Rusya ile Türkiye arasındaki uçak krizinin, belki bir iki yıl sonra ortaya çıkacak ekonomik ve politik gerçekleri hızlandırarak önümüze getirdiğini söyleyebiliriz.
Zaten böyledir; savaş hali ya da savaş haline yaklaşan sıcak politik süreçler zamanın akışını hızlandırır, gerçekleri örten ideolojinin ve onun hamasetinin üzerindeki yalancı örtüleri hızla aşağıya indirir.
Paris’teki İklim Zirvesi’nde Türkiye, tezlerini anlatma imkânını buldu, Rusya’nın S-400 füzelerini Lazkiye’ye konuşlandırmasının yalnız Türkiye’ye yönelik bir tehdit olmadığı anlaşıldı ve NATO’dan gelmesi gereken açıklamalar gelmeye başladı. Rusya, Ukrayna ve Kırım krizlerinde Batı karşısında adeta dokunulmazlığını ilan etmişti. Putin, Batılı liderlerle, “Hadi doğal gazdan vazgeçtiniz, peki odun ve kömürden de mi vazgeçeceksiniz, o da bende, Sibirya’da...” diyerek dalga geçiyordu. Ve hiçbir Batılı lider, Hitler’in yaptığını yapamayacağını, yani Sibirya’daki doğal kaynaklar için Rusya’ya saldıramayacağını -Putin kadar- biliyordu.
Bozulan hesaplar...
Rusya, uçak krizine değin, Batı’nın kriz hali sonucu oluşan “pat” durumunu çok iyi kullandı. Ukrayna krizi ve Kırım ilhakı bunun sonucu olarak gelişti.
Daha önce de yazdık; Rusya’nın hem kendi batısına -ki bu strateji Çar Büyük Petro’nun 1703’te St. Petersburg’u inşa etmesiyle başlayan ve devam eden stratejidir- hem de kendi doğusuna -Lenin sonrası Stalin’le başlayan stratejidir- genişlemesi birbirini tamamlayan enerji ve pazar hakimiyeti genişlemesidir. Karadeniz’i ve kuzey transit ticari yolları tutmak isteyen bir siyasi yönelimin, Akdeniz ve güney enerji geçişlerine kayıtsız kalması düşünülemezdi.
Bu açıdan Türkiye’nin, Azerbaycan’la başlattığı Güney Gaz Koridoru geçişi ve hemen arkasından Bakü-Tiflis-Kars demiryolu geçişi ile Çin’den gelen Orta Koridoru ana geçiş güzergâhı yapacak olmasına Rusya tam anlamıyla cevap verememişti. Türk Akımı, Güney Gaz Koridoru’na alternatif olamazdı; zaten burada Türkiye, dört yerine tek geçiş üzerinde duruyordu.
İran’ın dışa açılma hamlesiyle birlikte, güney ticari geçişleri de öne çıkacak ve Rusya’nın kuzey koridoru önemini kaybedecekti. Bunun için Rusya, Karadeniz’den sonra, Akdeniz’de askeri üstünlüğü elde etmeli ve buradaki enerji ve ticari akışı denetlemeliydi.
Şunu söyleyebiliriz; bir Rus uçağı er ya da geç -mutlaka- Türk sınırına yakın bir yerde düşecek ya da benzer bir sıcak temas olacaktı. Rusya, bunu planlı olarak yaptı ve gerilimi Lazkiye -kontrolü- için tırmandırdı. Ama gelinen aşamada, Rusya’nın “tarihi” Türkiye hamlesi, ne Ukrayna ne de Kırım gibi oldu; üstelik bu hamleden yeni bir 1853 (Kırım) Osmanlı-Rus savaşı bekleyen bazı Avrupa ülkelerinin de hem bu beklentileri yerle bir oldu hem de Rusya ile tuttukları hesap bozuldu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris’ten sonra Katar’a geçti ve belki de Rusya’nın krizi tırmandırma taktiğinin sonu olacak haber geldi. Türkiye ve Katar, BOTAŞ üzerinden hayli kapsamlı bir doğal gaz anlaşması yaptı.
Büyük rekabet
Bilindiği gibi, Rusya ile Katar’ın doğal gaz üzerindeki rekabeti uzun süredir gündemde ve Rusya’nın bir gaz OPEC’i projesi olan Gaz İhraç Eden Ülkeler Forumu (GECF) bünyesinde Katar’ı denetlemek istediği biliniyor.
GECF’nin merkezi bunun için Doha’da kuruldu. Ama Katar yine de sıvılaştırılmış doğal gazı (LNG) GECF’nin Moskova zirvesinde alınan karara rağmen Avrupa pazarına artan oranda ihraç etmeye başladı. Bunun en önemli nedeni de ABD’nin artan kaya gazı üretimi sonucu, Katar’ın büyük pazar kaybı. Katar’daki doğal gaz tesislerinin çoğu ABD’ye LNG satmak üzere kurulmuş tesislerdir. Katar’ın Rus gaz oligopolünü kırması ve yüksek LNG arzı, Gazprom’u 2012’den itibaren kıvrandırıyor. Bu yüzden fiyatlar düşüyor ve Rusya, bir yandan fiyat indirimi yaparken, bir yandan da esnek kontratlar gereği milyarlarca dolar iade ediyor. Esasında bu durum, birçok projede Gazprom’a ortak olan ve Doğu Avrupa’yı Gazprom’la haraca bağlayan Almanya’yı da vuruyor. Şimdi Katar, dünyadaki LNG’nin üçte birini tedarik ediyor ve ihracatı Avrupa’dan sonra Asya’ya da artırmaya başladı. Bunun üzerine Rusya, yakın zamanda, Çin’le 400 milyar dolarlık gaz anlaşması yaptı ama bu, Katar’ın hızını kesmeye yeten bir hamle değildi.
Krizi bitiren hamle...
Şimdiye değin Rusya, tam da bu doğal gaz savaşı yüzünden Katar’la iyi ilişkiler geliştirmeye çalıştı. Katar’ın Çeçenlere finansal destek vermesi bile Putin’i pek kızdırmadı (!) Yine Suriye konusunda Katar’ın, Türkiye ile birlikte, Esed’in kararlı bir biçimde gitmesini savunması da Rusya’nın GECF hatırına katlandığı bir durumdu.
Ama dün Doha’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı hamle, bütün bu denklemi değiştirecek hamledir. BOTAŞ ile Qatargas’ın yaptığı anlaşma ve Katar ile vizelerin kaldırılması, Lavrov’a “Tabii görüşeceğiz” açıklamasını yaptırmıştır.
Ama bu yalnız Türkiye’nin kazanımı değildir, Almanya dışında, Avrupa’nın da kazanımıdır. Türkiye, yakında oluşturacağı enerji borsasına doğal gaz ayağını da ekleyecek, Rusya’nın önderliğindeki doğal gaz oligopolünü kıracak.
Avrupa’nın yapamadığını yaptık. Bu gerçek ortaya çıkarıyor ki Türkiye bu yüzyılı belirleyen bir ülke olacak, yeter ki eskinin “restorasyonu” için içeriye ve dışarıya fırsat vermeyelim.