Bülent Akarcalı
Konuya doğrudan gireyim.
Büyük marketlerin sattıkları ürünlerin fiyatlarını “yerine koyma maliyeti” gerekçesini, kullanarak artırmaları içi tamamen boş bir gerekçedir.
Bunların hiçbiri ama hiçbiri satın aldıkları ürünün bedelini hemen veya peşin ödemezler. Ödeme; ürün satıldıktan sonra, hemen sonra da değil, en az 2- 3 ay sonra yapılır. Dolayısıyla bedeli ödenmemiş bir ürünün maliyeti olamaz, yoktur.
Ürünün cinsinden dolayı istisnai durumlar olabilir ama geneli yazdığım gibidir.
Bu marketlerin, her şehirde ve büyük ilçelerde, satın aldıkları ürünleri depoladıkları, binlerce m2’lik büyük depoları vardır. Ürünler önce TIR’lar aracılığıyla bu depolara gelir, yerleştirilir ve depolardan şehirlerdeki satış yerlerine peyderpey sevk edilir ve orada raflara konur. Ürünler satış hızlarına göre depolarda bekler.
Çoğu markette ödeme vadesi ürün depoya girdikten sonra başlamamaktadır. Marketler ödeme vadesini ürün perakende satışa sunulduğunda yanı depodan çıkarılıp satış mağazasına getirilince başlatır satışı yavaş olan ürünün depoda bekleme süresi markete ek bir masraf getirmez.
Marketlerdeki raflarda kiralıktır. Teşhir edilen her ürünün rafta işgal ettiği yerin uzunluğuna ve yüksekliğine göre değişen kira öder. En yüksek kira göz seviyesinde ki raflara ödenir. Çocuk ürünleri içinse alçak rafların kirası yüksek olur!
Özetle, bir market bedelini ödemediği bir ürünü sattığı için fiyat artıramaz. Bedeli ödenmemiş bir ürünün “yerine koyma maliyeti yoktur”. Yeni fiyat ancak depoya yeni fiyatla mal geldiği zaman oluşur. Böyle bir durumda bile yeni fiyat artışı doların artışı ölçüsünde olamaz. Belirli bir süre içerisinde dolar artışı maliyeti oluşturan her maddeyi etkilemez. Maaşlar, kira, elektrik vs. zam görmedikçe eski fiyattan alınmış bir malı kendine göre yaptığın zamlı fiyattan satamazsın. Türk Ticaret kanununda bunun müeyyideleri vardır.
Sonuç: Market işletmeciliği, sınai tesis gibi önce büyük sabit yatırım, sonra da yine büyük işletme sermayesi gerektirmez. Market binalarının çoğu kiralıktır, raflar daha market çalışmaya başlamadan kiralanır ve kira tahsil edilir, depolara gelen mallara para ödenmez. Çark temelinde peşin parayla alışveriş yapan vatandaşın malı satın aldığı anda ödediği parayla döner. Taksitlendirmeleri de Banka yapar market değil.
Kısa sürede ülkemizde on bin üstünde şubeye sahip olan bir avuç şirket varsa bu sayededir.
Doların yükselişi dışında oluşan bu satış sistemi nedeniyle genel anlamda fiyatlar zaten yüksek olur. Bir de dolar arttı gerekçesiyle fiyatlar insafsızca artırılır.
Dışarıdan bakınca tekelleşmiş görünen ve birbirine çok benzer maliyet uygulamaları Rekabet Kurulunca incelenmelidir. Satın alınan ürün bedelini 4 aya varan vadelerle ödeyip, satılan malı marketlerde peşin satmak, raf kiralamak satılan sürünler arasında rekabeti önlemektedir. Piyasaya yeni bir ürün çok kaliteli ve uygun fiyatla da girse, Büyük Marketlerin mevcut uygulamaları nedeniyle çok zorlanır ve rekabet şansını yitirir. Bu durumlar Rekabet Kurulu dışında Ticaret Bakanlığını Odalar Birliğini ve marketlerin bulunduğu şehirlerde ki bütün Ticaret Odalarını da ilgilendirir.
Tekrarlayım, yerine koyma maliyeti kavramı bedeli peşin ödenerek satın alınan ürünler için geçerlidir. Ürün satın alınıp bedeli satıldıktan sonra tahsil edilen içinse geçersizdir.
Bu büyük marketlerin sahipleri arasında kuşkusuz Kul Hakkını Yemenin ne olduğunu bilenler vardır. Vicdan kalmadıysa iman vardır diye ümit etmek gerekir.
AVM’ler ve Türk firmaları
Bir yazımda belirtmiştim; zorluklarla kazandığımız dövizleri çeşitli ülkelerden araç, telefon, elektronik alet, TV vs. ithalatına ödediğimiz yetmiyormuş gibi bir de zaten kıt olan tasarrufumuzu kullanıp bunların taksitle satılmasına tahsis ederek adeta ödüllendiriyoruz. Bu kadar kolaylık sağlayan bir ülkeye neden gelip yatırım yapsınlar ki?
AVM’lerin benzer duruma dönüşmüştür. Üç beş Türk markası dışında tüm markalar yabancıdır. Kentlerimizin en güzel yerlerinde alış veriş merkezlerini inşa ediyoruz sonra da bunların içini yabancı markalarla dolduruyoruz.
Kendi ülkemizde kendi markalarımıza sırtımızı dönerken, neden uluslararası alanda bir markamız yok diye şikâyet ediyoruz. Uçak sanayinin bir Türk AVM’si olsa Bayraktar’ın SİHA’sına dahi yer bulunamayacak desem abartma olmaz.
Kendi ürünlerine sırt dönen bir ticaret anlayışını kabul etmemiz mümkün değildir. Yabancı ürün yoğunluğu gelen turistlerin Türk mallarını tanımasını da engellemektedir. Bu yaklaşımla yabancı ürünleri yasaklayalım demiyorum. Ama AVM’lerde yoğunluğu yabancı markalara verip, bunların bir de kendi tasarruflarımızı kullanarak satışını kolaylaştırarak pek iyi yapmıyoruz gibi geliyor bana.
Özay Şendir
F-35 meselesinde kitabın orta yeri...
29 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Ankara’da ‘değerlendirme’ kulisi: Öcalan ile kim görüşecek?
29 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Diploma mı, meslek mi?
29 Kasım 2024
Abdullah Karakuş
Bölgede satranç ve terörle mücadele
29 Kasım 2024
Mehmet Tez
Suudi Arabistan başarabilecek mi?
29 Kasım 2024