İskandinav Mitolojisi’nde, 'Tanrıların Babası' olarak isimlendirilen Odin, yalnızca mitolojik bir figür değil, pagan inancının en yüce tanrısı olarak geçiyor. Peki oğlu Thor ile birlikte İskandinav bölgesinin en önemli inanç figürlerinden olan Odin Türk mü? İlk kez duyanlar için şaşırtıcı bir soru olabilir ama Odin’in, hatta tüm İsveç halkının Türk olduğu iddiası, İsveç tarihinin kurucusu olarak adlandırılan Prof. Sven Lagerbring’e ait. Prof. Sven Lagerbring, 'İsveççenin Türkçe ile Benzerlikleri' ismiyle kaleme aldığı kitabında, Odin ve İsveç halkının Türk kökenli olduğunu açıklamakla kalmamış, iki dilin arasında bugün bile benzer olan özellikleri detaylarıyla anlatmış. Peki bütün bu iddialar ne kadar doğru?
Tarih araştırmacısı Doç. Dr. Selahattin Özkan Viking ve Türk mitolojileriyle ilgili farklılıkların ve benzerliklerin olduğunu ifade ederek, farklı oldukları için birbirlerine tamamen yabancı diyemediğimizi, aynı oldukları için de akraba topluluklar olduğunu söylemeyeceğimizi söyledi. "Vikingler ve Türkler arasında muhakkak ki bir etkileşim var" diyen Doç. Dr. Özkan, benzeyen ve ayrılan noktaları daha da açabileceğimizi fakat bu benzerliklerin bir anlam ifade etmediğini şöyle örnekledi:
"Nasıl ki kutuplarda yaşayan Eskimo inançlarının Afrika'da yaşayan kabile inançlarıyla benzerliğini ortaya koyduğumuz zaman bunun doğrudan iki halkın akraba olduğunu göstermeyeceği gibi bizler de Türklerle Vikinglerin inanç sistemleri benzediği için akraba olduğunu söyleyemeyiz. "
'ODİN'İ YANLIŞ İFADE EDİYORUZ'
Odin'in Türk olduğunu iddia eden Sven Lagerbring’in kitabında, Thor'un ‘Tur’ kelimesinden, Odin'in ise ‘Ot - İn’ kelimelerinin birleşmesinden türediği, ‘inen ateş’ anlamında olduğu teorisi ne kadar doğru? Doç. Dr. Özkan bu iddiaya, "Odin kelimesiyle biz kendi dilimize uygun şekilde ifade ediyoruz. Ancak kelimenin aslı kadim Nors dilinde, yani özgün kaynağında kelime 'Óðinn' olarak geçmektedir. Burada bir 'd' sesi yoktur, 'ð' vardır. Bu ses aslında 't' ile 'h' sesinin bir arada kullanılması demektir. Yani iddia ettikleri gibi Odin'in ifadesinde, Türkçe’deki Od yani Ateş kelimesi ile benzeşmesi mümkün değildir. İki farklı ses, iki farklı anlam vardır. Nors dili ve Viking mitolojisi uzmanları 'Óðinn' adının etimolojisini çıkarmıştır, bu konuda bir tartışma yoktur. Türkçe olması mümkün değildir. Türk dilinin ifade imkanları ve sahip olduğu sesler ortadadır. Bunlara tahlil edilmeden bakıldığı zaman yanlış etimolojik sonuçlara varabiliriz" diyerek cevap verdi.
Selahattin Özkan, bu teorilerin ortaya çıkmasının sebebini I. Dünya Savaşı'na kadar Batılı toplumlarda etimolojik ve filolojik araştırmaların çok yaygın olmasına bağladı. "Germen toplumları kendilerinin ulusal bilincini oturtmak için (Vikingler, Germenlerin alt kabilesidir) bir takım araştırmalara gittiler" diyen Doç. Dr. Özkan, etimolojik, jeolojik ve arkeolojik araştırmalar yaptıklarını, bunların daha sonra çok mühim sonuçları olduğunu ve bir ucunun faşizme kadar gittiğinin altını çizdi.
