Gezi Parkı’nda başlayan ve üç haftayı dolduran protesto gösterileri devam ediyor.
Gezi Parkı’na yapılan müdahaleden sonra DİSK, KESK gibi sendikalar, TMMOB, TBB gibi meslek kuruluşları ve bazı sivil toplum kuruluşları da katıldılar.
Gezi Parkı eylemi başladığından bu yana eyleme katılan gençler için çok sık bir biçimde, “orada bir sosyoloji var” ifadesini duyar olduk. Eylemi başlatan gençlerle ilgili olarak, “apolitik gençlik, sanal dünya gençliği, bilgisayar çocukları” gibi ifadeler de kullanılıyor.
Ulusal ve uluslararası bilim çevrelerinde saygın bir yere sahip olan CHP Genel başkanı Yardımcısı Prof. Dr. Sencer Ayata’ya hem sözü edilen bu, “sosyoloji”yi hem de giderek büyüyen protestocu kesimi sordum.
Üç halka
Prof. Dr. Ayata, eylemcileri sosyolog gözüyle, “üç halka” olarak şöyle tanımlıyor:
1- Eylemin çekirdeğinde yer alan ve çoğu 1990’lı yıllarda doğmuş gençler. Bu gençler, “yaşam tarzıma dokunma; beni, mevcut ve tarihsel değerlerimi aşağılama” tepkisiyle ortaya çıktılar.
2- İkinci halkada kozmopolit kentliler var. Bunlar, sadece İstanbul’da ikamet eden, İstanbul’da yaşayan değil İstanbul’u yaşayan ve kent üzerinde söz hakları olduğunun bilinciyle hareket eden kesim.
3- Üçüncü halka ise, tencere-tava çalan, yüzde 80 CHP’li mahalle ve semt sakinleri.
Vasıflı çalışanın tepkisi
Ayata Hoca, bu kesimlerin türdeş olmamakla birlikte türdeş yönleri olduğunu da vurguluyor ve şu saptamayı yapıyor:
“İktidarın anlaması gereken, bu isyanın vasıflı işçi isyanı olduğudur. Bu kesimler, bulundukları yere eğitimleri sayesinde gelmiş, yeni orta sınıf mensubu insanlar. Yaşam tarzlarına, kültürlerine müdahale edilmemesini, İstanbul’u kültürüyle yaşamak isteyen, eğitimli çalışan kesimlerdir. Bu kesimin taleplerini dikkate almak yerine, ‘beni destekleyen kesim daha fazla, benim kalabalığım daha fazla, bunlar bir kısım elitlerdir, bunları bastırırız’ diye yaklaşmak iktidarın yaptığı en önemli hatalardan biridir.”
3. boyut
Prof. Dr. Ayata, bu kesimlerin toplumsal muhalefet hareketi oluşturmalarında siyasal ve kişisel hayat alanlarının sınırlandırılmasının yanı sıra 3. bir boyutun da bulunduğunu söyledi. Ayata, “3. boyutu” şöyle izah etti:
“Eylemin çekirdeğinde yer alan 90’lı yıllarda doğmuş gençler ile onların anne-babaları ve çevreleri açısından siyasal hak kullanımı ve yaşam tarzı alanının sınırlandırılmasının yanı sıra mevcut ve tarihi değerlerinin kötülenmesi, aşağılanması da tepki göstermelerinde önemli bir faktördür. Başbakan ve iktidar sözcüleri, çok sık bir şekilde bu kesimin başta Atatürk ve İnönü gibi silah arkadaşları olmak üzere Cumhuriyet’in kurucu öncü kadrosuna yönelik suçlayıcı, küçümseyici üslupları, her olayı Cumhuriyet tarihinden bir gerekçeyle CHP’yi sorumlu tutar şekilde konuşmaları, insanları ve özellikle gençleri, dini referanslara göre değerlendirmeleri, bu tepkinin 3. boyutunu oluşturuyor. Özellikle gençler, bu yaklaşımı kuşak itibarıyla anne ve babalarına, onların değerlerine de hakaret, onların da aşağılanması olarak görüyor ve tepki gösteriyorlar. Bu gençler dünyayı da yakından izleyen, teknolojiye hakim gençler. Dünyada yükselen değerleri, insan haklarını, genişleyen özgürlükleri, hukuku, eşitliği biliyorlar ve bu konuda baskılanmaya itiraz ediyorlar. Sürekli buyurgan bir tarzda yaşamlarına şekil verilmesini kabul etmiyorlar.”
Ayata Hoca’ya göre iktidarın, bu gençleri, polis zoruyla baskı altında tutmak yerine; kendi üslup ve hükümet etme biçimini değiştirmesi gerekiyor.