Prof. Dr. Hasan Ünal - Maltepe Üniversitesi / Kosova’da her gerginlik haberi yeni savaşların korkulu başlangıcı gibi görülüyor; ancak dikkatle incelendiğinde bölgede büyük çaplı savaş ihtimalinin oldukça azaldığı söylenebilir.
Kosova’dan gelen gerginlik haberleri ajanslara düştükçe herkesin aklına savaş geliyor; çünkü 1990’lı yılların başlarında Eski Yugoslavya’nın soykırımlar, katliamlar içeren kanlı savaşlarla dağılmasının acı hatıraları hafızalarımızda hâlâ canlı. Dolayısıyla her gerginlik haberi yeni savaşların korkulu başlangıcı gibi görülüyor; ancak dikkatle incelendiğinde bölgede büyük çaplı savaş ihtimalinin oldukça azaldığı söylenebilir. Sadece Kosova’da değil Balkanlar’ın hemen hemen tümünde savaş çıkması ihtimali öngörülebilir bir gelecekte oldukça düşük bir ihtimal.
Özellikle Kosova’da nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan (%93) Arnavutlarla çok küçük bir azınlık haline gelmiş/düşmüş bulunan Sırplar (%1,6) arasında kuzey batıdaki Mitrovitsa şehrinde zaman zaman yükselen tansiyon çok kutupluluğun getirdiği yeni jeopolitik yapılanmanın içinde değerlendirilerek sanki Belgrad ile Priştina’yı fiili bir savaşın içine çekecekmiş görülebiliyor. Fakat mevcut durumu geçmişten bugüne dikkatle izleyenler burada büyük bir savaş ihtimali görmüyorlar. Örneğin Rusya’nın kendisine yakın bir siyasal çizgide duran Sırbistan Devlet Başkanı Vuçiç vasıtasıyla Amerika ve NATO’ya çok yakın olan Kosova’ya karşı bir askerî harekât düzenlemesi ilk anda akla yakın geliyor. Böylece Moskova Kolektif Batı’nın kendisine karşı Ukrayna’da oluşturduğu cepheyi Balkanlar’da yarmayı deneyebilir. Ukrayna savaşına giden haftalar ve aylarda Rusya’nın Soğuk Savaş’ın sona ermesinden itibaren NATO’nun genişlemesinden şikâyet etmesine ilaveten Balkanlar’daki müdahalelerini ve özellikle Sırbistan’ı 77 gün boyunca bombalamasını eleştirmekten geri durmaması bu teze destek olarak gösterilebilir.
Rusya savaşı kışkırtır mı?
Bölgede hassas dengeler üzerinde duran barış ortamı ve güç dengeleri dikkatle analiz edildiğinde özellikle Kosova’da ve bilhassa Mitrovitsa’da gerginliklerin muhtemelen devam edeceğini söylemek mümkün olsa da savaş ihtimali oldukça zayıf. Ayrıca Sırp tarihinde ve Sırp politik kültüründe Rusya’nın ciddi bir yeri olmakla birlikte bugünlerde Moskova’nın Belgrad’ı Kosova’da silahlı bir çatışmaya teşvik edeceğini düşünmek de fazlaca zorlama olur. Rus yetkililer yaptıkları açıklamalarda Sırbistan’ın haklılığına vurgu yapıyorlar ve yapacaklardır; ancak Belgrad ile oturup bu konuları konuştuklarında muhtemelen onlara diplomatik ifadelerle ‘itidal’ tavsiyesinde bulunuyorlardır.
