın
Barzani’nin en hassas olduğu noktanın Kürt grupların birbiriyle çatışmaması olduğu biliniyor. Hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’de. Bu nedenle, Türkiye ile yakın ilişkilerine rağmen PKK’ya karşı hiçbir zaman güç kullanmadı. Bölgedeki ağırlığına rağmen, PKK’yı silah bırakmaya ikna edecek bir gücü de bulunmuyor. Bu konuda beklenen etkide bir çaba gösterdiği de söylenemez. PYD’ye verdiği destek de düşünüldüğünde, Barzani’nin Türkiye’nin PKK’yı etkisiz hale getirme projesinden çok, kendi projeleri için uygun hareket alanı yaratmaya yönelik hamleler yaptığı anlaşılıyor.
Bu durumda sözünü ettiği bağımsız Kürt devletinin bir parçasının da Güneydoğu olup olmadığının Barzani tarafından açıklığa kavuşturulması gerekiyor.