Bütün bunlara ulusal kimlik arayışının sebep olduğunu söyleyen Doç. Dr. Özkan, "Bunun 'edebiyattaki ve mitolojideki karşılığı nedir?' merakı gelişti ve bütün Germen soylu topluluklar kendi ulusal kimliğini aramaya çalıştı" ifadelerini kullandı.
BİR KISMI REDDEDİLDİ
Arayışları sonucunda 'Aryan' tezi ortaya çıktığını ve Germenlerin 'Aryan' kökenli bir topluluk olduğunun öne atıldığını söyleyen Doç. Dr. Özkan, "Birçok Alman, İsveç ve Danimarkalı araştırmacı kendilerini bir anda Hindistan'da, Pakistan'da, Anadolu'da ve Orta Asya'da buldu. O zamana kadar kendilerini yabancı gördükleri topluluklarda, 'Bir soy-akrabalık bağı var mı?' diye araştırmaya koyuldular" dedi.
Yapılan araştırmaların tamamının günümüzde geçerli olduğunu söylemeyeceğimizi ve bir kısmının reddedildiğinin altını çizen Doç. Dr. Özkan, "Önümüzde adeta kanun olarak görülen bir gerçeklik var. Bu görüşün önünde duran şey Hint-Avrupa dil ailesinin ve Ural Altay dil ailesinin birbirlerinden ayrı olduklarıdır" diye konuştu.
'ORTAKLIKLAR BULUNMUYOR'
Doç. Dr. Selahattin Özkan, Türkçe'nin kesin bir şekilde Ural-Altay dil ailesine ait olduğunu, Germen soylu dillerin ise Hint-Avrupa ailesinde bulunduğunu, bu iki dil ailesinin ve bu dillere ait kültürlerin birbiriyle akraba olduğunu söylemenin çok yanlış olacağını vurguladı. "Türkçe'nin özellikleriyle İsveççe'nin özellikleri günümüzde modern anlamıyla karşılaştırıldığı zaman ortaklıklar bulunmuyor" diyen Özkan, bu çalışmaların 19. yy'a kadar öncül araştırmalar sayıldığını ancak günümüzde bu araştırmaların doğru olmadığının görülebileceğini belirtti.
TÜRK OLABİLİR Mİ?
Peki Odin gerçekten Türk olabilir mi? Doç. Dr. Özkan, bu konunun ortaya atılmasına sebep olan ismin 12. yy'da yaşamış İzlandalı şair Snorri Storluson olduğunu söyledi. Snorri Storluson, 12. yy'da derlediği eski inançlara ait bilgileri bir araya getirdi ve 'Edda' ismiyle yayınladı. Nesir (Küçük) ve Manzum (Büyük) Edda olarak ikiye ayrılan bu eserde Viking inançları kadim ezgiler, alıntılan şiirler ve açıklayıcı düz metinler ile aktarıldığını söyleyen Doç. Dr. Selahattin Özkan, Snorri Storluson’un yazdıklarına baktığımızda Odin'i ve Thor'u Türk ülkesiyle, Türk ülkesindeki Truva kentiyle bağladığını gördüğümüzü ifade etti.
Doç. Dr. Özkan, Snorri Storluson'un neden bu bağdaştırmayı yaptığını iyi düşünmek gerektiği görüşünde. "Bunu karşılaştırmalı filoloji çalışmalarıyla ortaya koymamız lazım" diyen Özkan, "Bu metni doğrudan veri kabul edip 'Evet Türkler ve Vikingler akrabadır, aynı kökenden gelmiştir' dersek ve metni salt biçimde kabul edersek yanlış olur. Metni o çağın düşünce biçimiyle ele almak gerekir. O zamanda yaşayan insanların coğrafi bilgisine bakmadan yaptıkları coğrafyaya ait tanımlamaları anlamak mümkün değildir. Bir insanın dediklerini ancak o insanın yaşadığı zamanın bilgileriyle ölçebiliriz" açıklamalarında bulundu.
Böyle bakıldığında Odin'in Türk olup olmadığı sonucuna nasıl varabiliriz? Doç. Dr. Özkan, 12. yy'da Snorri Sturluson 'Edda' metnini yazıya geçirdiğinde, 11. yy'da bu destanlar yazıldığında, 8-9. yy'larda Vikingler Anadolu ve Trakya coğrafyasına indiklerinde, Yunanların ve Romalıların kendilerini Truva'ya bağladığını fark ettiklerini söyledi.