Bunun sebebi açık: Sırbistan ile Kosova ve Arnavutluk arasında patlak verecek bir savaşta Rusya’nın Belgrad yönetimine doğrudan askeri destek vermesi neredeyse imkânsız görünüyor. Konvansiyonel silahlarla yapılacak böyle bir savaşta Rusya istese bile Sırbistan’a yardım gönderemez; çünkü Ukrayna’daki savaş Rusya açısından çok daha büyük stratejik öneme sahip ve stoklarının azalmasına neden olacak büyük çaplı bir sevkiyat Rusya açısından pek mantıklı görünmüyor. Öte yandan böyle bir sevkiyatın yapılabilmesi fiziki açıdan da mümkün olmayabilir; çünkü, Rusya ile Sırbistan arasında karadan veya denizden sınır yok. Hatırlayalım, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov Sırbistan’a komşu bütün devletler uçağına hava sahalarını kapattıkları için resmî ziyaret amacıyla Sırbistan’a gidememiş ve uçağı Moskova’ya geri dönmek zorunda kalmıştı. Sırbistan’ın Eski Yugoslavya’dan devraldığı bir silah sanayi var; ancak hava gücü o kadar gelişmiş değil ve tek başına Kosova, Arnavutluk ve kısmen de KFOR ile silahlı bir çatışmaya giriştiği takdirde çok büyük bir yenilgiye uğrayabilir. Rusya, Sırbistan’a şu veya bu şekilde silah temin edebilse bile ki yukarıda bahsedilen sebeplerden dolayı bu pek mümkün değil kapsamlı bir savaşta Belgrad’ı tam olarak koruyamaz. Rusya gibi dikkatli bir ülkenin bugünlerde koruyamayacağı bir Sırbistan’ı savaşa teşvik etmesi pek anlamlı bir hipotez değil.
Türkiye ne yapabilir?
Türkiye açısından çok önemli gibi görünmeyen bu konuda Ankara’nın uzlaştırıcı adımlar atması mümkün olabilir. Bunda başarılı olmak için sessiz diplomasi yoluyla sorunun esasına ilişkin sondajlar yapılabilir. Sırbistan ile ilişkilerimizin son otuz yılın en iyi döneminde bulunması ve Arnavutlar nezdinde çok büyük ağırlığımızın olması büyük avantaj. Sorunun esası Sırbistan’ın Kosova’yı tanımaması, ortasından geçen İbar nehrinin böldüğü Mitrovitsa’dan kuzeye yani Sırbistan’a giden bölgede Kosova yönetiminin otoritesini tanımamakta ısrar eden Sırp azınlığı desteklemesinden kaynaklanıyor. AB’nin tarafları uzlaştırdığı 2013 Brüksel Anlaşması işlemedi ve AB destekli sivil toplum faaliyetleri istenen sonucu getirmedi.
Acaba toprak değişimi yoluyla sorun çözülebilir mi? Örneğin Mitrovitsa’nın ortasından Sırbistan’a kadar uzanan ve büyük ölçüde Sırp nüfusun yaşadığı bölgeler Sırbistan’a verilerek karşılığında Preshevo Vadisi denilen ve yandaki haritada görünen, nüfusu Arnavutlardan oluşan üç kasaba (Medvece, Buyanovats, Preşevo) Kosova’ya dahil edilebilir mi? Haritada da görüldüğü gibi, bu bölgelerin Kosova’ya dahil edilmesi Sırbistan’ın Bulgaristan veya Makedonya ile irtibatını kesmiyor. Öte yandan Mitrovitsa’nın ortasından yukarıya, Sırbistan’a kadar uzanan topraklar da Kosova açısından hayati sorunlar yaratmaması lazım.
Bu tür yaratıcı fikirler ve sondajlar mümkün olmakla birlikte bugünlerde AB’nin dünya beceriksizler siyasi/diplomatik ligine hiç maç yapmadan final oynamaya çağrılacak liderler tarafından yönetilmekte olmasını gözden uzak tutamayız. Ukrayna savaşında izlediği dengeli/dikkatli politika sayesinde profili oldukça yükselen Türkiye’ye duyulan kıskançlık da ayrı bir dert. Amerika’nın ne diyeceği de kolay tahmin edilebilir görünmüyor; ama her şeye rağmen bu sondajları yapmakta fayda olduğuna şüphe yok.
Amerika ve AB savaşı teşvik eder mi?
