Dr. Oğuz Çelikkol - Emekli Büyükelçi - Kültür Üniversitesi Öğretim Görevlisi
Türkiye ile Yunanistan arasında, iki ülke halklarını iş birliğini engelleyen ve çözülmesi gereken birbiriyle bağlantılı birçok sorun bulunuyor. Bunları Kıbrıs ve denizlerden kaynaklanan sorunlar olarak özetlemek mümkün. İki ülke bu sorunları çözmek için çok uzun bir zamandan beri gayret gösteriyor, ancak sonuç alınamıyor. Bu durumun ana sebebi Yunanistan’ın 1950’lerden bu yana Kıbrıs’ı kendi parçası ve Ege Denizini bir iç denizi saymasıdır. Yunanistan’ın “Enosis”(Yunanistan’ın Kıbrıs’ı ilhakı) hedefinden hiçbir dönemde vazgeçmemesi kadar, Ege Denizi’ndeki 2 bin 805 kilometrelik Türkiye kıyısını ve Türkiye’nin haklarını yok sayarak, Ege Denizini bir Yunan gölü yapma amacı da iki ülke arasındaki sorunlarının temelinde yatıyor.
5 kere genişledi
Bu Türkiye için Kıbrıs’ta olduğu kadar şimdi de denizlerde Yunan “genişlemeciliği ve saldırganlığının” yeniden hortlaması anlamına geliyor. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti esasında bu genişlemeciliği ve saldırganlığı çok iyi biliyor ve hatırlıyor. Yunanistan 1830 tarihinde bağımsızlığını kazanmasından sonra, Osmanlı İmparatorluğu’na karşı, bazen savaş kaybetmesine rağmen, 5 kere genişlemiştir.
Yunanistan şimdi de Kıbrıs’ta ve denizlerde genişlemek istemekte, aynen geçmişte yaptığı gibi Türkiye’nin karşısına tek başına çıkamayacağını bildiğinden, bu politikalarına dış destek, yabancı “sponsor” aramaktadır. Türkiye halkı, Yunanistan’ın nasıl bağımsızlık kazandığını, nasıl Yunanca konuşanların azınlıkta olduğu topraklarda genişlediğini, Batı emperyalizminin İstiklal Savaşımız sırasında Yunanistan’ı haksız Sevr Anlaşmasına karşı ayaklanan Ankara Hükümetinin direncini kırmak için kullanmaya kalktığını gayet iyi hatırlamaktadır.
Avrupa Birliği’nin (AB) desteğiyle Yunanistan’ın Kıbrıs’ta yaptıkları gözler önünde gerçekleşmiştir. Atina’nın dünyayı kandırma girişimlerine rağmen, Kıbrıs’ta sorunun 1950’lerde başladığı, 1960’ta büyük zorluklarla kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin, daha bu Ada Devletini kuran Anlaşmaların mürekkebi bile kurumadan, 1962 sonunda Yunan-Rum ikilisi tarafından yıkıldığı, 1974’e kadar 10 yıldan uzun bir süre Yunan-Rum ikilisinin Kıbrıs Türklerini Ada topraklarının yüzde 3’ünden küçük bir kısmına sıkıştırarak yok etmeye çalıştığı gerçeği ortadadır.
Brüksel’deki AB bürokratlarının, Paris ve Berlin’deki bazı siyasilerin, Yunan-Rum ikilisinin AB’nin Yunan-Rum işgalindeki Güney Kıbrıs’ı uluslararası anlaşmaları çiğneyerek AB’ye almasını, yanlış bir şekilde, Enosisin AB içinde gerçekleşmesi olarak kabul ettiklerini görmemeleri imkanı yoktur.
Rumların (ve Yunanistan’ın) güya desteklediği Annan Planı Rumlar tarafından referandumda reddedildikten hemen sonra, AB’nin bölünmüş Kıbrıs’ı, kendi kurallarını da çiğneyerek, örgüte almaya kalkması büyük bir hata olmuştur. Artık Kıbrıs’ta tek çözüm iki devletli olmak zorundadır.
Miçotakis-Dendias ikilisinin, iç politik sebeplerin de baskısı ile, Yunanistan’ın Kıbrıs ve Ege Denizindeki genişleme hayallerini gerçekleştirme zamanı geldiğini düşündükleri açıktır. Ancak, Ukrayna-Rusya Savaşı, uluslararası sistemdeki değişmeler, yeni Soğuk Savaş’ın patlaması bu ikilinin hayallerini, yine Batılı bazı ülkelerin desteğiyle gerçekleştirme girişimlerine büyük bir sekte vurmuştur.