TYRKLAND NEREDE?
Vikingler bir yandan Kuzey Denizi’ni aşıp İngiliz adalarına çıktıklarını ve egemenliklerini genişlettiklerini, bir yandan da Dinyeper nehriyle Karadeniz üzerinden Konstantinopolis’e kadar ulaştıklarını söyleyen Doç. Dr. Özkan, "Yunanların, yani aslında Romalıların kendilerini Truva'ya bağladığını görmüşlerdir. Roma Mitolojisi için de Yunan Mitolojisi için de Truva bir esin kaynağı, doğum merkezi, yaratılış odağıdır" ifadelerini kullandı. Truva ülkesinin nerede olduğu 19. yy'a kadar bilinmediğini söyleyen Özkan, "Truva kentinin, Homeros’un destanlarından anlatılan öyküleri Türk anayurdunda, bugünkü Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde olduğunu biz 19. yy'da öğrendik. Onun öncesine kadar Truva kenti sadece edebî bir efsaneydi" diye konuştu.
Yazılı kaynaklarda kimlik inşasına bakıldığında bütün toplulukların kendileri Romalı ve Yunan görme ve benliklerini Truva destanına bağlama eğiliminde olduğunu gördüğümüzü söyleyen Doç. Dr. Özkan, Vikinglerin de bu eğilimde olduğunun altını çizdi. Çünkü Avrupalı olmak demek Hıristiyan olmak, yazılı kültüre geçmek kadar biraz da Yunan ve Roma medeniyetine bağlanmak ile mümkündü. Bunun farkında olan Avrupa medeniyetine dahil olmaya çalışan toplumlar da bu yolu takip etti. Selahattin Özkan, Vikinglerin yazılı metinlerinin Truva destanına bağlandığını ve bu bağlamayı yaparken de 12. yy'a bakmanın önemli olduğunu vurguladı. Peki 12. yy'da Türkler nerede yaşıyordu? Selahattin Özkan bu soruyu şöyle yanıtladı:
"Snorri Sturluson, Thor ve diğer tanrıların Türk ülkesindeki Truva'dan geldiğini söyler. Der ki "Atalarımız, Türk ülkesinde bulunan Truva isimli kentten geldiler." Şimdi düşünelim 12. yy'da yaşayan bir insanın Türk ülkesi dediği zaman neresi gözünde canlanır? Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki; Vikinglerin bildiği Türkler bizim bildiğimiz Osmanlılar, Selçuklular veya Anadolu coğrafyasında bulunan Türkiye Cumhuriyeti değildir. Onlar Karadeniz'in üstünde, Kırım yarımadasının da bulunduğu coğrafyaya 'Tyrkland' demişlerdi. Onların kafasında Tyrkland coğrafyası Anadolu değildir. Şimdi Türkiye'ye baktığımızda Truva burada. Türk coğrafyasında. Türk kelimesiyle örtüşüyor. Ama 12. yy'da böyle değil. Örtüşmüyor. 'Tyrkland' Karadeniz'in üstünde. "
'TRUVA İLE ÖRTÜŞÜYOR AMA...'
"Nasıl olur da Truva’nın 'Tyrkland'da olduğunu söylemiştir?" sorusunun üzerinde duran Doç. Dr. Selahattin Özkan, Homeros destanında "Yunanlılar Truva'ya işgale gitti ve geri dönmek için bir denizden geçti" ifadesinin yer aldığını, Çanakkale Boğazı'yla örtüşen bir anlatı olduğunu, Çanakkale'de Truva bulununca da coğrafya ve destanın örtüştüğünü belirtti. Fakat Snorri Sturluson bunu 12. yy'da nasıl yaptı?