İlk anda akla gelen sorulardan birisi de bu olabilir. Çok kutupluluğun oluşması için yoğun çaba sarf eden, Amerika merkezli tek kutuplu dünya düzenine kafa tutan Rusya’yı zorlamak için Moskova’nın müttefiki gibi görünen Sırbistan’a karşı Arnavutları kışkırtması ihtimalinden bahsedilebilir mi? İlk anda akla yatkın görünen bu hipotez de dikkatle incelendiğinde zorlama olduğu anlaşılacaktır. Güneydoğu Balkanlarda Arnavutları (Kosova, Arnavutluk devletleri ile Makedonya ve Karadağ Arnavutları) oldukça güçlü hale getirecek böyle bir gidişata NATO’nun iç dengelerinden ve bölgeden itirazlar gelebilir. Örneğin Türkiye’nin tabii müttefikleri olan Arnavut toplumlarının oldukça kuvvetlenmesinden Yunanistan kesinlikle rahatsızlık duyacaktır. Nüfus yapısı itibariyle hassas dengeler üzerinde oturan Makedonya Arnavutların güçlenmesinden memnun olmayacaktır. Romanya ve Macaristan gibi devletlerin nasıl tepkiler vereceğini bu aşamada tahmin etmek kolay olmayabilir. Örneğin Romanya AB içinde Kosova’yı tanımayan beş ülkeden (diğerleri, İspanya, Belçika, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi) birisi ve Sırbistan’la doğrudan sorunu olmayan bir devlet. Öte yandan Macaristan ise ciddi bir Macar nüfusun yaşadığı Sırbistan’ın kuzeyindeki Voyvodina bölgesinden dolayı Belgrad ile her zaman mesafeli.
Amerika’nın Sırbistan’a Kosova ve Arnavutlar vasıtasıyla darbe vurmaya kalkışması Bosna-Hersek’te Amerika’nın etnik temeller üzerine kurduğu hantal yapının son bulmasına ve yeni savaş ihtimaline sebep olabilir. Şöyle ki, hiçbir sorunu makul ve mantıklı çözemeyen ve vurup kırmaktan öteye büyük yetenekler sergileyemeyen Amerika Bosna-Hersek’te katliamlar ve soykırım suçları işlenirken nemelazımcılık yapıp bekledikten sonra büyük ölçüde iç politika kaygılarıyla harekete geçtiği 1995 yılında etnik temeller üzerine bir barış antlaşması inşa etmişti. Buna göre bir tarafta Boşnaklar ve Hırvatlardan oluşan bir ‘federasyon’ öte yanda da Sırpların nüfuslarına oranla (%31) oldukça geniş ve etnik temizlik yoluyla elde ettikleri topraklarda kurdukları (Bosna-Hersek’in %49’u) Sırp Cumhuriyeti (Republika Sırpska).
Çeyrek yüzyıldır birbirine entegre olamayan ve güçlü bir merkezi yönetim oluşturamayan bu yapılar Amerika tarafından Sırbistan’ın cezalandırılması senaryosunda çatırdayabilir; çünkü öyle bir durumda 1990’lı yıllarda Miloşeviç ve hempaları tarafından kan kusturulan Boşnaklar ile Sırplara karşı birlikte hareket edecek Hırvatlar Bosna-Hersek içindeki Sırp Cumhuriyeti’nin sonunu getirebilirler. Sırbistan ve Sırpların cezalandırılması senaryoları NATO üyeleri içinde çatlaklara sebebiyet verebilir. Örneğin Macaristan sessiz kalarak bu gidişattan memnun olurken Yunanistan ve Romanya bundan çok rahatsız olabilir. Ayrıca böyle bir senaryoda Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ülkelerin nasıl bir tavır sergileyeceklerini önceden kestirmek kolay değil.
Kaldı ki, böyle bir durumda Amerika ve AB’nin Sırbistan’ı AB’ye ve NATO’ya alma planlarından vazgeçmeleri gerekir ki, böyle bir seçenek Batı’nın gelecek planlamasında stratejik bir sorun ortaya çıkarır. Kısacası Kolektif Batı’nın Vuçiç yüzünden Sırbistan’ı Arnavutlar yoluyla cezalandırmak gibi bir siyasete sürüklenmesi pek mantıklı görünmüyor. Sırbistan’ın kendi irrasyonel dürtüleriyle Kosova’yı fethe kalkışması bir ihtimal olsa da pek yüksek değil.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024