Diğer yandan, Yunanistan’ın en uygun uluslararası şartlarda, 1919-1922 Türkiye-Yunanistan Savaşı sırasında Anadolu’da uğradığı bozgun, Türkiye’nin, Yunanistan’ın Kıbrıs ve denizlerde (Ege ile Akdeniz) genişleme isteğine izin vermeyeceğinin
iyi bir örneğidir.
Yunanistan, Türkiye’ye karşı genişlemeci ve saldırgan politikalarını son olarak 2000’lı yıllarda Seville haritasını ortaya çıkartarak bir kere daha göstermişti. Bugün kimse tarafından kabul edilmediği açık olan Seville Haritası, Yunanistan’ın Ege Denizi’nden sonra Akdeniz’de Türkiye’yi kendi karasularına sıkıştırma ve Yunanistan ile Kıbrıs Adası arasında bir deniz sınırı yaratma hususundaki başarısız bir girişimidir. Bir başka deyişle, Ege’deki uluslararası hukuka ters düşen tezlerini Akdeniz’de uygulamaya kalkışmasıdır.
Yunanistan’ın rahatsızlığı
Türkiye, Yunanistan’ın bu harita saldırganlığına en iyi cevabı, Libya ile bir deniz yetki anlaşması imzalayarak vermiştir. Yunanistan’ın Türkiye-Libya Kıta Sahanlığı anlaşmasından ve Libya’nın Türkiye gibi deniz yetki alanlarını genişletmesinden çok rahatsız olduğu anlaşılmaktadır. Miçotakis’in Libya üzerinde baskı kurması için ABD’yi kullanmaya çalışması, Dendias’ın aynen Ankara ziyaretinde yaptığı gibi bu sefer Trablus’ta yeni skandallar yaratması bu durumun iyi örnekleridir.
Yok hükmünde
Yunanistan’ın deniz komşuları Arnavutluk, İtalya, Libya ve Türkiye’dir. Bu çerçevede Yunanistan’ın Mısır’la yaptığı deniz anlaşmaları yok hükmündedir ve geçersizdir. Durumun farkında olan Miçotakis-Dendias ikilisi, Türkiye-Mısır ilişkilerindeki düzelme ve özellikle iki ülke Cumhurbaşkanının Katar’da bir araya gelmesinden büyük bir rahatsızlık duymuşlardır. Bu ikili, Mısır kadar, Türkiye’nin Birleşik Arap Cumhuriyeti (BAE), Suudi Arabistan ve İsrail’le düzelen ilişkilerinden de rahatsızlık duymaktadırlar.
Tek çare diplomasi
Komşu Türkiye ile Yunanistan halkları eninde sonunda “dost” olmaya ve aralarındaki sorunları diplomasi yoluyla çözmeye mahkumdur. Bu iki ülke halklarının da çıkarına olacaktır. Zaten ekonomi alanında iki ülkenin ortak birçok çıkarı bulunmaktadır. Ancak, bunun için her şeyden önce Yunanistan’da bu yönde bir siyasi iradenin ortaya çıkması gerekmektedir. Yunanistan’ın genişlemeci ve saldırgan politikalarından vazgeçmesi, bu politikalar için “sponsor” ülke arayışından vazgeçmesi “dostluk” için anahtar durumundadır.
Yunanistan’ın, Kıbrıs’ta Kıbrıs Türklerinin, Ege Denizi ve Akdeniz’de Türkiye’nin vaz geçemeyecekleri, adil ve haklı talepleri olduğunu kabul etmesi çözümün başlangıcı olacaktır. Yunanistan’ın kendi halkına bugüne kadar anlattığının aksine, Ege bir Yunan iç denizi değildir. Esasında tarih boyunca Ege Denizi’nde batı ve doğu yakalarındaki devletler arasında bir denge olmuştur.
Diğer taraftan Yunanistan’ın uluslararası hukuka, taraf olduğu Lozan, Paris, Şikago Anlaşmalarına, uluslararası hava sahası ile uçuş güvenlik bölgesi (FIR) kurallarına da uyması gerekmektedir. Çünkü Ege sorunlarının çoğunun temelinde Yunanistan’ın, dış destekli olarak, bu Anlaşmalara ve kurallara uymaması yer almaktadır.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024