Doç. Dr. Özkan, "Snorri Sturluson şunu yaptı: Trykland Karadeniz'in üstünde doğu tarafında. Anadolu'da yani Güneybatı tarafında kim var? Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizanslılar var. Onlara Greekland, Yunan ülkesi diyorlardı. Onların gözünde Yunanlar (günümüzde Helen adıyla bildiğimiz ülke değil) yani Doğu Roma İmparatorluğu Güney Batı'da, Kuzeydoğu'da da Trykland var. Yani coğrafya bakımından elindeki materyali uyguladığı zaman Tyrkland, Truva ve Grek bağlantısı Kırım Yarımadası üzerinde oturmaktadır. Bunun günümüzdeki Helenlerle değil onların Grek dediği, bizim Bizans olarak tanıdığımız Romalılar ile ilgisi vardır. Bu bağlantı o çağın insanları için anlamlıdır. Ama günümüzde anlamsızdır. Çünkü Yunan kim Helen kim anlaşılmıştır, Truva kazılmış efsanevi kent açığa çıkarılmıştır. O dönemlerde arkeoloji olmadığı için elindeki tek veri yazılı metni coğrafyaya uygulamaktı. Snorri Sturluson bunu yaptı. Bu uygulamalar sonucunda 'Truva bilinmiyor ama Trykland'de olması lazım' demiştir. Onun dediği coğrafya da Kırım Yarımadası'nın üzerinde Azak Körfezi'nden geçince oluşan o büyük batı Hun coğrafyası. Snorri Sturluson Tyrkland'in bu coğrafya olduğunu bilmekteydi. Çanakkale’deki Truva antik kentinin Türk egemenliğine girmesine daha yüzyıllar vardı" diyerek cevapladı.
'İNKAR EDİLEMEZ'
Doç. Dr. Selahattin Özkan, metni o çağın bilgileriyle yorumlandığında Tyrkland, Truva ve Odin bağlantısını kurabildiğimizi fakat bugünün arkeoloji bilimi ve siyasi coğrafyalarıyla, kültür dünyasıyla karşılaştığımız zaman bu bilgilerin yanılsandığını söyleyebileceğimizi ifade etti. Hâlâ yazılı döküman tarihçiliği esas olduğundan bu tür söylemlerin ortaya atıldığını da ekledi.
Doç. Dr. Özkan, "Ortaçağ metinleri eleştirel gözle okunmalı, karşılaştırmalı çalışmalar ile kontrol edilmeli, o zamanın kültür dünyası bağlamında yorumlanmalıdır" dedi. Vikinglerin Germenlere ait bir topluluk olduğunu ve Avrupa dil ailesine ait olduğunun altını çizen Özkan, "İki dil ailesinin iki ayrı ferdinden bahsediyoruz. Bunların tarih içerisinde teması muhakkak var. Asla inkar edilemez. Ama kardeş topluluklar değiller. İki toplumun iki ayrı ferdi. Birbirlerini tanımışlar, birbirlerini öğrenmişler hatta büyük hükümdar Atilla, Viking kaynaklarında övgüyle bahsedilen bir karakterdir. Birbirleriyle temas etmişler ama birbirleriyle akraba değiller" diye konuştu.
'TÜM DÜNYA İNSANLARI AYNI SORULARI SORMUŞ'
Birbiriyle tanışan ve birbiriyle temas eden topluluklarda inançsal alışverişin olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Özkan, özellikle Vikinglerin çok tanrılı bir panteona sahip olduğunu ve inançlarının yabancı topluluklardan Tanrı ithal etmeye imkan tanıdığını bildiğimizi söyledi.
Dünya mitolojilerine bakıldığında, bütün dünya halklarının, bütün dünya insanlarının aynı soruları düşündüğünü ve aynı sorulara kafa yorduğunu neredeyse aynı cevapları bulduğunu söyleyen Doç. Dr. Özkan, "Bu bizi Türkleri dünya halkları arasında saygın bir birey yapar, başkalarıyla kardeş yapmaz. Daha da araştırmamız, öğrenmemiz gereken konular arasında olduğunu düşünüyorum. Karşılaştırmalı dinler tarihi bağlamında işin daha çok başındayız" dedi.
Diyet yapmadan kilo vermek hayal değilmiş! Uzman yorumuyla işte kanıtlanan 8 yöntem
24 Kasım 2024
Umay Ana etkisi! Efsane onunla başladı...
23 Kasım 2024
Kalpleri tek tek çıkarıldı, başları kesildi! Fetvası bile verilen Osmanlı vampirleri
2 Kasım 2024
Milli Mücadele'nin en önemli isimlerinden biriydi! 'Türk Papa' Eftim
19 Ekim 2024